Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Yazar

Batı Ekspres - Edirne'nin Haber Sitesi - Yazar haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Yazar haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

SÖYLEŞİ VE İMZA GÜNÜ ETKİNLİĞİ Haber

SÖYLEŞİ VE İMZA GÜNÜ ETKİNLİĞİ

Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı tarafından Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi Hasan Ali Yücel Salonu’nda organize edilen yazarlar buluşması, söyleşi ve imza günü etkinliğine Aziz Merih, Barış Toptaş, Leman Can, Levent Güngör, Tuncay Dağlı, Şefika Koca ve Yahya Kaptan gibi birbirinden değerli yazar ve edebiyatçı katıldı. Çok sayıda sanat ve edebiyatseverin yer aldığı etkinlikte, yazarlar, okuyucular için kitaplarını imzalarken bir yandan da eserler üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirildi. Programda bir konuşma gerçekleştiren Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Albayrak, “Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi olarak kent kültürüne hizmet etmeye devam ediyoruz. Yeni Hizmet Binamız, hizmet birimlerinin yanı sıra kültür merkezi işlevine sahip. Hasan Ali Yücel Salonu’muzda birbirinden değerli yazarlarımızı siz değerli kitapseverlerle buluşturmaktan mutluluk duyuyoruz. Edebiyat, kültürel hayatımızın ayrılmaz bir parçasıdır. Vatan ve Hürriyet Şairimiz Namık Kemal’i edebiyat ve fikir dünyamıza kazandıran güzel Tekirdağ’ımızda edebiyat geleneğinin devam etmesi bizleri mutlu ediyor. Kaleme aldıkları eserlerle edebiyat ve kültür dünyamıza renk katan Tekirdağlı yazarlarımızla gurur duyuyoruz. Söyleşi etkinliğimizin ardından değerli yazarlarımız Aziz Merih, Barış Toptaş, Leman Can, Levent Güngör, Tuncay Dağlı, Şefika Koca ve Yahya Kaptan kitaplarını sizler için imzalayacak. Değerli yazarlarımıza böylesine değerli eserleri bizlerle buluşturdukları için teşekkür ediyor, bundan sonraki çalışmalarında başarılar diliyor ve tüm katılımcılara sağlıklı, mutlu ve bol kitaplı günler diliyorum” dedi. HABER MERKEZİ

EDİRNE’DE VAMPİR OLAYLARI! Haber

EDİRNE’DE VAMPİR OLAYLARI!

