Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Mahkeme

Batı Ekspres - Edirne'nin Haber Sitesi - Mahkeme haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Mahkeme haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Cesetsiz cinayete ikinci kez müebbet Haber

Cesetsiz cinayete ikinci kez müebbet

Edirne 1. Ağır Ceza Mahkemesi, 2005 yılında meydana geldiği iddia edilen ancak işlendiği tarihten bu tarafa cesedi bulunamayan bir cinayetle ilgili yargılamayı bitirdi. Davanın bir numaralı sanığı ikinci kez ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. ORTADAN KAYBOLDU Edirne’de E. K., adlı kız çocuğu 11 Ocak 2005 tarihinde sabah okula gitmek üzere evden ayrıldı ancak bir daha kendisinden haber alınamadı. Kız çocuğuyla ilgili olarak çevresindeki birçok kişinin ifadesi alındı ancak bir sonuç çıkmayınca E. K. hakkında “daimi arama” kaydıyla dosyası rafa kaldırıldı. 8 YIL SONRA GELEN İTİRAF Bu tarihten 8 yıl sonra polise başvurarak E. K.’yle ilgili ifade vermek istediğini belirten S. A., ilginç anlatımlarda bulundu. S. A., E. K. ile o tarihte sevgili olduklarını, kızın kaybolduğu 11 Ocak 2005 tarihinden birkaç gün önce kente yakın ormanlık bir alanda buluşup cinsel ilişkiye girdiklerini, bu sırada kır bekçisi olarak görev yapan F. K.’nın kendisini burada gördüğünü, kendisinin kimlik ve telefon bilgilerini aldığını, isteklerini yerine getirmesi konusunda tehdit ve şantajda bulunduğunu söyledi. BEKÇİ: “KIZI AL, AYNI YERE GEL” S. A., F. K.’nın 11 Ocak 2005 tarihinde kız arkadaşı E. K.’yi de alarak aynı yere gelmeleri konusunda kendisini aradığını da kaydetti. S. A., E. K.’yi de alıp aynı yere gittiğini, F. K.’nin bira almaya gitmesini fırsat bilerek E. K.’yle yine cinsel ilişkiye girdiklerini ancak bira almaktan dönen F. K.’ye yakalandıklarını belirtti. F. K.’nin kendisini uzaklaştırarak E. K.’yi cinsel ilişkiye zorladığı sırada silah sesi duyulduğunu, gittiğinde F. K.’nin sağ elinde silah olduğunu, E. K.’nin de karnından vurulup ölmüş olduğunu gördüğünü ifade etti. “AYAĞINA TAŞ BAĞLAYIP NEHRE ATTIK” İDDİASI F. K.’nin kısa süreliğine olay yerinden ayrıldıktan sonra aynı yere otomobille döndüğünü söyleyen S. A., kızın cansız bedenini otomobilin arka koltuğuna koyduklarını, yakınlardaki Meriç Nehri kıyısına götürdükten sonra ayağına taş bağlayıp nehre attıklarını anlattı. “TEHDİTLER YÜZÜNDEN KİMSEYE SÖYLEMEDİM” F. K.’nin tehditleri yüzünden olayı 8 yıl boyunca kimseye anlatmadığını belirten S. A., bu sürenin sonunda olayla ilgili gelişmeleri anlatmaya karar verdiğini söyledi. Anlatımlar üzerine F. K., suçlamaları kabul etmeyerek S. A.’yı tanımadığını iddia etti. Ancak her iki sanığın olayın meydana geldiği günlerde telefonla görüştüklerine yönelik kayıtlar ortaya çıktı. CESET BULUNAMADI S. A.’nın anlatımları sonunda açılan soruşturma kapsamında gösterdiği Meriç Nehri mevkilerinde ceset araması yapıldı. Ancak E. K.’nin cesedine rastlanmadı. CEZALAR TEMYİZDE BOZULDU İtirafları sonucunda Edirne Adliyesi’nde daha önce açılan davada yargılanan S. A. 4 yıl, F. K. ise müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Ancak bu karar temyiz aşamasında bozularak yeniden yargılama kararı verildi. “SUÇSUZUM” DEDİ Edirne 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden görülen davanın karar duruşmasında Cumhuriyet Savcısı tarafından verilen mütalaada F. K. için kasten adam öldürme suçlamasıyla ağırlaştırılmış ömür boyu, nitelikli cinsel istismar suçlamasıyla da ilgili yasa maddeleri gereği cezalandırılması istendi. Savcılık mütalaasında S. A. için ise kasten adam öldürme suçlamasından beraatine, nitelikli cinsel istismar suçlamasıyla ise ilgili yasa maddelerine göre hapisle cezalandırılması karar verilmesi istendi. Son duruşmaya Gerede L Tipi Kapalı Cezaevi’nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katılan F. K., “Suçsuzum, suçlamaları kabul etmiyorum, tutuksuz yargılanmak istiyorum, tahliyemi isterim” dedi. Duruşmaya katılmayan S. A.’yı ise avukatı savundu. S. A.’nın avukatı duruşmada, davanın zaman aşımına uğradığını, müvekkili hakkında her iki suç yönünde düşme kararı verilmesini, mahkemenin aksi kanaatte olması durumunda ise beraat kararı verilmesini istedi. Mahkeme F. K.’ye kasten adam öldürme suçundan önce ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. Ardından göstermiş olduğu olumlu tutum ve davranışları lehine takdiri indirim nedeni kabul ederek bu cezayı müebbet hapse çevirdi. S. A.’ya ise mahkeme kasten adam öldürmek suçlamasından beraatine, on beş yaşını bitiren bir kimsenin cebir ve şiddet veya tehdit kullanmak suretiyle ırzına geçme eylemi nedeniyle 7 yıl hapse çarptırdı. Mahkeme eylemin tam teşebbüs aşamasında kaldığı anlaşıldığından cezayı 5 yıl 10 ay hapse indirdi. Sanığın sabıkasız geçmişini dikkate alan mahkeme cezada 1/6 indirimle S. A.’nın 4 yıl 10 ay hapisle cezalandırılmasına karar verdi. MURAT SAVAŞ

