
İstanbul’un fethinde kullanılan topların döküldüğü, Osmanlının ilk sanayi tesisi olan Demirköy Dökümhanesi, buranın gün yüzüne çıkarılması için yıllardır birçok çabalar sarf eden, adı dökümhane gönüllüsüne çıkan Sırrı Tayan’a emanet. 20 yılı aşkın bir süre Demirköy Doğayı Kültürel Değerleri Koruma Tanıtma Derneği Başkanlığını yapan Tayan, 2 yıl önce derneğin kapanmasıyla gönüllü olarak her sabah dökümhaneye gelerek sahip çıkıyor.
Dökümhanenin gün yüzüne çıkması için yıllardır mücadele veren Tayan; çağ açıp çağ kapatan bir tarihe sahip çıkılması gerektiğini belirterek; “Derneğimizi 2 yıl önce kapattık. Şimdi dökümhane gönüllüsü oldum. On yıl öncesine kadar burada 4 tane güvenlikçi vardı. Ödenek yok dediler, çıkardılar. Burası sahipsiz kaldı. Kazı başkanları alanı bana teslim ettiler. Ben buraya bir yıl gelmedim o zaman. Kırtasiye dükkanım vardı. Çöplük oldu. Burada emeğimiz çok dedik, sahip çıkalım dedik. Şimdi bir proje hazırlandı. Kuruldan da geçti. Aslına uygun bir proje değil. Aslını yansıtmıyor. Modern bir proje. Ben de öyle yapılmasını istemiyorum ama bazen de diyoruz ki; yapılsın bari insanlar bir şey görsün. Çelik konsorsiyum bir proje. Eski yapılara hiç ellemeyecekler. Üç boyutlu bir film çekilecek. Fırına bakacaksınız, demir nasıl eritiliyor? Çark nasıl döküyor? Öyle bir şey. Animasyon bir şey. Yani gerçeği yansıtmıyor” dedi.
TÜBİTAK’ın gerçekçi bir proje ürettiğini ama bu projenin uygulanmadığını belirten Tayan; TÜBİTAK’ın bir projesi vardı. Siz geleceksiniz buraya. Turizm amaçlı, minyatür, toptur, gülledir. Çocuk bunları eline alacak, fırından, kepçeyle demir eriğini, kalıba dökecek ve alıp gidecek. Hem nasıl oluyormuş görecek hem öğrenecek. Oraya bir örs koyacaksınız, bir körük koyacaksınız, Çocuk eline ısıtılmış kırmızı demiri alacak, çekiç yapacak, balta yapacak, çakı, kılıç, çivi yapacaktı. Biz öyle bir yer olmasını istiyorduk ama maalesef bu olmadı” diye konuştu.
Osmanlının ilk sanayisi olan dökümhanenin tarihinin 1800 yıl evvele dayandığını söyleyen Sırrı Tayan; “Buraya başta derneğimiz olmak üzere 8 kurul karışıyordu. Burası Osmanlı’nın ilk sanayisi olduğu için Savunma Bakanlığı dahil oldu. Burası Osmanlının ilk sanayisi. Osmanlı’nın araba dingilinden baltasına, kesere, çivisine, nalına, cami korkuluklarına kadar hepsi burada yapılmış. Jeoloji mühendisi bir kardeşimiz bir tez hazırladı. Osmanlı burayı Bizans’tan 1367’de alıyor. O tezde, buranın tarihi günümüzden 1800 yıl geriye gittiği saptandı. Burada bir kazı yapılması gerekiyor. Alt tarafta 2 tane boru var. Çıktıları var, girdisi yok onun bulunması lazım. Restorasyon yapılması gerekiyor. Burada ben olmazsam gelenler hatıra diye taşı alıyor, demiri alıyor, içerisinin temizlenmesi lazım, bakım yapılması lazım. Bir çağ değiştiren yerin böyle kalması bana göre çok üzücü. Burada katip, yazıcı, hepsi varmış. Burada nazır, bakan var mesela. Önemli bir yer ama sahipsiz bırakılıyor. Hatta ben arşivde bulduğum bir belge var. Padişahtan ferman geliyor, ‘Maniköy’e 40 sandık çivi gönderilsin, parası saray tarafından ödenecektir’ diyor. Döner sermayeli bir yer olarak düşünebiliriz. Gelenler bize, ‘Cami yapmışsınız, yolu yapmışsınız ama burayı ayağa kaldırmamışsınız’ diyor.
Elinde 200 sandık malzeme olduğunu ancak müze açılmadığı için insanlara bunların gösterilemediğini söyleyen Tayan; “Mescit tamamen yapılmış durumda. Mescidin alt katı müze olarak hazırlandı. Hatta Vakıflar Genel Müdürlüğüne, Kaymakamlık kira ödüyor ama 5 senedir müze açılmıyor. Bende 200 sandık malzeme var ama insanlara gösteremiyoruz. Birileri el atsın ki gösterelim, sergileyelim” ifadelerini kullandı.
ŞENER ŞENTÜRK