
Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İlhan Koman Sergi Salonu’nda açılan “Çinileriyle Nadir Adlı’nın Ardından” sergisi, yalnızca merhum usta Nadir Adlı’yı anmakla kalmadı; Edirne’nin tarihsel bir çini üretim merkezi olduğu yönündeki güçlü inancı yeniden gündeme taşıdı.
Açılışta konuşan Dr. Öğr. Üyesi Yavuz Güner, yıllardır Edirne’de yürütülen arkeolojik çalışmaların çarpıcı sonuçlarına dikkat çekerken “Edirne’nin çeşitli bölgelerinde yaptığımız kazılarda çini ve seramik üretimine ait yarı mamul ürünler, fırın izleri ve üretim atıkları bulduk. Bu bulgular, şehrin geçmişte güçlü bir çini üretim merkezi olduğunu açıkça ortaya koyuyor" dedi.
Güner, bu bulguları yıllar önce Nadir Adlı ile paylaşmasının sanatçıda büyük bir heyecan yarattığını belirterek, “Çünkü Nadir Hoca’nın yıllardır savunduğu görüşün bilimsel karşılığı vardı” dedi.
Serginin odak noktasında yer alan usta sanatçı Nadir Adlı, hayatı boyunca Edirne’nin çini üretimi açısından eşsiz bir potansiyele sahip olduğunu dile getiriyordu. Prof. Dr. Kerem İscanoğlu, sanatçının bu konudaki kararlılığını şu sözlerle anlattı: “Nadir Hoca, Edirne’nin en az Kütahya ve İzmit kadar köklü bir çini üretim kültürü olduğuna inanıyordu. Bunun için yıllarca bölgeden numuneler topladı, üretim denemeleri yaptı ve bu görüşü bilimsel bir çerçeveye oturtmaya çalıştı.”
İscanoğlu, sergide yer alan eserlerin ve arşiv belgelerinin, sanatçının Edirne’nin üretim potansiyeline duyduğu inancın somut bir yansıması olduğunu vurguladı.
Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Müberra Gürgendereli, arkeolojik bulgular ve Nadir Adlı’nın çalışmalarının ortak bir sonucu işaret ettiğini belirterek “Edirne’nin çini üretim geleneği tarihsel olarak var ve yeniden canlandırılabilir. Üniversite olarak bu kültürel mirası görünür kılmayı görev ediniyoruz” dedi.
Gürgendereli, sanatçının eserlerinin ve belgelerinin ilerleyen dönemde bir çini müzesi veya üretim merkezi çatısı altında toplanması için çalışmalar yürütüldüğünü belirtti.
Sergide, Nadir Adlı’nın özgün çinileri ve kişisel arşivinden parçalar yer aldı. Katılımcılar hem ustanın sanat yolculuğunu hem de Edirne’nin bin yıllık çini geleneğini bir arada görme fırsatı buldu.
MEHMET EFECAN HIDIROĞLU