Hava Durumu

#Üniversite

Batı Ekspres - Edirne'nin Haber Sitesi - Üniversite haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Üniversite haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Çiniye Adanmış Bir Hayat: Nadir Adlı Haber

Çiniye Adanmış Bir Hayat: Nadir Adlı

Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İlhan Koman Sergi Salonu’nda açılan “Çinileriyle Nadir Adlı’nın Ardından” sergisi, yalnızca merhum usta Nadir Adlı’yı anmakla kalmadı; Edirne’nin tarihsel bir çini üretim merkezi olduğu yönündeki güçlü inancı yeniden gündeme taşıdı. “ARKEOLOJİK BULGULAR İDDİAYI DOĞRULUYOR” Açılışta konuşan Dr. Öğr. Üyesi Yavuz Güner, yıllardır Edirne’de yürütülen arkeolojik çalışmaların çarpıcı sonuçlarına dikkat çekerken “Edirne’nin çeşitli bölgelerinde yaptığımız kazılarda çini ve seramik üretimine ait yarı mamul ürünler, fırın izleri ve üretim atıkları bulduk. Bu bulgular, şehrin geçmişte güçlü bir çini üretim merkezi olduğunu açıkça ortaya koyuyor" dedi. Güner, bu bulguları yıllar önce Nadir Adlı ile paylaşmasının sanatçıda büyük bir heyecan yarattığını belirterek, “Çünkü Nadir Hoca’nın yıllardır savunduğu görüşün bilimsel karşılığı vardı” dedi. “EDİRNE, KÜTAHYA KADAR GÜÇLÜ BİR MERKEZ OLABİLİR” Serginin odak noktasında yer alan usta sanatçı Nadir Adlı, hayatı boyunca Edirne’nin çini üretimi açısından eşsiz bir potansiyele sahip olduğunu dile getiriyordu. Prof. Dr. Kerem İscanoğlu, sanatçının bu konudaki kararlılığını şu sözlerle anlattı: “Nadir Hoca, Edirne’nin en az Kütahya ve İzmit kadar köklü bir çini üretim kültürü olduğuna inanıyordu. Bunun için yıllarca bölgeden numuneler topladı, üretim denemeleri yaptı ve bu görüşü bilimsel bir çerçeveye oturtmaya çalıştı.” İscanoğlu, sergide yer alan eserlerin ve arşiv belgelerinin, sanatçının Edirne’nin üretim potansiyeline duyduğu inancın somut bir yansıması olduğunu vurguladı. Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Müberra Gürgendereli, arkeolojik bulgular ve Nadir Adlı’nın çalışmalarının ortak bir sonucu işaret ettiğini belirterek “Edirne’nin çini üretim geleneği tarihsel olarak var ve yeniden canlandırılabilir. Üniversite olarak bu kültürel mirası görünür kılmayı görev ediniyoruz” dedi. Gürgendereli, sanatçının eserlerinin ve belgelerinin ilerleyen dönemde bir çini müzesi veya üretim merkezi çatısı altında toplanması için çalışmalar yürütüldüğünü belirtti. SERGİ YOĞUN İLGİ GÖRDÜ Sergide, Nadir Adlı’nın özgün çinileri ve kişisel arşivinden parçalar yer aldı. Katılımcılar hem ustanın sanat yolculuğunu hem de Edirne’nin bin yıllık çini geleneğini bir arada görme fırsatı buldu. MEHMET EFECAN HIDIROĞLU

İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, Kırklareli'nde Öğrencilerle Buluştu Haber

İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, Kırklareli'nde Öğrencilerle Buluştu