Kadın doktoru döven sanığa tahliye Haber

Kadın doktoru döven sanığa tahliye

Trakya Üniversitesi Hastanesi’nin yoğun bakım ünitesinde tedavi gören annesin ölümü üzerine aynı bölümde görevli Doktor B. B. Ö.’ya saldırarak darp eden ve tutuklanarak hakkında dava açılan Volkan K., dün Edirne 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nde Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SGBİS) aracılığıyla hakim karşısına çıktı. “TUTUKLULUĞUNUN DEVAMINA KARAR VERİLSİN” Duruşmada şikayetçi doktor kadını, avukat olan babası Taner Özdeş temsil etti. Av. Özdeş “Burada yapılan saldırı sadece kızıma değil bütün sağlık çalışanlarına yapılmıştır. Bu devletin otoritesine karşı yapılmıştır. Sanık saldırısına uyduruk bahaneler aramaktadır. Sanık pişmanlık duymak yerine ev hapsindeyken sosyal medyada yaptığı yayında yaptıklarını övmüştür. Sanığın adli sicilinde anneye şiddet ve teyzeye cinsel tacizden kesinleşmiş cezaları vardır. Tutukluluğun devamına, en üst hadden cezaya ve takdir indirimlerinin yapılmamasına karar verilmelidir” dedi. Duruşma savcısı da sanığın tutukluluk halinin devamına karar verilmesini istedi. SGBİS yoluyla diyecekleri sorulan Volkan K., “Çok pişmanım, doktordan ve herkesten özür diliyorum” diyerek tahliyesini istedi. Volkan K.’nın avukatı da tutukluluğun bir tedbir olduğunu ve cezaya dönüşmemesi gerektiğini dile getirerek müvekkili Volkan K.’nın tahliyesini istedi. Mahkeme, darp sonucu yararlanan ve gözü önemli ölçüde hasar gören Dr. B. B. Ö.’yle ilgili kesin sağlık raporun beklenmesine ve tutuklu sanık Volkan K.’nın tahliyesine karar verdi. Mahkeme yargılamayı ileri bir tarihe erteledi. “MÜCADELEYİ HEM ADLİYEDE HEM DE MECLİSTE VERECEĞİM” Duruşma çıkışında basına açıklama yapan baba Özdeş, konunun hem adliyede hem de mecliste takipçisi olacağını belirterek “Kızımın gözünde bir hasar da oluştu. Basit tedavi yöntemiyle giderilemez bir rahatsızlığı hasar söz konusudur. Gencecik bir kadın, kız çocuğu, sağlık çalışanı. Olayda birden çok ağırlaştırıcı sebep var. Hiçbir indirim sebebi uygulanması söz konusu değil, takdir indirimi uygulanması söz konusu değil. Haksız tahrikten bahsediyorlar. Zaten onun da uygulanması mümkün değil. Sağlık çalışanları görevlerini yaparken neyin tahriki olacak. Hiçbir zaman da olmaz. Şimdi bir de aynı zamanda hem usul yönünden de sıkıntı var. Maddi yönden bir sıkıntı olduğu gibi usul yönünden de bir sıkıntı var. Dosya tekamül etmemiş. Kati rapor alınmamış, kati raporda netice daha ağırlaşacaksa suçun niteliği değişecek, verilecek ceza da artacak. Kızımın gözünde ciddi bir hasar var. Biz zaten diken üstündeyiz. Düşünün okuyan bir insanın, hekim bir insanın gözünü kaybetmesi veya rahatsız olması, benim de gözümü kaybetmem aynı şekilde. Biz de kamu hizmeti görüyoruz. Hakim de öyle. Ana ne yazık ki herhalde adalet mekanizması kamu hizmeti verdiği bazen unutuyor. Kamu ne demek? Toplum demek. Sağlıkçılar var olacak, hekimler var olacak ki ben var olayım. Onlar var olmazsa ben var olamam ki. Ben her derdime çare bulamam. Bu topluma çöpçü de lazım, şu da lazım, bu da lazım, hepsi lazım. Yaşam hakkı evrensel bir şeydir. Yaşam hakkını ihlale yönelik bir saldırıdır. Beden bütünlüğüne yönelik bir saldırıdır. Bunun böyle basite alınmaması lazım. Aynı zamanda bu saldırıda sokaktan geçen iki insan tartışmamış. Bu saldırı devletin kurumunda gerçekleşiyor. Devletin onu kollaması, gözetmesi gereken bir yerde gerçekleşiyor. Onun görevini güven içerisinde yapması gereken bir yerde gerçekleşiyor. Onu yapamadın bari adalette yap, adliyede yap. Devletten beklentimiz budur. Yasalar da yetersiz. Yasa koyuculardan beklentimiz, cezaların ağırlaştırılması. Yasa koyucu ve yasa uygulayıcıların da yasaları tam olarak uygulaması gerekiyor. Biz sadece kızım nezdinde değil bütün sağlık çalışanları, kamu görevlileri, biz hepimiz devleti temsil ediyoruz. Devlette güvenlik olmazsa devlet olmaz. Bunu unutuyorlar bazen. Basit şeylerle olmaz bu işler. Bunun için ciddi tedbirler alınması lazım, koruyucu önlemler alınması lazım. Yasaların değişmesi lazım. Adaletin harfi harfine tecelli etmesi için elimden ne geliyorsa yapacağım. Ben tüm işlerimi bırakacağım, net söylüyorum bu mücadeleyi hem yargı düzeyinde hem de meclis düzeyinde vereceğim” dedi. “ACİL ÖNLEM ALINMALI” Sağlıkta şiddetin durdurulması için bir an önce önlem alınmasını isteyen Edirne Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Gürcan Altun ise şöyle dedi: “Bu hizmetin sürdürülmesi sırasında gerek hekimlere gerekse diğer sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin kabul edilebilir bir yanı yok. Bizlerin güvenli ortamlarda ve insanca koşullarda çalışmaya ihtiyacımız var. Biz bunu kamu otoritesinden her zaman istiyoruz ve her zaman söylüyoruz. Öncelikli olarak bu güvenliği sağlamak kamu otoritesinin görevi. Bunun haricinde bakıldığında ayrıca buna yönelik caydırıcı yasal önlemlerin yapılması, çıkarılması gerekiyor. Aksi halde bunun önüne geçilebilmesi son derece zor. Günlük sağlıkta şiddet, sözel ya da fiziksel şiddet 100’leri bulmuş durumda. Bir an evvel acil önlem alınması gerekiyor.” Duruşma çıkışı konuşan Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Celal Karlıkaya da “Halkımıza seslenmek istiyorum. Ben Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde öğretim görevlisiyim. Bu çocuklar da benim öğrencim. Devletin okulunda öğrencilerimize eğitim veriyoruz, öğretiyoruz, birlikte de insanlara şifa verme işi yapıyoruz. Devletin okulunda bir çocuğu dövüyorlar. Devlet sahip çıkmalıdır” ifadelerini kullandı. MURAT SAVAŞ

