Sertkan YILMAZ
2017 yılı bölgemiz tarımsal faaliyetleri özetlenecek olursa; ağırlıklı olarak 200 bin dekarda buğday ve 180 bin dekar alanda da ayçiçeği tarımı yapılmaktadır.
Çiftçilerimizin, tarım danışmanlarımızın tavsiyeleri doğrultusunda yapılan uygulamalarda buğdayda kontrol edilebilen hastalıklar ve yabancı ot mücadelesinde başarı sağlanmıştır. Ayçiçeği ekilişinin büyük bir kısmı tamamlanmış olup, ekimden sonra gelen yağış sebebiyle çıkışlarda sıkıntı görülmektedir. Bu nedenle ikinciye ayçiçeği ekimi yapan çiftçilerimiz bulunmaktadır. Buda ayçiçeği tarımında maliyetlerimizi yukarı çekmiştir. ilgili kurumların ürün fiyatlarını tespit ederken bu olumsuzlukları da dikkate almalarını istiyoruz.
Fedakar çiftçilerimiz her türlü güçlüğe göğüs gererek insanlar için hayati önem taşıyan tarıma dayalı sanayi'nin hammaddelerini üretmektedir. Ancak toplumun çiftçilerle dolaylı ya da direk iletişim içinde olmayan kesimleri bu özveriyi anlamakta güçlük çekmekte ve bu insanlarımıza gerekli anlayış ve desteği göstermekten geri kalmaktadırlar.
Çiftçilerimiz yıllardır değişen mevsim ile ekonomik krizlerden en çok etkilenen kesim olarak yaşama çabasındadır.
Ülkemiz Dünya üzerinde kendi kendini besleyen 7 ülkeden biri iken, maalesef bu özelliğini yanlış tarım politikaları yüzünden kaybetmiştir. Türk Tarımında Üretim durduğu için Türkiye şu an dışa bağımlı hale gelmiştir.
Doğayla dost sürdürülebilir tarımsal üretimi teşvik amacı ile gerekli olan işletme ve ekipman donanımı sağlanmalıdır. Çiftçilerimizin birim alandan daha fazla ürün alabilmeleri için ve pazarlama konularında hükümetlerimiz tüm olanakları ile yönlendirici olmalıdır.
Ülkemiz, iklim değişikliği etkilerinin yoğun hissedileceği Doğu Akdeniz Havzası'nda yer almaktadır. Bu nedenle ülkemiz, iklim değişikliğinin olumsuz etkileri yönünden, yüksek risk grubu ülkeler arasında kabul edilmektedir. Bunun için çiftçilerimizden ürünlerini doğal risklerden korumak için %50 devlet destekli tarım sigortası (TARSiM) yaptırmalarını önemle rica ediyoruz.
Tarım Sigortası kapsamında alınan riskler arttıkça toplam ödenecek prim miktarı da artmaktadır. Her ne kadar Devlet desteği olsa da bir üreticinin bahçe veya tarlasındaki ürünün tüm risklere karşı sigorta yaptırması durumunda prim miktarı bazı ürünlerde oldukça artmaktadır. Bu konuda tarım sigortaları uygulamaları yeniden gözden geçirilmeli, çiftçimizin prim tutarlarını azaltmaya yönelik çalışmalar yapılmalıdır.
Ülkemizin verimli tarım arazilerini çarpık yapılaşma ve erozyon nedeni ile kaybetmekteyiz. Toprağın vatan olduğunu unutmadan, toprak ve su kaynakları güvence altına alınmalıdır. Sürdürülebilir bir çevrede yaşama hakkı ile canlı ve cansız varlıkların yaşamı, etkin anayasal normlar ile güvence altına alınmalıdır.
Dünyada Tarımsal üretim de ve tüketim de dengeler değişirken, ülkemizde de bu durumu dikkate alan tedbirleri geliştirmemiz gerekmektedir.
