Sertkan YILMAZ
Özden açıklamasında; “Türkiye istatistik Kurumu (TÜiK) eylül ayı resmi enflasyonunu aylık yüzde 3,08, yıllık yüzde 83,45 oranında açıkladı. Bağımsız bilim insanları ve ik-tisatçıların oluşturduğu Enflasyon Araştırma Grubu (ENAGrup) bir yıldan bu yana yaptığı hesaplamalarla gerçek enflasyonu ölçerken eylül rakamlarını aylık yüzde 5,30 ve yıllık yüzde 186,37 düzeyinde duyurdu. istanbul Ticaret Odası'nın (iTO) eylül ayı enflasyon oranını yüzde 107 oranında ilan etmesi TÜiK rakamları üzerindeki kuşkuları daha da artırıyor.
TÜiK enflasyonuyla ENAG arasında 103 puan, iTO arasında 24 puan fark bulunuyor. Böylesine büyük bir ölçüm ve hesap farkı dünyanın hiçbir ciddi ülkesinde, kurumların şeffaf olarak çalıştığı ekonomide görülemez. Mantıklı ve bilimsel izahı da olamaz. Kaldı ki, TÜiK'in çekirdek enflasyon göstergelerindeki yükselişin eylül ayında da sürmesi, gelecek aylarda enflasyonun hızı baz etkisiyle kesilse de iktidarın iddia ettiği gibi çok ciddi düşüşler yaşanmasının söz konusu olamayacağını gösteriyor.
Artık TÜiK verilerinin güvenilirliği tartışılmıyor çünkü kimse tarafından ciddiye a-lınmıyor ve önemsenmiyor. Özellikle doğalgaz ve elektriğe eylül başında gelen yüzde 20 oranındaki zamma ve enflasyon sepetinde enerjinin sahip olduğu ağırlığa rağmen bunun enflasyona yok denecek düzeyde yansımış olması TÜiK hesabına neden güvenilemeyeceğini ortaya koyuyor.
Üretim maliyeti 11 liraya ulaşan bir litre süte iktidar kontrolündeki Gıda Komitesi ve Ulusal Süt Konseyi (USK) 7,5 lira fiyat veriyor. Market raflarında sütün fiyatı bunun 3-4 katı. Yakında çocuklarımız et,süt tüketemez konuma gelecek. Etten sonra süt ithal etmek zorunda kalacağız.
iktidarın yıllardır uyguladığı politikalarla çökertilen ülke tarımı ve hayvancılığı artan maliyetler, yükselen enflasyon ve iktidarın enflasyonun altında destekleme, fiyat uygulamalarıyla tamamıyla tükenme sürecine girdi. Pek çok temel üründe ve gıdada ciddi üretim açıklarının ortaya çıkması, ö-zellikle et ve sütte son dönemde yaşanan ağır maliyet artışlarıyla içine girilen darboğaz bu iki temel gıdaya erişimi geniş kesimler için imkansıza dönüştürdü.
Gıda endüstrisi, süt ve et ürünleri sanayiinde üretim yapan büyük işletmeler, yem sanayicileri artan maliyetleri, kur farklarını, elektrik vb. zamları anında fiyatlarına yansıtıyor. Marketlerde doğrudan bu fiyatları etiketlere aktarıyor. Ancak her türlü zorluğu yaşayan süt üreticisi sütünün litresini bir yıldır 7,5 liradan satmaya mecbur ediliyor. Marketlerde sütün litresi bunun 3-4 katı fiyatla satılırken, peynirden tereyağına varana kadar tüm süt ü-rünlerinin fiyatı neredeyse her hafta zamlanırken üretici yüzde 200'ü aşan tarımsal girdi maliyetlerine rağmen böylesine komik fiyatlarla sütünü, etini satmaya mecbur ediliyor.
Süt fiyatları, iktidarın talimat verdiği, tayin ettiği, atadığı komiteler, konseyler tarafından değil doğrudan gıda sanayicileri ve süt üreticilerinin örgütleri tarafından serbest piyasada tüm tarafları mağdur etmeyecek şekilde belirlenmelidir. Devletin görevi, tekelleşmeyi ve üreticinin mağduriyetini önlemek, girdi maliyetlerinde destekleme ve sübvansiyonlarla alın terinin karşılığını almasını sağlamak ve tüketiciye makul ve alım gücüne yeterli fiyatlarla temel gıda ürünlerine erişimi sağlamaktır.” dedi.