Hastanede silahlı tehdit olayında ilk duruşma Haber

Hastanede silahlı tehdit olayında ilk duruşma

Edirne Sultan 1. Murat Devlet Hastanesi’nde bir doktor ve tıbbi sekreterin silahla tehdit edilmesi olayının ilk duruşması bugün gerçekleştirildi. Edirne Adliyesi 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya doktor B. K., tıbbi sekreter A. Ö., tanık M. A. ile sanık R. K. ve avukatlar katıldılar. Duruşmada sanık ve müştekilerin ifadeleri dinlendi. Sanık R. K., hastanede silah çekmesinin doğru olmadığını kabul ederek, doktor ve tıbbi sekreterden özür diledi. Olay nedeniyle pişman olduğunu söyleyen R. K., silahı hastaneye birlikte geldiği 2 arkadaşından birinin belinden aldığını, silahı kimseye doğrultmadığını, daha sonra silahı yanındaki bir diğer arkadaşına verdiği iddia etti. Silah çekmesinden dolayı utanç duyduğunu söyleyen R. K., silahın havalı ve zararsız olduğunu savundu. R. K., silahı A. Ö.’nün üzerine yürümesi sonucu çektiğini ve A. Ö.’yü üslubu konusunda uyardığını iddia etti. “KAFANI KOPARTACAĞIM, KELLENİ KESECEĞİM DEDİ” Müşteki A. Ö. ise sanık R. K.’nin ifadelerini kabul etmediğini söyleyerek; sanık ve arkadaşlarının hastaneye 3 kişi geldiklerini, yüksek sesli müzikle acil servise girdikleri için kendilerini uygun bir dille uyarmasına rağmen müziği kapatmadıkları, doktor B. K.’nin ise bu sırada başka bir hasta ile ilgilenmesi nedeniyle kendilerini güzel bir dille uyardığını söyledi. A. Ö., sanığın hem kendisine hem de doktora silahını doğrulttuğunu savunarak, ‘Kelleni keseceğim, kafanı kopartacağım, benim kim olduğumu biliyor musun?’ ifadelerini kullandığını, güvenlik görevlisinin silahı almaya çalıştığı sırada sanığın diğer eliyle silahı yanındaki arkadaşına verdiğini, arkadaşının da silahla dışarı çıktığını söyledi. A.Ö., güvenlik görevlilerin silahı dışarıda teslim aldıklarını belirtti. A.Ö. sanıktan şikâyetçi oldu. GÖZLERİ DOLDU, KONUŞMAKTA ZORLANDI Müşteki B. K. de bir hastasını muayene ettiği sırada kargaşa sesini duyarak muayene alanının perdesini açtığını söyleyerek, yaşanan olayın meslek hayatını etkilediğini ve unutamadığını, olaydan bu yana hasta kabul ettiğinde bellerinde silah olup olmadığına baktığını, yüksek sesli ortamda muayene yapamadığını ve gece nöbetlerinde bazı tiklerinin oluştuğunu, bu nedenle psikolojik destek almak zorunda kaldığını söyledi. B. K.’nin ifadesi sırasında gözlerinin dolması ve konuşmakta zorlanması dikkat çekerken; sanık ile birlikte yanındaki 2 kişiden de şikâyetçi olduğunu belirtti. B.K. sanığın silahı arkadaşına verdikten sonra değiştirilebileceğini iddia etti. B. K. ayrıca sanığın bir diğer arkadaşının da alkol muayenesi sırasında kendilerine 20 dakika boyunca küfür ettiğini söyledi. “İLK BEN UYARDIM AMA MÜZİKTEN DOLAYI DUYMADILAR” Tanık M.A. ise sanık ve arkadaşlarını yüksek sesle müzik dinlemeleri nedeniyle ilk kendisinin uyardığını, müzikten dolayı uyarısını duymadıklarını, A. Ö.’nün uyarması üzerine 3 kişinin aralarında küfürlü kelimeler kullanarak konuştuğunu, bunun üzerine B. K.’nin de kendilerini uyardığını söylerken; sanığın doktorun üzerine yürüdüğünü, bunun üzerine kendisinin doktor ile sanık arasına girerek sanığı uzaklaştırmaya çalıştığını, A. Ö.’nün de ayağa kalması ile sanığın silah çektiğini söyledi. M. A., sanığın elinden silahını almaya çalıştığı sırada silahı arkadaşına verdiğini belirterek, silahı alan kişinin hastane dışına çıktığını ve 4-5 dakika sonra silahı kendisinden hastane dışında teslim aldıklarını söyledi. DAVA ERTELENDİ İfadelerin ardından mahkemede olayın yer aldığı video görüntüleri izlendi. Mahkeme heyeti, sanık R. K.’nin tutukluluğunun devamına karar vererek, davayı 30 Kasım Perşembe günü saat 09.50’ye erteledi. “SAĞLIK HİZMETİ VERECEK SAĞLIK ÇALIŞANI KALMAYACAK” Duruşmanın ardından Genel Sağlık ve Sosyal Hizmet Kolu Kamu Çalışanları Sendikası (Genel Sağlık-İş) Edirne Şube Başkanı Özcan Arslan ve Şube Yönetim Kurulu üyeleri basın açıklaması yaptı. Arslan, açıklamada sağlıkta şiddete dikkat çekerek; “Sağlıkta şiddete acil ve gerçekçi çözümler üretilmelidir. Sağlık hizmetlerinde yaşanan şiddet olaylarındaki artış kaygı verici boyutlara ulaşmış durumdadır. Sağlık sisteminde eksikler, yetersizlikler, sorunlar arttıkça bu sorunların faturası sağlık çalışanlarına kesilmektedir. Sağlık hizmeti sunan kamu kurum ve kuruluşlarında şiddetsiz gün geçmemektedir. Bıçak, silah gibi kesici ve delici aletlerle gerçekleşen saldırılar, endişe verici boyutu hız kazandırmıştır. 2023’ün ilk 6 ayında beyaz kod sisteminde 9 bin 35 adet başvuru olmuştur. Bu rakamlar buz dağının sadece görünen kısmıdır. Şiddetin gerçek boyutları çok daha yüksektir. Can güvenliği olmadan sağlık sistemi sürdürülemez. Bu şekilde devam ederse yakında sağlık hizmeti verecek sağlık çalışanı kalmayacaktır. Şiddetin önü alınmalıdır, sağlık çalışanlarının can güvenliği sağlanmalıdır” dedi. UĞUR AKAGÜNDÜZ

Orman alanına kalker ocağında karar! Haber

Orman alanına kalker ocağında karar!

