Nilay YILMAZ
15 yıl öncesine kadar köyler cıvıl cıvıldı. Okullarında ve sokaklarında öğrenciler, kahvelerinde halk vardı. Herkesin gelecek hayalleri vardı. Konuştuğum insanların hayalleri bile kurumuş. Kahveleri gece 1-2 de jandarma gelip kapatırdı. Şimdi 8 buçuk 9 da kimse kalmıyor. Köy bakkallarına girin bakın. Bakkalların reyonlarında Türk markası ürün var mı? Yiyecek reyonlarındaki ürünleri iyi inceleyin, Yerli şeker ile tatlandırılmış kaç ürün var? Köy bakkallarında ayran, yoğurt, ekmek, su satılacağını km düşünebilirdi?
Gidin, bakın var mı yok mu? Bu kasabanın köylerinde 28 okul vardı. Şimdilik 2 okul kaldı.
Mardin dönüşü il görev yerim Osmanlı köyüdür. Osmanlı aynı zamanda benim köyümdür. Öğretmen olarak geldiğimde 15 öğretmen arkadaş vardı. Şimdi 15 öğrenci çıkıyor. Bir köyde 30 yaş ve üzeri 90 küsur bekar genç olmasının kim nasıl açıklar? Nikah kıymadan muhtarlık dönemi biten muhtarı, 7 yıl çocuk dünyaya gelmeyen köyü nasıl açıklarız?
Bize ne oluyor? 10 sene sonra ne olacağız?
Şu köylerin hepsinden turnuvalarda yarışan futbol takımları çıkıyordu. Şimdi yangın söndürmeye genç kalmadı.
Hele hele köy okullarının durumu! Kimisi yıkılıp yerine düğün salonu yapılmış. Kimi kiraya verilmiş kimi baykuşluk olmuş. Oysa bu okullar ne zaman, ne umutlarla, hangi şartlarda yapılmıştı. Okulların açılış döneminde Edirne'de bir öğretmen arkadaş köy okullarının durumunu gösteren bir fotoğraf sergisi yayınladı. Sizler ne gördünüz bilemem ama ben kendi mezarımı gördüm sanki. Kapanırken sadece seyrettiğimiz şu okulların hepsini özel bir hikayesi olduğunu hangi köyde sorarsanız sorun anlatırlar. Hepsini tek tek anlatmaya gerek duymuyorum. Ama bir tanesini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bostanlı köyü okulu kapanıp bize yani Hasköy'e birleşme kararı alındığında okulun kütük defterini, sağlam demirbaşlarını almakla ben görevlendirildim. Köye gittiğimde o günkü muhtarım isyanını ve tepkisini, üzüntüsünü, çaresizliğini görmenizi isterdim. Bende en az onun kadar üzüldüm. Ama ne yazık ki yapacak bir şeyim yoktu. ( yaşadığım bu olaydan sonra yaptığım araştırmada, Bostanlı Köyü Okulu'nun 1936 yılında açıldığını öğrendim. Bu yıllar genç Türkiye Cumhuriyeti'nin sıtma, verem, trahom gibi hastalıklarla boğuşurken, bir yandan ufukta görülen ikinci Dünya Savaşı hazırlığı yaptığı ama okul yapmayı da ihmal etmediği yıllar. işte kapattığımız okul böyle bir okuldu.
Genç Türkiye Cumhuriyeti kurucularının silahlı ordularımızın yanında, irfan Ordusuna da mutlaka ihtiyaç olduğunu diyorlar. Sakarya Savaşı esnasında bile Ankara'da milli eğitim şurası toplamayı ihmal etmemişlerdi.
Trakya'nın 5-6 gün gibi kısa bir sürede işgal edilmesinin, yaralı Cafer Tayyar Yunanlılara teslim edilmesinin ardında ki gerçeği görüyorlardı.”dedi.