Bu hususta, Üretim maliyetlerinin büyük bir bölümünü oluşturan gübre ve mazot destek miktarı arttırılmalıdır. Genel Seçimlerde siyasi partilerin seçim beyannamelerinde yer alan KDV indirimi gübre ve yem gruplarında uygulanmış olsa da, fiyatlara istenilen şekilde yansımamıştır.
Desteklerle ilgili diğer sorun ise stopaj kesintisidir. Çiftçimiz, ödenen desteklerden, sanki zirai kazanç elde ediyormuş gibi yüzde 4 oranında stopaj kesilmektedir. Geçmişte, Doğrudan Gelir Desteği'nde yüzde 4 stopaj kesilmiyordu. Benzer bir uygulamaya gidilmeli ve kesinti kaldırılmalıdır.
Üreticilerin gelir istikrarını koruyacak, tarımsal yapısına uygun bir piyasa düzeni oluşturulmalı, yeni destekleme sisteminde, destekler maliyeti azaltıcı yönde olmalı, verimin arttırılmasında çok önemli etkisi olan Sertifikalı Tohumluk kullanımı daha fazla yaygınlaştırılmalı ve en kısa sürede tarım arazilerinin toplulaştırılmasına geçilmelidir.
Arazi toplulaştırılması hızla devam ettirilmelidir. Aksi takdirde Türk tarımı yok olmaya doğru gitmektedir. Kanun uygulanırken, verimli tarım arazilerinin korunmasına azami dikkat gösterilmeli, tarım arazileri yapılaşmaya açılmamalı, tarım dışı amaçlarda kullanılmamalıdır.
Ülkemiz tarımı mevcut yapısal ve temel sorunları yanında karşı karşıya bulunduğu ekonomik ve sosyal sorunlar yüzünden çiftçimiz verimli, rekabetçi, istikrarlı üretim yapamamaktadır. Son yıllarda destekler bütçe imkanları dahilin de enflasyonun üzerinde artırılmasına rağmen, özellikle, rekabet halinde olduğumuz ülkeler kadar destek verilemeyen üreticilerimizin bugünkü koşullarda zorlukları devam etmektedir. Bu nedenle üreticimiz, çok çeşitli yollarla yüksek desteklerin verildiği diğer ülke çiftçilerinin ürünleriyle haksız rekabet ortamında ürünlerini pazarlamak zorunda kalmaktadır. Üstelik girdi maliyetlerinin de çok yüksek olması, ülkemizin ekolojik üstünlüğü olmasına rağmen diğer ülke çiftçileriyle rekabet edememelerine neden olmaktadır.
Tarımda hem büyümeyi hem de gelir istikrarını sağlamak, kırsalın kentlerle olan ekonomik sosyal orantısızlığını gidermek ve üreticilerimizin alım gücünü yükseltmek için tarıma daha fazla kaynak ayrılmalı ve bu kaynak adil bir şekilde dağıtılmalıdır.
Türk çiftçisi dünya çiftçisinin yanında üreten, çalışan ve insan gibi yaşayan haklı ve onurlu yerini almalıdır.
Dün olduğu gibi, bugünde bu ülkenin ve dünyanın geleceği çiftçi ve tarımın gelişmesine bağlıdır.
Bunun için hükümetlerden çiftçilerimize gereken önemi göstermesini istiyoruz.
14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü için Türkiye Ziraat Odaları Birliği tarafından il ve ilçe Ziraat Odalarının da katılımı ile Ankara - Anadolu (Tandoğan) meydanında, çiftçilerimizin taleplerinin de dile getirileceği etkinlik düzenlenmiş olup, etkinliğe odamızın imkanları ile 50 çiftçimizin katılımı sağlanacaktır. Ayrıca kutlamalar 15 Mayıs Pazartesi günü ikramlarımız ile Odamız hizmet binasında kabul edilecektir.
Meclis ve Yönetim Kurulum adına Çiftçilerimizin Dünya Çiftçiler Gününü kutlar, sağlık, mutluluk ve bereket dolu bir yıl dileriz.