Ekonomik kriz ile birlikte ağırlaşan hayat şartları ve kiraların yüksek olması dolayısıyla barınma konusu üniversite öğrencileri arasında en önemli giderlerin başında gelmeye başladı. Üniversite öğrencilerinin barınma sorunuyla ilgili Edirne’de Türkiye İşçi Partili (TİP) öğrenciler Kredi Yurtlar Kurumu (KYK) Edirne İl Müdürlüğü önünde basın açıklaması yaptılar.
“KONUT FAZLASI VAR”
Grup adına basın açıklamasını okuyan Merve Demir, milyonlarca üniversite öğrencisinin bulunduğu ülkemizde öğrencilerin günden güne ağırlaşan bir barınma krizi ile pençeleştiğini belirterek; “Bütün dünya bir konut krizi ile karşı karşıya olmakla birlikte dünyanın diğer hiçbir ülkesi, yaşadığı krizin ağırlığı bakımından Türkiye’nin yanına dahi yaklaşamıyor. Türkiye toplumunun tamamını etkileyen bu krizden ise en çok öğrenciler nasibini alıyor. Türkiye, konut ve kira fiyatlarındaki artışta açık bir arayla OECD ülkelerinin başını çekiyor. OECD verilerine göre 2023 yılının birinci çeyreğinde, Nominal Konut Fiyatları Endeksi sıralamasında Türkiye 957 puanla 47 ülke arasında birinci olmuştur. Bu krizin kaynağı yeterince konut olmaması değildir. Aksine Türkiye’de bir konut fazlası olduğundan söz etmek gerekir. Konutun bir yatırım aracı olarak kullanılmasından, gelir adaletsizliğinden ve onu körükleyen piyasacı politikalardan kaynaklanan bu kriz, yurttaşların anayasal hakkı olan konut hakkına erişimini engellemektedir” dedi.
“TEK SORUN BU DEĞİL”
Öğrenciler için krizin tek boyutunun bu olmadığını söyleyen Demir; “Yetersiz olan burs miktarları, TL cinsinden artıyor gibi görünse de dolar cinsinden erimekte ve mezun olduktan sonra öğrencileri pişman edecek denli ağır borçlar olarak öğrencilerin karşılarına çıkmaktadır. KYK yurtları hem nicelik hem de nitelik olarak yetersiz durumdadır. Eylül 2022’de Mili Eğitim Bakanlığı tarafından yayımlanan örgün eğitim istatistiklerine göre 2020 yılında Türkiye genelinde 793 KYK Yurdu bulunurken yurt sayısı 2022’de 776’ya düşmüştür. Üniversiteye giden her 100 öğrenciden sadece 8’i yurtta kalma şansına sahip olabilmektedir. Buna rağmen yurt kapasitesini artırmış görünmek için odaların kontenjanları artırılarak yurtların niteliği düşürülmekte, yetersiz çalışma ve saklama alanı gibi sorunlara yol açmaktadır. Yemekler yeterli ve besleyici olmaktan çok uzak olup, sıklıkla asgari hijyen koşullarını bile karşılamamakta ve zehirlenme dahil sağlık sorunlarına yol açmaktadır. Isınma, su, ortak tuvaletlerin temizliği gibi alanlarda dahi ciddi sorunlarla karşılaşılmaktadır. Yetersiz izin süreleriyle öğrencilerin hareket özgürlüğüne ve sosyal yaşamına ket vurulmaktadır. KYK yurtlarına psikologların yerine ‘manevi danışmanlar’ atanmakta, öğrencilere dini baskılarda bulunulmaktadır. Dini baskılardan ötürü 2022 yılında Akdeniz Üniversitesi (AÜ) kampüsünde Kredi Yurtlar Kurumu’na (KYK) bağlı öğrenci yurtlarında kalan Halil Gülcan 11 Mayıs’ta, Emre Kandemir 21 Mayıs’ta, Muhammet Kaya ise 10 Haziran’da intihar etmiştir. Hükümet eliyle KYK’ların işlevi baltalanarak cemaat ve tarikat yurtlarına alan açılmaya çalışılmaktadır. Geçmişte Fethullahçı çetenin işgal ettiği varlıklar bugün TÜGVA, Ensar gibi vakıfların ve Nurcular diye bilinen yapıların tekeline aktarılmıştır. Bu yapılara kamu kaynaklarından destek ve teşvikler sağlanmaktadır. 2006 yılında Türkiye’deki resmi tarikat yurdu sayısının bin 723 olduğu 2022 yılında ise yüzde 93 artarak resmi tarikat yurdu sayısının 3 bin 331 olduğu biliniyor. Gayri resmi, ruhsatsız, denetimsiz olarak faaliyet gösterenlerle birlikte bu sayı çok daha fazladır” diye konuştu.
“ÖĞRENCİLER HALA DEPREM GÜVENLİĞİ OLMAYAN YURTLARDA”
Profesör Esergül Balcı’nın, Türkiye’de en az bir milyon çocuğun ve gencin tarikatlar tarafından eğitildiğini belirttiğini kaydeden Demir daha sonra şunları söyledi: Özel eğitimde okuyanların üçte biri tarikata bağlı okullarda okuyor. Öğrencilerin mecbur bırakıldıkları tarikat ve cemaat yurtları, sürekli baskı, zorbalık, şiddet ve hatta intihar haberleri ile gündeme geliyor. Deprem riskiyle yaşayan ülkemizde öğrencilerin barındığı evlerin, okul binalarının, yurtların depreme dayanıklı olup olmadığı ise en iyi ihtimalle bir muamma olmayı sürdürüyor. 6 Şubat depremlerinden sonra Deprem Yönetmeliği Yasası’ndan sonra inşa edilen yurtların dahi tahrip olduğu ve yıkıldığı görülüyor. Öğrenciler hala deprem güvenliği olmayan yurtlarda barınmaya mecbur bırakılıyor. Bulundukları binaların depreme dayanıklı olup olmadığı bilgisi öğrencilerle paylaşılmıyor. Öğrenciler, bütün bu sorunların karşısında çaresizliğe itilerek okullarını bırakmak ya da dondurmak, ailelerinin bulunduğu şehirlerin üniversitelerini tercih etmek, okurken hayatını idame ettirmek için çalışmak zorunda kalıyor. Bu karanlığa mecbur değiliz. Bir çözümsüzlük sarmalına sıkıştırılan barınma krizi aslında çözümsüz değildir. Krizin çözümü, bilime dayanan, akılcı ve kamucu politikalardır. Barınma hakkı aynı eğitim hakkı gibi bir temel haktır. Herhangi bir geliri ve güvencesi olmayan öğrencilerin eğitim almalarının mümkün kılınabilmesi için gerekli desteği almaları şarttır. Bu destek herhangi başka kurum ve kuruluşlar tarafından değil sadece devlet tarafından sağlanabilir. Devlet, yurttaşlara ve gençlere bu hakları sağlamakla mesuldür. Bu nedenle; KYK yurtlarının sayısı ve kapasitesi arttırılmalı ve nitelikleri insanca yaşam standartlarına yükseltilmelidir. Cemaat ve tarikat yapılarına bağlı yurtların tamamı kamulaştırılmalı ve boş kamu binaları yurt olarak hizmete açılmalıdır. KYK bursları bir öğrencinin hayatını idame etmesini mümkün kılacak şekilde arttırılmalı ve burs alan öğrenci sayısı arttırılmalı. Öğrenci evlerine kira ve fatura destekleri yapılmalı” ifadelerine yer verdi.
ŞENER ŞENTÜRK