Hava Durumu

#Anksiyete

Batı Ekspres - Edirne'nin Haber Sitesi - Anksiyete haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Anksiyete haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Uzman Psikolog Açıkladı: Mükemmel Olmak Zorunda Mıyız? Haber

Uzman Psikolog Açıkladı: Mükemmel Olmak Zorunda Mıyız?

Edirne’de Uzman Psikolog Utku Tohumcu, sosyal medya kültürü ve akıllı telefonların da etkisiyle özellikle gençler arasında hızla artan mükemmeliyetçilik baskısı konusunda önemli uyarılarda bulundu. Her gün maruz kalınan kusursuz hayat algısının bireylerde yoğun kaygı ve yetersizlik hissi oluşturduğunu belirten Tohumcu, artışın temel nedenlerinden birinin dijital kıyas kültürü olduğunu vurguladı. Son yıllarda yapılan araştırmaların, genç yetişkinlerde mükemmeliyetçilik oranlarının keskin şekilde arttığını gösterdiğini söyleyen Uzman Psikolog Tohumcu, bu baskının kişiyi sürekli tetikte tuttuğunu ve zamanla kaygı bozukluklarına, tükenmişliğe hatta depresyona zemin hazırladığını ifade etti. “MÜKEMMELİYETÇİLİK BUGÜN BİR KİŞİLİK ÖZELLİĞİ DEĞİL, KÜLTÜREL BİR SALGIN” Mükemmeliyetçiliğin kültürel bir salgın haline geldiğini söyleyen Uzman Tohumcu; “Artık ‘elimden gelenin en iyisini yapayım’ değil, ‘diğerlerinden daha iyi olayım’ düşüncesi ön planda. Sosyal medya, mükemmel ve kusursuz bir profil sunmayı adeta zorunluluk haline getirdi. Bu baskı kişiyi sürekli tetikte tutuyor ve zamanla kaygı bozukluklarına, tükenmişliğe hatta depresyona zemin hazırlıyor” diye konuştu. “SÜREKLİ EKSİK HİSSETMENİN TEMELİNDE REDDEDİLME KORKUSU VAR” Mükemmeliyetçilik eğiliminin çoğu zaman görünmez bir korkuya dayandığını belirten Tohumcu, şu ifadeleri kullandı; “İnsanlar mükemmel görünmediklerinde yetersiz görüleceklerini, kabul edilmeyeceklerini düşünüyor. Beyin bu durumda sürekli ‘tehdit modu’nda çalışıyor. Yapılan çalışmalar, kronik mükemmeliyetçiliğin depresyon ve anksiyete bozukluklarıyla yüksek oranda ilişkili olduğunu gösteriyor. Hatta mükemmeliyetçi bireylerin yüzde 68’i kendilerini hiçbir zaman yeterli hissetmediğini ifade ediyor.” FİLTRELENMİŞ HAYATLAR, FİLTRELENMİŞ BENLİKLER YARATIYOR Tohumcu, sosyal medyanın büyük bir sahneye dönüştüğünü belirterek, paylaşılan kusursuz görüntülerin çoğu zaman gerçeğin sadece “cilalı” ve “filtreli” kısmı olduğunu söyleyerek; “Sosyal medyada mükemmel beden, iş arama sitelerinde mucize kariyer hikayeleri görüyoruz. Oysa bunlar günlük hayatın sadece vitrini. Biz ise kendimizi başkalarının vitriniyle, kendi hayatımızın ham halini kıyaslıyoruz. Bu durum özellikle gençlerde özsaygı dalgalanmalarına ve kimlik karmaşasına yol açıyor” dedi. “KUSURLU OLMAK, EN İNSANİ TARAFIMIZ” Mükemmel olma çabasının insanı kendinden uzaklaştırdığını vurgulayan Tohumcu, gerçek olmanın ve kusurları kabul etmenin en güçlü psikolojik dayanaklardan biri olduğunu dile getirdi. Tohumcu, “Kusurlarımız zayıflık değil; en insani tarafımız. Kusursuzluk hayranlık uyandırabilir ama doğallık bağ kurar. İnsan ilişkilerinde en güven veren şey mükemmel olmak değil, gerçek olmaktır” diye konuştu. “MÜKEMMEL OLMAK ZORUNDA DEĞİLİZ, GERÇEK OLMAK YETERLİ” Psikolojik iyi oluşun anahtarının, kişinin kendini olduğu haliyle kabul edebilmesinden geçtiğini ifade eden Tohumcu, sözlerini şöyle tamamladı: “Bugün mükemmel görünmek için harcanan çaba, bizi insan yapan kusurlardan uzaklaştırıyor. Aslında cevap çok net: Hayır, mükemmel olmak zorunda değiliz. Gerçek olmak yeterli.” Tohumcu, tüm bunlara rağmen kişinin sürekli mükemmel olmaya zorlanıyormuş gibi hissetmesi, bu durumun günlük hayatında işlev kaybına yol açması ya da sosyal geri çekilme, kontrolsüz harcamalar gibi davranışlara neden olması halinde profesyonel destek alınması gerektiğini de hatırlattı. HİLAL PEKER

