Seçimle aynı güne denk gelen Dünya Çiftçiler Günü nedeniyle bir açıklama yapan Edirne Kent Konseyi (EKK) Yürütme Kurulu Üyesi Ziraat Mühendisi Erdoğan Yanılmaz, tarımsal profil adına değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye’nin tarımsal anlamda artık kendisine yetmeyen bir ülke haline geldiğini dile getiren Yanılmaz, “Türkiye, ana tarımsal ürünlerin üretiminde kendine yeterli olmayıp, yıllık 30 milyon ton buğday ihtiyacının 10 milyon tonunu ithal etmektedir. Ayçiçeği üretimindeki yeterlilik oranı yüzde 54'tür. Tavukçuluk sektöründe, ana yem ham maddesi olan soya ihtiyacının yüzde 90'ı ithal edilmektedir. Yıllık 8 milyon ton ihtiyaç duyduğumuz dane mısırın 2 milyon tonunu ithal ederken, pamuk ihtiyacının yüzde 60'ı yine ithal kaynaklıdır. Ülkemizde, kaba yem ihtiyacının karşılamasında yetersiz kalınmakta, hayvanların altına serilen buğday samanı, yem olarak önlerine konulmakta ve bu şekilde besleme yapılmaktadır. Hayvancılıkta verimlilik son derece düşük seviyededir ve süt üretimi hayvan başına 16-17 litre iken, et üretiminde canlı ağırlık artışı, hayvanın günlük yem ihtiyacını dahi karşılayamamaktadır; maliyetine üretim söz konusudur” ifadelerine yer verdi.
TARIMSAL ÜRETİM YALANI
Mevcut politikalar konusunda eleştirilerde bulunan Yanılmaz şunları kaydetti: “Piyasada satılan balın yüzde 80'inden fazlası sahte ve denetimsizdir. Zaman zaman basına yapılan ‘Avrupa'da toplam tarımsal üretimde lideriz’ söylemleri anlamlı değildir ve gerçeklerden de uzaktır. Bütün bunlar, herhangi bir tarımsal planlamaya dayalı olarak yapılmamakta; arz ve talep dengesizliği yanında üretimdeki verimsizlik ve maliyetleri inanılmaz derecede artırırken, her yıl binlerce kişi tarımsal üretimden elini çekmektedir. Girdi maliyetlerindeki artışlar yüzde 300-400'leri bulmuşken, açıklanan TÜİK enflasyon rakamlarını inandırıcı bulmak da mümkün değildir. Tarımsal üretimin önemli unsurlarından olan Çuko-Birlik, Ant-Birlik, TMO gibi kuruluşlar işlevsiz hale gelmiştir. Çiftçinin alım gücü tükenme noktasına ulaşmış, mutsuz ve umudunu kaybetmiş, hayalleri ve geleceği çalınmıştır. Bütün bu olumsuzluklar, DPT gibi ülkenin planlamasının yapıldığı kurumların ortadan kaldırılması ile daha da artmış, üretim yerine (paramız var, ithal ederiz) diyenlerin bakan olduğu bir noktaya kadar gelmiştir. Tarımla ve tarımsal üretime yabancı olanların sorumluluk ve makam işgal ettiği, herhangi bir plana dayalı olmayan bir durumun var olduğu ülkenin gıda güvenliği de tehlikededir. İş bilmeyen, içi boş, hedefi olmayanların emeklilikte daha fazla maaş alabilmek için daire başkanı, genel müdür, bakan vb. kadroları işgal ettiği bir ülkede, tarımsal üretimde bir başarı hikayesi yazılamaz. Mevlana'nın dediği gibi, yeni şeyler söylemek ve çözümler üretmek zorundayız. Türkiye, imkanları olan fakat bu imkanları görüp değerlendiremeyen bir ülkedir. Üretimin araçları ve nasıl yapılacağı gizli değildir. İş bilen ve nitelikli kişilerin karar verici ve hesap verebilen pozisyonlarda olmasına ihtiyaç vardır. Unutmayalım ki, Türkiye Cumhuriyeti kurulurken ülke sıfır noktasındaydı ve 1923-1938 arası dönem hemen her sahada parlayan bir yıldız olabildi. Umut ederim ki, bu kötü gidişe son verecek bir anlayış yeniden var olur ve doğru kararları alabilecek kadrolar ve yönetim anlayışı görürüz. Bu anlamda tarımda faaliyet gösteren tarım emekçilerimizin, kentimizde yaşayan ve tarımla uğraşan, stratejik bir sektör içerisinde yer alan kentli çiftçilerimizin 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü'nü kutlarız.”
HABER MERKEZİ