Bahçıvan, Kırklareli Üniversitesince Liderlik Buluşmaları etkinliği kapsamında Kayalı Kampüsü Mustafa Aykaç Konferans Salonu'nda gerçekleştirilen "İlham Al, Deneyim Kazan, Fark Yarat" adlı konferansta yaptığı konuşmada, öğrencilerin son yıllarda gelişen teknoloji ve imkanlar sayesinde bilgiye yakın ve bilginin içerisinde bir nesil olma fırsatını yakaladıklarını belirtti. Bilgi çağının yapay zeka ile farklı bir boyuta dönüştüğünü dile getiren Bahçıvan, teknolojinin güçlü olduğu dönemde rekabetin de çok ağır olduğunu belirtti. Öğrencilere, üniversitenin ilk döneminde kariyer planlaması yapmasını öneren Bahçıvan, "Sürekli kendinizi geliştirmek, yeniliklere açık olmak, sürekli öğrenmenin peşinde koşmak gerekiyor." dedi. Üniversite ve sanayi iş birliklerine önem verdiğini vurgulayan Bahçıvan, bu kapsamda Kırklareli Üniversitesi ile Bahçıvan Gıda olarak protokol imzaladıklarını aktardı. Kırklareli Üniversitesinin, sanayi ve üniversite iş birliği noktasında rol model olabileceğini dile getiren Bahçıvan, şöyle devam etti: "Kırklareli Üniversitemiz bu konuda son derece rol model olabilecek imkanı taşıyor. Çünkü çevremizde sanayinin çok farklı sektörlerinden çok kıymetli firmalarımız, çok kıymetli örnek şirketlerimiz burada yer almakta. Kırklareli Üniversitesi ile bir protokol imzaladık. Bahçıvan Gıda olarak sanayi ve üniversite iş birliğinin pratiğe dönmesi ve önümüzdeki dönemde üniversite sanayi iş birliğinde örneğini gösterebilmek adına ümit ediyorum ki güzel çalışmalar yapacağız. O nedenle sevgili öğrenci kardeşlerimize bu mesajı vermek istiyorum. Kendini göstermek isteyen, öğrencilik yıllarından itibaren 'sanayinin içerisinde var olmaya hazırım' diyenler istedikleri zaman insan kaynaklarımızla ve fabrikamızla temasa geçebilirler." Kırklareli Valisi Uğur Turan da Bahçıvan'a teşekkür ederek, sanayi ve üniversite iş birliğinin güçlendirilmesi noktasında çalışmaları takip edeceğini belirtti. Rektör Prof. Dr. Rengin Ak ise Liderlik Buluşmaları etkinliğinin devam edeceğini kaydetti. Konferansın ardından Vali Turan, Bahçıvan'a teşekkür belgesi verdi.

Sezai Karakoç, Edirne'de üniversite öğrencilerine anlatıldı Haber

Sezai Karakoç, Edirne'de üniversite öğrencilerine anlatıldı