Türkiye’de korku-fantastik edebiyatının en önemli yazarları arasında gösterilen tarihçi ve yazar Mehmet Berk Yaltırık, Edirne Belediyesi tarafından bu yıl 9’uncusu düzenlenen Edirne Kitap Günleri’nde okurları ile bir araya geldi. Atatürk Kültür Merkezi (AKM) ve Belediye Konservatuvarı Salonu’nda düzenlenen “Edirne’yi korku kurgusunda işlemek: Hunâşamzade” konulu söyleşide okurları ile bir araya gelen Yaltırık, İthaki Yayınları’ndan çıkan son eseri Hunâşamzade’yi anlattı. “EDİRNE’DE GEÇEN BİR VAMPİR HİKAYESİ OLDU” Yaltırık, 1900 yılların başında Edirne’de geçen resimli kısa romanı Hunâşamzade’nin kapağının ve çizimlerinin illüstratör ‘Ebrahel Lurci’ tarafından yapıldığını belirtirken; “Hunâşamzade novellası, aslında bir roman taslağıydı. Yazarken, ‘Bunun bazı sahneleri resimlendirilse nasıl olur?’ dedim ve benim bütün kitaplarımın kapaklarını çizen Ebrahel Lurci’ye danıştım. O da kabul etti ve eklenen resimlerle resimli bir korku novellası olarak Edirne tarihini anlatan, tarihi Edirne’de geçen bir vampir hikâyesi oldu” ifadelerini kullandı. “EDİRNE FOLKLORU VE HALK HİKAYELERİ İLGİMİ ÇEKTİ” Edirne’nin tarihinin işlenmeye çok uygun olduğunu söyleyen Yaltırık; “Bana birçok okurum, ‘Sizin en büyük şansınız yıllar önce yolunuzun Edirne’yle kesişmesidir’ demiştir. Üstelik 1912 Balkan bozgunundan başlayarak belirli hüzünlü göç hikâyelerinin çok yoğun olarak bir araya geldiği bir coğrafya olduğu için insan tarihe ve kültüre kayıtsız kalamıyor. Edirne, folkloru ve halk hikâyeleriyle de çok ilgimi çekti. Edirne’ye ilk taşındığımda insanların Balkan Savaşları ile ilgili anlattıkları çok ilgimi çekti. Benim ilk ilgi alanımdı. Kütüphaneler haricinde sokakta rastladığım bir yaşlıya sorduğum zaman bile babasından, dedesinden aktarılanı anlatıyordu. Ben de ilk defa Balkan Savaşları’nı araştırarak Edirne’ye merak duymaya başladım” dedi. “DRACULA BİR DÖNEM EDİRNE SARAYI’NDA YAŞAMIŞ” Yaltırık, Edirne’nin Balkan coğrafyası kadar kültürel açıdan zengin bir şehir olduğunu belirterek; “Burada her taşın, toprağın altında sayısız hikaye var. Bu da hep üzerinde yaşayanların değil de dışarıdan görebilenlerin fark ettiği bir hazine. Örneğin; Dracula Eflaklı, bir dönem Edirne Sarayı’nda yaşamış. Ama malzemeden en çok faydalanan biz ya da Romenler değiliz. En çok faydalanan Batılılar olmuş. Romanya, bunun ekmeğini yiyerek son zamanlarda Dracula turizmini ortaya çıkarıyor. Popüler kültürün sayesinde oluşan Dracula turizmi var ama bunu kendileri ortaya çıkarmamışlar” sözlerine yer verdi. “GÖBEĞİNDEN TOPRAĞA ÇAKILA” Edirne’de tarihi belgelerde geçen vampir olaylarını da açıklayan Yaltırık; “İlk denk geldiğim anekdotlardan biri miladi 1698-99 döneminde meydana geliyor. Ama Osmanlı literatüründe cadı ve hortlak, vampire verilen isimdir. Olaylardan biri bugün Yunanistan’da bulunan Maraş köyünde, diğeri de Yıldırım semtindeki Hacı Sarraf Mahallesi’nde geçiyor. Osmanlı tarihinde geçen bir mektup. Edirne Kadısı Mehmet Efendi, Sadrazam Hüseyin Paşa’ya yazıyor. Edirne Kadısı Mehmet Efendi diyor ki; ‘Cadı meselesi için Edirne Kadısı’nın ilamı. Edirne şehrine bağlı Maraş köyünün ahalisinin mahkemede ifade verip halen adı geçen köyde bulunan mezardan, daha önceden vefat etmiş olan Bıyıklı Ali adlı kişinin kabrinde kötü ruh alametleri nedeniyle korku altındadır. Vaka, Rumeli eyaletinde kafirlerden helak olan bir zımninin mezarında bu çeşit alametlerin olması söz konusu olmuşsa, bir kazık ile göbeğinden toprağa çakıla, defetmeye yeterli gelmezse kabri açılıp mezara konulduğu gibi olmayıp değişik bir hal ile benzinde kırmızılaşma görülürse başının kesilip ayak tarafına koysunlar’ diye yazılmış” dedi. HACI SARRAF MAHALLESİ’NDEKİ VAMPİR OLAYI Yaltırık, Yıldırım semtindeki Hacı Sarraf Mahallesi’nde geçen vampir olayını da açıklarken; “İlk olaydan sonra Sadrazam’dan Edirne Subaşısı’na bir mektup gitmiş. Sadrazam, mektupta diyor ki; ‘Bir kere daha gerçekleşen cadı hadisesi ile yazılar buyruldu. Edirne’de El-Hacı Sarraf Mahallesi’nin halkı mahkemeye gelip, adı geçen mahallenin yakınında bulunan Müslüman mezarlarında, 3 ay önce vefat eden Cennet Hatun’un kabrinde cadı alametleri meydana geldiğinden korku hali olmuştur’ diye bir şikayet var” ifadelerine yer verdi. EDİRNE’DE MÜSLÜMAN HOCA İLE HRİSTİYAN PAPAZDAN VAMPİR TEMİZLİĞİ Edirne’de 1872 tarihinde de vampir olayının yaşandığına dair kayıtların bulunduğunu belirten Yaltırık; “Olaya göre; Edirne’de Müslüman bir hoca ile Hristiyan bir papaz, şehri vampirlerden temizlemeyi başaramayınca okuyup üfleyen Türk çağırılmış. Vampirler yok edilene kadar şehir halkını yatıştırmak mümkün olmamış. Okuyup üfleyen Türk olarak geçiyor ama eskiden bunlara ‘Cadıcı’ deniyor. Balkanlar’da ‘Cadıcı’ olarak tanınan bir grup insan var. Bunlar bir şekilde soydan dolayı vampir özellikleri taşıdıklarına inanılıyor ama vampirleri öldürebilecekleri kabul edilen kimselerdir. Ahali bunlara ‘Cadıcı’ diyor ve bir cadı musallat olduğunda bunlar çağırılıyor” diye konuştu. SÖYLEŞİNİN ARDINDAN KİTAPLARINI İMZALADI Yaltırık’ın söyleşisi, soru ve cevap bölümünün ardından sona erdi. Yaltırık, söyleşinin ardından okurları için kitaplarını imzaladı. UĞUR AKAGÜNDÜZ

