
Edirne’de bulunan Tapu ve Kadastro 14. Bölge Müdürlüğü binasındaki sergi salonunda eski dönemlere ait tapu ve kadastro işlemlerinde kullanılan malzemeler dikkat çekiyor. Sergilenen bu malzemelerden Osmanlı’nın 17-18’inci yüzyılda tuttuğu tapu defterlerindeki güvenlik önlemi ve 3 parçalı mühür dikkat çekiyor.
ÖNCE ÜÇLÜ MÜHÜR, SONRA ÇİFT DEFTER
Üç parçalı mührün 3 memurda bulunduğu, herhangi bir satış işleminde bu 3 memurun fikir birliğinde olmaması durumunda satışın gerçekleşmediğini belirten arşiv memuru ve aynı zamanda Osmanlıca Yazı Uzmanı Fahri Karataş; “Bu üç parçaya ayrılıyor. Üç parça her bir parçası bir memurda. Satış işlemi yapmak için 3 memurun bir araya gelip işlemi inceleyip üçünün birlikte fikir birliği içerisinde satış işlemini yapmaya karar vermeleri gerekiyor. Üçü bir araya gelip, mührü toplayıp, satış işlemini yapıyor. Eğer içlerinden birisi şerh düşerse ya da ‘bu işlem olmaz’ diyorsa işlemi yapamıyorlar. Osmanlı'nın son dönemlerinde, 17-18’inci yüzyıllarda bu işlem uygulanıyor. 1850 yılına kadar uygulanmaya devam ediyor. 1850 yılından sonra modern tapulama sistemine geçince de devlet, iki tapu defteri tutuyor. Bu defterlerden birisi mahalli cilt, diğeri merkez cilt. Yıl sonunda defterlerden birisini merkeze alıyor. Cildin birisi de ilgili tapu müdürlüğünde kalıyor. Satış işlemleri mahalli cilt üzerinden yürüyor. Olası bir uyuşmazlık, anlaşmazlık olduğunda veyahut da memur herhangi bir işte usulsüz bir işlem yaptığında merkez cilde danışılıyor. Yani her iki cildin uyumlu olması gerekiyor. Bir de usulsüzlüğün önüne geçmek adına her iki cildi aynı memur göremiyor. Usulsüzlüğün tespiti adına güvenceye almış oluyor. O zaman devlet bunların hepsini düşünüp güvenceye almış” dedi.
ŞENER ŞENTÜRK