Trakya Üniversitesi İlim ve Düşünce Topluluğu ve Ayizi Dergisi tarafından İlahiyat Fakültesinde düzenlenen program öncesi TYB (Türkiye Yazarlar Birliği) İstanbul Şube Başkanı Mahmut Bıyıklı, gazetecilere yaptığı açıklamada, Karakoç'un yalnızca bir şair değil aynı zamanda fikir adamı olduğunu belirtti. Bıyıklı, Karakoç'un bir millete yol gösteren öncü şahsiyetlerden olduğunu, bu anlamada ayrı bir yeri, önemi ve anlamı olduğunu kaydetti. Karakoç'un bilinmesi, tanınması ve okunmasının toplumun içinde bulunduğu darboğazdan çıkma noktasında önemli bir imkan olduğunu aktaran Bıyıklı, gençlerin Karakoç'u yeteri kadar tanımadığını vurguladı. Üniversitelerde ve liselerde Karakoç'u tanıtıcı programlar yaparak onun bıraktığı mirası ve diriliş felsefesini gençlere anlattıklarını ifade eden Bıyıklı,"Bütün programlardaki amacımız Karakoç'un eserlerini gençlerimizin okuması, fikirlerini anlamaya çalışması. Çünkü Karakoç, sadece Anadolu toprakları için çözüm üreten değil tüm insanlık için mesaj veren evrensel bir yazar." dedi. Gençlere bazı tavsiyede bulunan Bıyıklı, okuma listelerine mutlaka Karakoç'u almalarını istedi. Ayizi Dergisi Yayın Kurulu Başkanı Dr. Osman Arslan ise öncelikle konferansa destek veren TYB'ye ve Trakya Üniversitesine teşekkür etti. Kurucu felsefeye sahip olan düşünürlerin tanıtılmasını önemsediklerini anlatan Arslan, "Karakoç ise bir şair olmasının ötesinde bir neslin uyanışını, dirilişini tetiklemiş kurucu felsefeye sahip düşünürlerden birisi. Karakoç'un bu kurucu felsefesini gençlere ulaştırmak istiyoruz. Gençlerin Karakoç'u yeteri kadar tanıma fırsatının olmadığını düşünüyoruz. Onun düşüncelerini tetikleyici bir medeniyet kıvılcımı arıyoruz. Bu nedenle de bu çabamıza devam edeceğiz" dedi. Yeni Şafak Gazetesi Yazarı İsmail Kılıçarslan, Karakoç'un Türk düşüncesi ve Türk şiirinin önemli isimlerinde biri olduğunu belirtti. Gençlere sürdürülebilir bir hafıza oluşturmak için programa katıldıklarını anlatan Kılıçarslan, "Sezai Karakoç sürdürülebilir hafızayı bize aktararak aramızdan ayrılmıştır. Ben Filistin konusundaki ilk duyarlılığımı Karakoç'un fikirleri ve şiirlerinden edinmiştim. Bugün de geçlere bu sürdürülebilir hafızayı anlatmaya çalışacağız." dedi. Program, Sezai Karakoç'u anlatan belgesel sunumuyla başladı. Sunumun ardından öğrencilere Karakoç'un hayatı, şiirleri, medeniyet anlayışı, diriliş felsefesi ve hayata bakış açısıyla ilgili bilgiler verildi.