Edirne Valiliği Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü, Keşan ilçesine bağlı Mecidiye köyünde planlanan kalker ocağı ve kırma-eleme tesisi projesi ile ilgili açıklama yaptı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada, Pınarcık Yanı Tepesi mevkiinde planlanan projenin incelendiği belirtilerek; “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) gerekli değildir” kararı verildiği belirtildi. İL MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN YAPILAN AÇIKLAMA İl Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada; “İlimiz Keşan İlçesi, Mecidiye Köyü, Pınarcık Yanı Tepesi Mevkiinde bulunan 200709420 ruhsat numaralı sahada Saros Madencilik ve İnşaat Taahhüt İnşaat Malzemeleri San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından yapılması planlanan “RN: 200709420 Nolu II-A Grubu Kalker Ocağı ve Kırma-Eleme Tesisi” projesine ait Proje Tanıtım Dosyası, ÇED Yönetmeliği Ek-2 Listesi 45/(a) maddesi; "Madenlerin çıkarılması (Ek-1 listesinde yer almayanlar)" ve 45/(e) maddesi; "Kırma, eleme, yıkama, kurutma ve cevher hazırlama işlemlerinden en az birini yapan tesisler" hükümleri kapsamında incelenmiş ve İl Müdürlüğümüzce Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir kararı verilmiştir” sözlerine yer verildi. ORMAN ALANI OLARAK TANIMLANMIŞ Projenin ÇED süreci, 17 Ocak 2023 tarihinde başlamıştı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ÇED Müdürlüğü tarafından duyurulan projenin tanıtım dosyası da duyuru ile birlikte açıklanmıştı. Projenin tanıtım dosyasında göre; 8,13 hektarlık alanda II-A Grubu Kalker Ocağı ve Kırma-Eleme Tesisi işletilmesi planlanıyor. Açılması ve işletilmesi planlanan yıllık 450 bin ton kapasiteli kalker ocağında, açık ocak işletme yöntemi ile delme-patlatma işlemi uygulanacak ve basamaklar oluşturularak üretim çalışmaları gerçekleştirilecek. Proje alanının; onaylı 1/25.000 ölçekli Edirne İl Çevre Düzeni Planı ile onaylı 1/100.000 ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planı’na göre orman alanı olarak tanımlanmış alanda kalması dikkat çekti. EN YAKIN YAPI BİN 350 METRE UZAKLIKTA Proje dosyasında ayrıca alanının Mecidiye köyüne 3 bin 850 metre uzaklığında olduğu, en yakın yerleşim yerinin ise proje alanına 2 bin 100 metre mesafedeki Gökçetepe köyü olduğuna yer verildi. Proje alanına en yakın yapı ise bin 350 metre uzaklıkta bulunuyor. UĞUR AKAGÜNDÜZ

YILIN BOMBASI: ÜNLÜ SANATÇININ YILLAR SONRA ORTAYA ÇIKAN KIZI Haber

YILIN BOMBASI: ÜNLÜ SANATÇININ YILLAR SONRA ORTAYA ÇIKAN KIZI

Ünlü Devlet Sanatçısı Metin Akpınar’ın yıllar önce evlilik dışı bir ilişkiden kızı ortaya çıktı. Bugün Antalya’da görülen ve gizlilik kararı olan davada mahkeme DNA testini de göz önünde bulundurarak Duygu Nebioğlu isimli genç kadının, Metin Akpınar’ın kızı olduğunu kararlaştırdı. Akpınar’ın Göksel Özdoğdu ile 62 yıllık evliliğinden ise çocuğu yok.35 yıl sonra ortaya çıkan gerçek ise magazin gündemine bomba gibi düştü. Genç kadın Duygu Nebioğlu, sosyal medyadan yaptığı paylaşımda şu sözlere yer verdi: “Benim adım Duygu Nebioğlu, 88 yılında Antalya'da yaşama tutundum. Dünya'nın varlığını talihsiz olaylar ile kavradım. Bebekliğim, çocukluğum zor şartlar altında geçti. 94 yılında Nebioğlu ailesi tarafından evlat edinildim. Ailem tarafından topluma kazandırılmak için başlayan serüvenimin devamında biyolojik ailemin ve soy ağacımın merakına düştüm. Bu düşünce beni Türk toplumuna mâl olmuş Sayın Metin Akpınar'a ulaştırdı, henüz 21 yaşında üniversite öğrencisi iken gerçeklerin karşında yoğun şaşkınlık hissiyle, hayranı olduğum sanatçının biyolojik babam olmasının mutluluğunu ne yazık ki yaşayamadım. Aldığım yetersiz sevgi nedeniyle beni bağırana basmakta zorlandığı için ağır travmalar yaşadım bu sebeple saygı değer avukatlarıma ulaştım. Bugün avukatlarım Ferihan Polat ve Ahmet Furkan Uludağ sayesinde Metin Akpınar'ın babam olduğu Akseki Asliye Hukuk Mahkemesinin kararı ile resmiyete kavuşmuştur. Adalet karşında tüm haklarımı koruma altına almış bulunuyoruz.” HABER MERKEZİ

EDİRNE’NİN AKCİĞERLERİNE KALKER OCAĞI! Haber

EDİRNE’NİN AKCİĞERLERİNE KALKER OCAĞI!

