
Edirne’de Osman İnci Müzesi ile Papirüs Yayınları iş birliğiyle yazar-okur buluşması etkinliği gerçekleştirildi.
Müze sahibi Prof. Dr. Osman İnci, Papirüs Yayınları sahibi Alpay Batur ve okurların katıldığı etkinlikte yazar Barış Güven, son romanı “Köle” ve yazarlıktaki deneyimleri ile ilgili konuştu. Güven, etkinlikte okurların sorularını da yanıtlarken; söyleşinin moderatörlüğünü de Papirüs Yayınları sahibi Alpay Batur yaptı.
İlk kitabının 2021 yılında basıldığını belirten Güven; “6 öyküden oluşan bir kitaptı. Hayatım boyunca çok fazla okudum ve tarih ile edebiyatı çok fazla irdeledim. Türkiye ve dünyada çok farklı yerler gördüm. Tarihini okuduğum ülkelerle, Orta Doğu, Balkan ve Kafkasya coğrafyaları ile çok içli dışlı oldum. Dolayısıyla bunun getirdiği birikim ile edebiyat birleşince bir şeyler ortaya çıktı ve bunlar fena görünmediler. İlk kitabımdan sonra fazla şu yorumu aldım; ‘Hikayelerin aslında hepsi roman olması gereken hikayeler.’ Dolayısıyla bir romana başladım ve bitirdim. İlk yazdığım romanı kenara koydum. İlk yazdığım romanın basılmaması gerektiğini düşündüm. Bu, benim çıraklığım olsun ve harcadığım 1,5 yıl yatırımım olsun diye düşündüm. Sonrasında Köle adını verdiğim bu romanıma başladım. Köle aslında ikinci romanım. Şu ana kadar iyi dönüşler aldım” ifadelerini kullandı.
“OKUMAYAN BİR NESİL YETİŞİYOR”Güven, günümüzde özellikle yeni yazarlar için sosyal medyanın etkilerine dikkat çekerek; “Türkiye’de yeni bir yazarsanız, bir şeyler ortaya koyuyorsanız, medya bombardımanının olduğu bir çağda rekabet halinde olduğunuz kişilerin başka yazarlar değil; cep telefonları, tabletler olduğu bir dünyada ayakta kalmak, motivasyonunuzla devam etmek çok zor. Edirne için, ülkemiz için, dünya için büyük bir sorun. Okumayan bir nesil yetişiyor. Görsel iletişim üzerinden kültürel bir birikime sahip olabileceklerini düşünen bir nesil yetişiyor. Edebiyat, her şeyden önce insanı anlamaktır” dedi.
“OKUDUĞUNUZ KİTABI TEKRAR OKUMANIN ARTI DEĞERİ DAHA YÜKSEK”Roman türünün, edebi türler içerisinde en kolay ve yazarının en çabuk kaçış yapabileceği edebiyat türü olduğunu söyleyen Güven; “Çünkü romanda yakalanmazsınız. O kadar uzun bir süreçtir ki içerisinde birçok hatanız, dil yanlışınız, kötü cümleleriniz yok olur gider. İnsanlar romanı ilk okudukları zaman, kurgusunu okurlar. Aynı romanı tekrar okudukları zaman yazarı okurlar. Hepimiz, elimizden geldiği kadar çok kitap okumayı istiyoruz ama bugüne kadar okuduğumuz her kitabı tekrar okusak, bize katacağı artı değer daha yüksektir. Bizim okuduğumuz her kitap, sadece bir roman, kurgusal bir düzlemi tüketip ‘Sonunda bu oldu’ diyebilme üzerine kuruludur. Ama kitabı tekrar okuduğunuzda insanda bıraktığı şey çok yüksek” sözlerine yer verdi.
Güven, roman türünün edebiyat türleri arasında kolay olsa da kendi başına kolay olmadığını söyleyerek; “Ben bu sürece başladığımda ilk romanımı o yüzden kenara koydum. Çok uzun bir süreç ve disiplin gerektiriyor. Neden bir kişi roman yazar? Bu soru bence en kritik sorulardan bir tanesidir. Yazar, her şeyden önce derdi olan insandır. Sanat, derdi olanların ürettiği şeydir. Sanat, mutlu olanın üretebileceği bir şey değildir. Tarihe baktığınızda en büyük edebiyatçılar, yazarlar, sorunlu, sıkıntılı ve kişisel olmasa bile tarihsel süreç içerisinde sıkıntı yaşamış insanlardır. Bu da onları yazar yapar. Bu sıkıntının getirdiği bir derdi oluşudur. Öncelikle derdi dert etmek gerekiyor. Köle romanımda dert ettiğim şey; bir insan, bir insanı neden köle yapar sorusuydu. Bu soru, tarih kadar eski bir sorudur. Bugün bizler de modern köleler olarak kendi evimizde bile yönetici-köle ilişkisini devam ettirerek, bu evrensel soruya hâlâ bir cevap bulamadığımızı görüyoruz” diye konuştu.
SORU CEVAP İLE SONA ERDİGüven, söyleşide Köle adlı ikinci romanıyla ilgili de bilgiler paylaşırken; katılımcıların sorularını yanıtladı.
UĞUR AKAGÜNDÜZ