Üniversite öğrencilerine su konferansı Haber

Üniversite öğrencilerine su konferansı

Trakya Üniversitesi (TÜ) Çevre Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından TÜ Eczacılık Fakültesi Mustafa Kemal Atatürk Konferans Salonu'nda Suya Dair isimli konferans gerçekleştirildi. Programa Trakya Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Ahmet Hamdi Zafer, Edirne Belediye Başkan Yardımcısı Ertuğrul Tanrıkulu, öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı. “CİDDİ PROBLEM OLDUĞU ANLAMINA GELMİYOR” İçme suyu hakkında açıklamalarda bulunan Marmara Belediyeler Birliği Çevre Yönetimi Koordinatörü Dr. Ahmet Cihat Kahraman, “İçme suyu şehre gitmeden, ishalatına varmadan önce içme suyunun çıkışlarında numune alınarak testten geçirilip kontaminasyondan (bulaşma) arıtılmış olduğundan emin olunuyor. Ancak bu konuda istenilen sıklıkta ve frekansta ölçüm yapılmadığını gördük. Bunun içme suyunda ciddi problemler olduğu anlamına gelmese de bu konuda daha sık ölçüm yapılarak kontaminasyondan arıtılmış olduğunun teyit edilmesi gerekir. Güvenle yönetilen içme suyu hizmetlerine erişim kategorisinin hesaplanmasında bu sıklık çok belirgin oldu. Maalesef Tekirdağ’ın yüzde 14’nün bunu karşıladığını gördük. Bu ne demek oluyor? Şehre verilen suyun yüzde 14’ü Birleşmiş Milletlerin metodolojisinin uygun frekansta, uygun sıklıkta kontaminasyondan arındırılmış olduğu teyit edilmiş demektir” dedi. “MARMARA BÖLGESİ’NDE SUYU ARITIP DEŞARJ MODELİNDEN UZAKLAŞMAK GEREKİYOR” Marmara Bölgesi’nin arıtma ve deşarj modeli hakkında açıklamada bulunan Kahraman, “Marmara Denizi’nin etrafında yaklaşık 25 milyon nüfus yaşıyor ve 4.1 milyon metreküp her gün Marmara Denizi’ne deşarj ediliyor. Bizim atıksu artımında Marmara Denizi olmazsa olmaz bir alıcı ortam maalesef. Bu noktada her ne kadar arıtımı belirli bir seviyeye çıkaracakta olsak organik yükü mümkün mertebe düşürecekte olsak çok büyük bir hidrolik yükle karşı karşıya kalacağız. Dolayısıyla Özellikle Marmara Bölgesi’nde bizim suyu arıtıp deşarj etmek modelinden uzaklaşmamız gerekiyor. Suyu tekrar kullanıma uygun bir noktaya getirecek seviyeye arıtmak gerekiyor. Aksi taktirde suyu ne kadar arıtırsak arıtalım Marmara Denizi’ne verdiğimiz zaman toplam azot yükü ve fosfor yükü maalesef müsilaj gibi sorunlarla karşılaşmamıza neden oluyor. Bugün dünyada çok büyük bir savaş krizi ile karşı karşıyayız. Dünya Sağlık Örgütünün acil durum dediği yani yaşamsal faaliyetler ile ilişkilendirildiği limit 7.5 litre iken bugün Gazze 3 litre ile karşı karşıya maalesef” ifadelerine yer verdi. “SU KITLIĞI DÜNYAYI TEHDİT EDİYOR” 2050 yılında su sıkıntısı yaşanacağını altını çizen Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Acil Yardım ve Afet Yönetimi Bölümü Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ayşe Handan Dökmeci, “Su kıtlığı dünyayı tehdit ediyor. Dünya nüfusunun yüzde 40’nın su kıtlığı çektiği biliniyor. 2040 yılında her 40 çocuktan birinin aşırı su sıkıntısı çekeceği tahmin ediliyor. Ve 2050 yılına geldiğimizde 4 milyar insan su sıkıntısı çeken bölgelerde yaşayacak. Su kaynakları açısından afetlere baktığımızda seller, kasırgalar veya diğer afetler su kaynaklarını ciddi anlamda etkilediğini görüyoruz. Afet öncesi yapacağımız her bir dolar bize 15 dolar kar sağlayacaktır” diye konuştu. “TOPLUMUN BİLİNÇLENMESİ GEREKİYOR” Afet anında suyun kullanımını anlatan Dökmeci şöyle konuştu: “Bir afetle karşı karşıya kaldığımızda suyu nasıl güvenli bir hale getirebiliriz? Toplumun bu konuda bilinçli olması gerekiyor. Güvenli olduğunu bildiğimiz suları içmemiz gerekiyor. Özellikle kapağı kapalı suları tüketmemiz gerekir. Şüphelendiğimiz suları da kaynatmamız gerekiyor.” “DÜNYANIN YÜZDE 97’Sİ TUZLU SU” İnsanların kullanacak suyunun az olduğunu belirten Trakya Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Belgin Elipek, “Dünyadaki bütün suların dağılımına baktığımızda yüzde 97’sinin okyanus ve denizlerde tuzlu su olduğunu görüyoruz. Geriye kalan yüzde 3’lük kısmının yüzde 70’lik kısmının buzullar içerisinde donuk olduğunu ve insanların kullanamadığını görüyoruz” dedi. MERT ERİŞKİN