Edirne’nin Lalapaşa ilçesine bağlı Vaysal köyünde Cantaş İnşaat ve Ticaret Limited Şirketi tarafından yapılması planlanan kalker ocağı projesine Valilik tarafından “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) gerekli değildir” kararı verildi. Kararın açıklanmasının ardından Vaysal Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, Edirne İdare Mahkemesi’nde “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) gerekli değildir” kararının iptali için Valiliğe dava açtı. Cantaş İnşaat ve Ticaret Limited Şirketi’nin de müdahil olarak katıldığı davanın duruşması bugün görüldü. Kooperatif, Valilik ve şirket avukatlarının yanı sıra Vaysal Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı İbrahim Karapınar, Vaysal köylüleri ve vatandaşların katıldığı duruşmada, mahkeme heyeti avukatları, kooperatif yönetimini ve valilik çevre mühendisini dinledi. İfadelerin ardından mahkeme heyeti, kararın 15 gün içinde açıklanacağını belirterek, duruşmaya son verdi. Duruşmanın ardından Vaysal Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi avukatı Bülent Kaçar, Kooperatif Başkanı İbrahim Karapınar ve Vaysal köylüsü İlkgül Kutlu, Edirne Adalet Sarayı girişinde kalker ocağı projesi ile ilgili açıklama yaptılar. “BİLİRKİŞİ HEYETİ PROJENİN BİLİME VE HUKUKA AYKIRILIĞINI TESPİT ETTİ” Avukat Bülent Kaçar, açıklamada, Edirne İdare Mahkemesi’nde Vaysal köyüne planlanan 2’nci kalker ocağı projesinin duruşmasının yapıldığını belirterek; “Cantaş firmasının faaliyetteki ilk ocağının kapasite artışını, Edirne İdare Mahkemesi 2022 yılında verdiği karar ile iptal etmişti. Bu sefer tamamı ormanlık alanda olan, su kaynaklarımıza 400 metredeki alanda açılacak yeni bir kalker ocağına, Edirne Valiliği ‘ÇED gerekli değildir’ kararı vermişti. Bu davada da davamızın haklılığını ortaya koyan bilirkişi heyetinin raporuyla bilime ve hukuka aykırılık kesin olarak tespit edilmiştir ve duruşmadan sonra 15 gün içinde Edirne İdare Mahkemesi’nin de hukuksuz projeye, Edirne Valiliği’nin usule ve yasaya, ÇED yönetmeliğine aykırı verdiği kararının iptaline karar vereceğine inanıyoruz. Vaysal köylüleri, Vaysal Kooperatifi ve bölgedeki yaşam savunucuları olarak bugüne kadar bilime ve hukuka inandık. Kendi öz gücümüze inandık. Haklıyız; bilimsel olarak kazandığımız gibi hukuken de bu davayı kazanacağımıza inanıyoruz” ifadelerini kullandı. “ÇALIŞMALARIN BAŞLAMASI BİLİME SAYGISIZLIK” Bölgede planlanan 2’nci ocak projesi ile ilgili henüz faaliyetin başlamadığını söyleyen Kaçar; “Ancak 2’nci ocakla ilgili birtakım ölçüm çalışmalarının, yol çalışmalarına dair hazırlıkların yapıldığı bilgisine ulaştık. Eğer bu projenin çalışmasına başlanırsa bilime saygısızlık, idare ve şirket tarafından ortaya konmuş olacaktır. Çünkü resmi bir rapor olan bilirkişi raporuyla bu projenin ve bu kararın bilime ve hukuka aykırılığı ortaya çıkmıştır. Eğer 15 gün içerisinde karar açıklanana kadar bir müdahale olursa, gerek Vaysal köylüleri, gerekse biz bu konuda en etkin çabaları gösterip durdurmak için mücadelemize devam edeceğiz” dedi. “VAYSAL KÖYÜ İÇİN 2’NCİ SAATLİ BOMBA” Kaçar, projede ‘ÇED gerekli değildir’ kararının kabul edilmesi halinde yapılacaklara dikkat çekerek; “2’nci projenin kabul edilmesi halinde günde 3 bin ton taş taşınacak. Gerek bu taşların çıkarılışı sırasındaki tahribat, oluşan tozuşma ve bu 3 bin ton taşın her gün 85 kamyonla taşınıyor olmasıyla oluşacak tozuşma ve tahribatla oradaki doğal yaşamın devamı söz konusu olamaz. Bu durum, Vaysal köyü açısından ikinci bir saatli bomba demektir. Yeni başvurular da var. Şu anda ÇED süreci devam eden üçüncü bir proje daha var. Başka bir şirketin daha o bölgede taş ocağı açmak için müraacatı var. O projeyi de Vaysal Kooperatifi takip ediyor. Bu bölgeye sahip çıkmak zorundayız. Çünkü hem yer altı su kaynakları, hem de ormanlar Edirne’nin iklimi ve Trakya açısından çok önemlidir. Biz bu bilinç ve kararlılıkla yaşamı savunmaya, Vaysal’ı, Trakya’yı savunmaya devam edeceğiz” sözlerine yer verdi. “EDİRNE’NİN EN GÜZEL ORMANLARI ORADA” Vaysal Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı İbrahim Karapınar ise Edirne İdare Mahkemesi’nde açtıkları davanın kendileri için olumlu sonuçlanacağına inandığını belirterek; “Biz, açtığımız davanın lehimize sonuçlanacağından eminiz. Köy halkı olarak yaşam alanımıza dokunulmamasını, oradaki canlılara, doğaya müdahale edilmemesini istiyoruz. Vaysal’ın, Edirne’nin en güzel ormanları o bölgededir. Orası Edirne’nin akciğerleridir. Oradan çıkan su kaynakları, Ergene havzasını besliyor. Mevcut ocaktan dolayı zaten ağaçlarda kuruma başladı. Bir de bu açılırsa kapasite artışı olacak ve doğaya daha çok zarar verecek” dedi. “PATLAMADA ZELZELE OLMUŞ GİBİ SALLANIYORUZ” Vaysal köylüsü İlkgül Kutlu da bölgede faaliyet gösteren maden ocağı nedeniyle yaşadıkları sorunları açıklarken; “Evlerimizin duvarları çatlıyor. Bir patlamada zelzele olmuş gibi sallanıyoruz. Bu durumdan rahatsızız. İnsanlarımız, hayvanlarımız için bu ocağın açılmamasını istiyoruz” diye konuştu. UĞUR AKAGÜNDÜZ