Psikiyatrist Dr. Bahar Kaplan’dan Anksiyete Uyarısı Haber

Psikiyatrist Dr. Bahar Kaplan’dan Anksiyete Uyarısı

Kaygının normal ancak yaygın kaygı bozukluğunun yani anksiyetenin gündelik yaşamı zorlaştıran bir durum olduğunu belirten Psikiyatri Uzmanı Dr. Bahar Kaplan, "Yaygın anksiyete bozukluğu tedavi edilmediği zaman depresyon gibi ek psikiyatrik hastalıklar sürece eklenebilir" sözleriyle uyarıda bulundu. Acıbadem Eskişehir Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Bahar Kaplan, kaygı duygusunun hayatta olması gereken normal bir duygu olduğunun altını çizerek bu duygunun sorunlara karşı önlem alınmasını ya da tehlike anında çözüm bulunabilmesini sağladığını anlattı. Yaygın kaygı bozukluğu yani "anksiyete"nin ise kaynağı kişi tarafından açıklanamayan, belli bir düşünceye, olaya bağlanmayan, nedeni belli olmayan ya da var olan durumla uyumsuz olan hafif dereceden daha ağır dereceye kadar değişebilen kaygının yaşandığı bir ruhsal bozukluk olduğunu dile getirdi. Yaşanan bu anksiyetenin kişi tarafından denetlenmesinin zor olduğuna ve kişinin yaşamını olumsuz etkilediğine dikkat çeken Dr. Kaplan, "Bu durum kişinin günlük yaşam rutinlerini, toplumsal ilişkilerini ve sosyal aktivitelerini eskisi gibi devam ettirmesine engel olur. Kişi günün büyük bölümünde kötü bir şey olacakmış gibi nedenini bilmediği bir tedirginlik hissettiğini belirtir. Dikkatini toplayabilmekte ve devam ettirmekte güçlük yaşayabilir, anlama ve öğrenmesi azalabilir ve sonucunda unutkanlık gelişebilir" diye konuştu. "Çarpıntı, tansiyon ve kusmaya neden olabilir" Yaygın kaygı bozukluğunun ortalama başlangıç yaşının çocukluk dönemi ve genç erişkinlik dönemi olduğunu belirten Dr. Kaplan kişide endişeli bekleyiş, huzursuzluk, rahatlayamama, kaslarda gerginlik, tahammülsüzlük, uykuda bozulma ve bazen yerinde duramama gibi bulgular gözlemlenebileceğini söyledi. Aynı zamanda bedensel belirtiler de görülebileceğini ifade eden Dr. Kaplan bu belirtileri "tansiyon yükselmesi, çarpıntı, ağız kuruması, terleme, sık idrara çıkma, karın ağrısı, sık dışkılama ihtiyacı, kusma, yutkunmakta zorlanma ve nefesin yetmediği hissi, ellerde ayaklarda soğukluk ve uyuşma" olarak sıraladı. "Tedaviyle yaşam kalitesi arttırılabilir" Kişinin gelişen bedensel belirtiler nedeniyle psikiyatri dışındaki branşların hekimlerine başvurabileceğine değinen Dr. Kaplan, "Yaygın anksiyete bozukluğu tedavi edilmediği zaman ek psikiyatrik hastalıklar sürece eklenebilir ve bu durum kişinin işlevselliğinin azalmasına ve yeti yitiminin artmasına neden olur. En sık eşlik eden ruhsal hastalık ise depresyondur" dedi. Erken müdahalenin önemini vurgulayan Dr. Kaplan, "Erken müdahale her hastalıkta olduğu gibi burada da büyük fark oluşturur. Tedavisi medikal tedavi, psikoeğitim ve psikoterapi yöntemleri kullanılarak yapılabilir ve tekrarlama durumu azaltılabilir. Uygun tedavi ve tedavi sürecine uyum ile yaşam kalitesi arttırılabilir" ifadelerini kullandı.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.