Jelatinin yerini kengerin alacak Haber

Jelatinin yerini kengerin alacak

Üniversitenin Ziraat Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. İbrahim Palabıyık ve ekibi şekerlemelerde jelatin yerine kenger sakızının kullanılıp kullanılmayacağı yönünde 2018 yılında bir çalışma başlattı. Çalışmaların tamamlanması sonrası kenger sakızıyla hem daha doğal ürün üretimi elde edileceği hem de ekonomik yönden üreticilere katkı sağlayacağı ortaya kondu. NKÜ Teknoloji Transfer Ofisi Fikri Sınai Haklar ve Ticarileştirme Birimi aracılığıyla Türk Patent ve Marka Kurumu'na başvurusu yapılan çalışma bu yıl ekim ayında "Kenger Sakızı Katkılı Yumuşak Şekerleme Üretimi" ismiyle tescillenerek, patent aldı. -"Kenger önemli bir endüstriyel bitki haline gelecek" NKÜ Ziraat Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. İbrahim Palabıyık, doğal kenger sakızının şekerleme sektöründe kullanılması amacıyla başlattıkları çalışmanın başarıyla tamamlandığını söyledi. Sakızın, kenger bitkisinin toprak kısmında kalan doğal bir ürün olduğunu vurgulayan Palabıyık, yumuşak şekerleme ürünlerinde yapı sağlayıcı, kıvam verici olarak kullanılabileceğine dikkat çekti. Amaçlarının ürün doğallığı ve maliyetlerin düşürülmesi yönünde olduğunu ifade eden Palabıyık, "Türkiye'de şekerleme üretimi yılda 400 bin ton civarında. Bunun azımsanmayacak miktarını çiğnenebilir şekerleme oluşturuyor. Kengerden üretim sağlanırsa kenger önemli bir endüstriyel bitki haline gelir, hem ekonomik değeri şu an çok az olan bir bitki ekonomiye kazandırılacak hem de Doğu Anadolu'da kırsal kalkınma ciddi oranda artacak." dedi. Önemli takviye edici gıdaların kenger sakızıyla üretilebileceğini vurgulayan Palabıyık, kenger sakızının basit bir materyal olarak görülmemesi gerektiğini anlattı. -"Kenger dünyaya açılabilir" Palabıyık, hazımsızlığa iyi gelen kengerin Doğu Anadolu'da sakız olarak kullanıldığına işaret ederek, "Kengeri o yörenin halkı severek kullanıyor. Aslında biz bunu ön işlemlerden geçirerek, dünyaya ihraç edilebilecek önemli bir materyal olduğunu gösterdik." diye konuştu. Palabıyık, ürünün üretimde kullanılması için bir firmayla görüştüklerini belirtti. Ürünlerinin doğallığın yanı sıra ekonomik bir avantajı da üreticiye sunduğunu anlatan Palabıyık, şöyle devam etti: "Pişirme işlemi ve şeker şurubu olmadığı için enerji maliyetinde ciddi bir düşüş sağlandı. Kristilizasyon olmasına gerek kalmadı. Bu sayede üretim kapasitesinde ciddi artış sağlanabilir. Sakız mikserinde kolay bir ekipman ile kompleks olmayan kısa sürede çiğnenebilir şekerleme üretimi üretilmiş olur. Çiğnenebilir şekerlemelerde jelatin kullanılıyor. Jelatinin yerini fonksiyonel özelliğindeki kenger sakızı almış oluyor ve jelatine de gerek kalmıyor. Çiğnenebilir şekerlemede yüksek sıcaklık prosesine gerek kalmıyor. Bu sayede sıcaklık ve sıcaklığa hassas olan yararlı bileşenler çiğnenebilir şekerlemeye kolaylıkla entegre oluyor." - Kenger hakkında Çok yıllık otsu bitki kenger, dikenli yapısı ve üzerindeki kırmızı, mor renkli çiçekler açmasıyla biliniyor. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki dağlık kesimlerde ilkbaharda doğal olarak yetişen, dikeni, tohumu ve kökleri farklı şekillerde tüketilebilen şifa kaynağı kenger bitkisinin otundan yemek, tohumlarından kahve ve kökündeki sıvıdan da sakız elde ediliyor. Kengerin, safra kesesi, kulak zarı yırtılmalarına iyi geldiği, ayrıca sakızının diş ve diş eti rahatsızlıklarını giderdiği düşünülüyor.