KIRKLARELİ’DE 42 SANIĞIN YARGILANMASINA DEVAM EDİLDİ Haber

KIRKLARELİ’DE 42 SANIĞIN YARGILANMASINA DEVAM EDİLDİ

2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya, tutuksuz yargılanan S.B, S.N.Y. ve R.K. ile avukatları katıldı. Dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik, bankacılık zimmeti ile suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve örgüt üyeliği suçlarından yargılanan sanıkların savunmaları alındı. Daha sonra sanık avukatları savunma yaptı. Duruşma dosyadaki eksik belgelerin tamamlanması için ertelendi. - İddianameden Kırklareli Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, şüphelilerin finansal sicilleri temiz ancak tarımsal faaliyet ile uğraşmayan ve paraya ihtiyacı olan kişileri bularak, ilgili bankadan tarımsal kredi kullanmaları, tarımsal faaliyeti olmayan kişilere Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS) belgesi ile üzerine kayıtlı tarla bulunmaması halinde tarla kira sözleşmesi belgeleri düzenleyerek kredi kullandırıldığı iddiaları yer alıyor. Kredi tahsisine esas belgelerin hazırlanmasını sağlayan ve kredi teminatlarının yüksek fiyattan değerlendirilmesi için eksperler ile iletişim kurarak aracılık yaptığı ileri sürülen şüphelilerin, değişen tutarlarda pay aldıkları, adına kredi çekilen bazı kişilere ise hiç ödeme yapılmadan tüm kredinin şüpheliler arasında pay edildiği öne sürülüyor. İddianamede yer alan müfettiş inceleme raporlarına göre, usulsüzlük yapılarak kullandırılan kredilerden banka şubesinin 11 milyon 967 bin 236 lira zarara uğratıldığı aktarılıyor. Ayrıca, adına düzenlenen evraklar ile 500 bin lira kredi çektirilen şüpheli müşteri E.M'nin, ekonomik kazancının bankalardan yüksek meblağlarda kredi çekmesine elverişli olmadığı, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumundan (SHÇEK) aylık 1368 lira yardım aldığının da tespit edildiği iddianamede belirtiliyor.

BU BİLGİLER İMZA ATARKEN SİZİ GÜVENDE TUTACAK Haber

BU BİLGİLER İMZA ATARKEN SİZİ GÜVENDE TUTACAK

Çek, senet ve evraklara rastgele atılan imzalar hayatı alt üst edebilir. Görev süresi boyunca sayısız davayı karara bağlayan emekli hakim Yaşar Bedir, imza atarken dikkat edilmesi gereken hususlara ilişkin bilgilendirmelerde bulundu. Kişiye özel olan imza, hayatın her aşamasında sıklıkla kullanılıyor ancak çoğu zaman rastgele karalanan kağıtlar istenmeyecek durumlara sebep olabiliyor. Yalnızca ismin veya soy ismin baş harfleriyle oluşan 'paraflar' yerine ad ve soyad yazılarak imza atılması gerektiğini öneren uzmanlar, imza atılan kalem kadar kullanılan mürekkebin, kağıt üzerinde oluşturulan el baskısının ve kaligrafik harflerin, kişilere güvenlik önlemi oluşturduğuna dikkat çekiyor. "ÇEKLERDE İMZA İNKARI ÇOK YAŞANIYOR" Kocaeli'de ikamet eden Kartepe 2. Noteri emekli hakim Yaşar Bedir, imza atarken dikkat edilmesi gereken hususlara ilişkin vatandaşlara önemli uyarılarda bulundu. İmzanın en çok bonolarda ve çeklerde kullanıldığını söyleyen Bedir, "Özellikle halkın 'senet' dediği bonolarda imza inkarı çok yaşanıyor. Sahte imza olayları yaşanıyor. Bunlara karşı ne yapılıyor? İtiraz ediliyor. Yasal yollara başvuruluyor. Bizi önümüze böyle bir şey geldiği zaman bunu ilk önce ya Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Dairesine veya İstanbul Adli Tıp Başkanlığına gönderiyorduk. Tabii ondan önce ilgilinin başka yere attığı imzalar, yazılar var mı toparlıyorduk. Mesela ilgilinin yaşadığı memleketinde banka işlemleri, askerlik şubesinde veya noterliklerde var ise imzalarını istiyorduk. Örnek teşkil edecek imzaları varsa asıllarının gönderilmesini istiyorduk. Ondan sonra biz de duruşmada ayakta ve oturarak sağ elle ve sol elle imzalarını alıyorduk. Adını, soyadını yazdırıyorduk, adresini yazdırıyorduk. Bunları toparlayıp buralara gönderiyorduk. Onlar 'Bu imza onundur veya değildir' derler. İtiraz edildiğinde bir başka uzmanlık yerine gönderiyorduk. Onların raporları çelişkili olduğu zaman İstanbul Teknik Üniversitesi'ne gönderiyorduk. Çoğunluğun raporuna göre karar veriyorduk" dedi. "MAHKEMELER ÇOK YOĞUN" İmza ile ilgili birçok problemin yaşandığının altını çizen Bedir, "Mesela icra tetkik mahkemeleri, asliye hukuk mahkemeleri, ticaret mahkemeler çok yoğun. Ayrıca ceza mahkemeleri de öyle. Mesela sahte senet düzenlemek veya bonoda tahrifat yapmak suçtur. O yüzden ben senetle ilgili özellikle söylüyorum, bunların doldurma usullerine çok dikkat etmek lazım. Bir imza kalemi edinmek lazım. Özel bir mürekkep karışımı da bir güvence sağlar diye düşünüyorum. Kendiniz karıştırabilirsiniz. 