Ödüllü “For Sama” belgeseli Trakya Üniversitesi’nde Haber

Ödüllü “For Sama” belgeseli Trakya Üniversitesi’nde

Trakya Üniversitesi Balkan Kongre Merkezi’nde Harmony projesi kapsamında, Trakya Üniversitesi Genç Yeryüzü Doktorları Topluluğu, Trakya Uluslararası Öğrenci Topluluğu, Trakya Üniversitesi Kosovalı Öğrenciler Topluluğu, Trakya Üniversitesi Arnavut Öğrenci Topluluğu tarafından Gazeteci Waad Al-Kateab’ın Suriye’de yaşanan savaşı ve orada yaşanan dramı 5 yıl boyunca kamera kaydetmesiyle ortaya çıkan 2020 Bafta Yılın En İyi Belgeseli Ödülü’ne sahip For Sama belgeseli üniversiteli öğrencilere izletildi. “BELGESEL İÇİN 500 SAATLİK GÖRÜNTÜ ÇEKİLDİ” Gazze’de yaşanan olayları Filistin’de yaşanan olaylarla aynı olduğuna değinen Harmony sorumlusu Ebru Karabulut, “Waad Al- Kateab genç bir kadın. 5 yıl boyunca el kamerasıyla tanık olduğu her şeyi çekmeye çalışıyor.  Toplamda 500 saat tutan bu çekimler izlemiş olduğumuz For Sama belgeseli ortaya çıkıyor. Biz bu belgeselde saldırıların, katliamların, yerinden etmelerin gölgesinde yaşamı öğreterek, üreterek, hastaları iyileştirerek, âşık olarak, evlenerek hayata tutunmaya çalışan insanları görüyoruz. Kısaca mücadele eden insanları görüyoruz. Bu görüntülerin geride kaldığını düşünenler olabilir. Waad bu görüntüleri kaydettikten yıllar sonra insanlara ulaştırabildi ancak 7 Ekim’den beri Gazze’de yaşanan ve hepimize canlı olarak izlettirilen bir soykırım var. For Sama’da gördüğümüz sahnelerden farksız şeylerin hepsini sosyal medyada canlı olarak izliyoruz. Kimlikler değişse de biz bunlara maalesef oldukça aşinayız” dedi. “MÜLTECİ VE GÖÇMENLERE KARŞI ÖN YARGI EDİNDİK” Mülteci ve göçmenlere karşı ön yargı olduğuna değinen Karabulut, “Dünyadaki Filistinli mülteci sayısı yaklaşık 5 milyon. Bunların çoğu komşu ülkeler olan Ürdün, Lübnan ve Suriye’de. Bugün Gazze’de yaşanan katliamlar için çoğu kişi böyle bir vahşeti daha önce görmediğini söyledi ancak gördük. Belgeselde gördüğümüz gibi hayatının son anına kadar mücadele eden insanlar, bütün olanaklar tükendiğinde bütün diğer mazlum halklar gibi komşularına sığındı. Ve biz ne yazık ki bu yaşananları unuttuk. Onların neler yaşadıklarını, neden buraya geldiklerini, 7 Ekim öncesi Filistin’de yaşanan katliamı nasıl unuttuysak, o şekilde unuttuk. Maalesef toplumumuzun hafızası çok kuvvetli değil. Peki neden?  Çünkü, hafızamızı zayıflatan ve bizi manipüle eden büyük bir etken var. Biz sürekli kandırılıyoruz. Özellikle medya tarafından. Suriye hakkında, Filistin hakkında, Doğu Türkistan hakkında. Filistinliler için toprağını sattı, Suriyeliler için onlar mücadele etmedi, onlar vatan haini. Bütün bu dezenformasyon ve çarpıtmalar neticesinde geldiğimiz noktada bizimle birlikte yaşayan mülteci ve göçmenlere karşı önyargılar edindik. Maalesef kırılması çok zor. Ve bugün içimizde yaşayan milyonlarca Suriyelinin buraya geliş hikayesinin sizlere tekrardan hatırlatmak istedik” ifadelerine yer verdi. Programın sonunda Trakya Üniversitesi Genç Yeryüzü Doktorları Topluluğu Başkanı Muammer Morkoç tarafından Harmony sorumlusu Ebru Karabulut’a teşekkür belgesi takdim edildi. MERT ERİŞKİN

TRAKYA ÜNİVERSİTELERİNDE İSRAİL BOYKOTU YAYILIYOR Haber

TRAKYA ÜNİVERSİTELERİNDE İSRAİL BOYKOTU YAYILIYOR

Trakya Üniversiteler Birliği, üniversitelerin sosyal tesislerinde İsrail'in işgal politikalarına destek olan firmalara ait ürünlerin satışını boykot etme kararı aldı. Buna göre Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi (NKÜ), Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ), Trakya Üniversitesi, Kırklareli Üniversitesi (KLÜ) ve Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesinin sosyal tesislerinde İsrail'e destek veren firmaların ürünleri satılmayacak. Trakya Üniversiteler Birliği Dönem Başkanı ve Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi (NKÜ) Rektörü Prof. Dr. Mümin Şahin, İsrail'in Gazze'de insanlık suçu işlediğini söyledi. İsrail'in saldırılarını kınadıklarını ve lanetlediklerini belirten Şahin, "İsrail, 7 Ekim'den bu yana Gazze'de yaptığı saldırılarla insanlık suçu işleyerek, soykırım uygulamaktadır. Biran önce uluslararası kamuoyunda yapılan bu saldırılara son vermelerini diliyoruz" dedi. Trakya Üniversiteler Birliğinde yer alan üniversitelerin sosyal tesislerinde İsrail'e yardım ettiği bilinen şirketlerin mallarının olmayacağını aktaran Şahin, "İsrail'in yaptığı soykırıma varan bu saldırıları lanetliyor ve kınıyoruz. Hem de İsrail menşeili ürünleri üniversitelerimizin sosyal işletmelerinde satılmasını ve kullanılmasını boykot ediyoruz. Kudüs bizim kırmızı çizgimizdir" diye konuştu. Şahin, boykot kararının üniversitelerin rektörleri ile istişare edilerek alındığını dile getirdi.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.