'Gidip çok özel mürekkep alın' demiyorum zaten. O çok anlamlı değil. Benim de özel mürekkebim var. Onu karıştırıyorum" diye konuştu. "İNSANLARIN EL BASKILARI YAZARKEN VE İMZALARKEN FARKLIDIR" İmza uzmanlarca incelenirken tüm detayların düşünüldüğüne dikkat çeken Yaşar Bedir, "Spektral analiz diye bir çalışmaları da var o dairelerin. Mürekkeplerdeki uçucu maddelere, renk kombinasyonlarına da bakıyorlar. Ayrıca el baskılarına bakıyorlar. İnsanların el baskıları yazarken ve imzalarken farklıdır. Onlardan da hareket ederek eğim, spesifik harfleri oluşturma biçimi, kaligrafik şekillerine bakıyorlar. Yasalarımızda açık bir şekilde imza tanımı yok. Türk Dil Kurumunda var. Yalnız Soyadı Kanunu'nun 2. maddesinde ad önce yazılır imzada, soyad sonra yazılır demektedir. Yani dolaylı bir tanım yapmaktır orada. Ona göre ad soyadı yazmak lazım" şeklinde konuştu. "DOĞRULAMA İMZASI ATIN" Emekli hakim Yaşar Bedir, vatandaşların yazarak ve kaligrafik şekiller oluşturarak imza oluşturmaya dikkat etmesi gerektiği uyarısında da bulundu. Bedir, "Örneğin bankaya gittiniz ve kredi alacaksınız. Ya da herhangi bir finans kurumunda işiniz var. Kendi kaleminizi çıkardığınız zaman kabul etmezler. Uçucu mürekkepler var. Kendi kalemleriyle imza atmanızı isterler. Olabilir, imza atın ama kendi kaleminizi de çıkarıp, altına doğrulama imzası atın. İyi bir kalem, iyi bir mürekkep kombinasyonu ve sık çalışılan bir imza epey güvenlik önlemi oluşturabilir" ifadelerini kullandı. Alelacele karalamayın İmzanın alelacele atılmaması gerektiğini belirten Bedir, tanık olduğu bir dava örneğinden bahsederek, "Bir kişinin imzası taklit edilmiş. 5 milyon dolarlık doldurma yapılmış. Şimdi mahkemede yargılanıyor. Bunlar önemli konular. İmzanın alelacele karalanmaması gerekiyor. İmza sizi temsil eden, tespit eden, ifade eden önemli bir şeydir. O nedenden dolayı yani imzaya çalışılması gerektiğini düşünüyorum. Özel kalem, özel mürekkeple ve sürekli aynı imzayı kullanacaksınız. Değiştirmeyeceksiniz. Adınızı, soyadınızı yazın ama süsleyin. Çizgilerle, dairelerle, aralıklarla süsleyin. İmzanın tespitinde baskıya bakılır. Herkesin farklı baskı derecesi vardır kağıt üzerinde. Ona bakılır. Yazının eğikliğine bakılır, kaligrafik yapısına bakılır, şekline bakılır, büyüklüğüne, küçüklüğüne bakılır. Mürekkep ve kalem bunu destekler diye düşünüyorum ben" dedi. "KÖTÜ NİYETLE İMZA ATIP, SONRA İNKAR EDENLER DE VAR" Hayatı boyunca çek ve senet kullanmadığını, kullanmayı da düşünmediğini vurgulayan Yaşar Bedir, sözlerini şöyle noktaladı: "Çek benim hayatımda yok. Sadece insanlara deneyimlerimi aktarmak açısından bunları anlatmak istiyorum. Sahte imza yapabilecekleri gibi kötü niyetle imza atıp, sonra inkar edenler de var. Bunlara çok dikkat etmek lazım bence. Mesela benim senetle işim olmaz ama diyelim birinden bono alacağım. Yanımda doldurturum. 'Adını, soyadını yaz. İmza at' derim. Kişi büyük ihtimalle kağıda paraf atabilir. O yüzden ben imzaya tamamlatmak için 'Adını, soyadını yaz, adresini yaz, miktarı sen yaz, vadeyi sen yaz' derim. Yazıyla ortaya çıkar imzanın ona ait olduğu. Kişi karalayıp çıkar, 'O bana ait değildir' diyebilir ve uğraştırır"

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.