TUNA KİREMİTÇİ, EDİRNELİLERLE BULUŞTU Haber

TUNA KİREMİTÇİ, EDİRNELİLERLE BULUŞTU

“Git Kendini Çok Sevdirmeden”, “Bu İşte Bir Yalnızlık Var”, “Kendi Seven Ağlamaz”, “Dualar Kalıcıdır” gibi birçok kitabı kaleme alan ve sadece kitaplarıyla değil şiirleri ve şarkılarıyla da gönüllere dokunan çok satan kitapların yazarı, müzisyen, şair Tuna Kiremitçi, Edirne 9. Kitap Günleri’nde okurlarıyla bir araya geldi. Kitaplarını imzalayan Tuna Kiremitçi, ardından “Edebiyat Neden Ölmüyor” isimli söyleşisi ile katılanlara yeni ufuklar açtı, edebiyat hakkında önemli bilgiler verdi. Edirne 9. Kitap Günleri’ne katılmaktan, burada okuyucuları buluşmaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Tuna Kiremitçi, 1980’li yıllarda yaşadığı çocukluktan bahsederek, günümüz dünyasına değindi. 1980’li yıllarda internetsiz bir çocukluk dönemi yaşadıklarını belirten Tuna Kiremitçi, “Bazen günümüz gençliği ile söyleşilere katıldığımda ya da çocuklarla sohbet ettiğimde başka bir gezegenden geldiğimi hissediyorum. Diyorum ki onlara, internetsiz bir dünyada yaşadığınızı hayal edebiliyor musunuz? Cep telefonunun olmadığı bir dünya, televizyonun sadece 2 kanal çektiği bir dünya… Çok şaşırıyorlar. Benim 6 yaşında kızım var. Böyle bir dünyadan bahsettiğimde onlar da çok şaşıyorlar. 1980’lerde kitaplar bizim kurtarıcımızdı. Çünkü bizim internetimiz kitaplardı. Cep telefonumuz da kitaplardı, telefonlarımız da kitaplardı. Kitaplarımız her şeyin yerine geçebiliyordu. Ve biz de kitaplardan bir dünya yarattık kendimize. Hala da devam ediyor” ifadelerine yer verdi. Hayranlarına yazmak ile ilgili deneyimlerini anlatan Tuna Kiremitçi, “Bir kağıt ve bir kalemle dünyalar yaratabiliyorsun. Edebiyatta en ucuz kalem ve kağıtla büyük dünyalar yaratabilme şansınız var. Yazmanın en sihirli taraflarından biridir bence. Yazarak insan kendi bilinçaltı ile iletişim kurabiliyor.  Kendimizle genelde iletişim kurmadan yaşıyoruz. Kafamızda sürekli uçuşan düşünceler var. Sürekli bizi etkisi altına alıyor. Duygularımız, düşüncelerimiz var. Bu kaosun içinde kendimiz ile iletişim kurmakta gerçekten zorluk çekiyoruz. Yazmaya başladığımızda kendimizle iletişim kuruyoruz. Günlük, yazdığımız da bile bilinçaltımızla iletişimde bir kapı açıyoruz. Yazarken bazen öyle anlar oluyor ki, ya ben bunu nasıl düşündüm, Bu fikir benden nasıl çıktı, bu hayali ben nasıl kurdum, diye insanın şaşırdığı anlar olur yazarken” diye konuştu. HABER MERKEZİ

AĞIREL DEMOKRASİDE ACI TABLOYU ANLATTI Haber

AĞIREL DEMOKRASİDE ACI TABLOYU ANLATTI

Edirne Belediyesi tarafından bu yıl 9’uncusu düzenlenen Edirne Kitap Günleri’ne gazeteci yazarlar Timur Soykan ve Murat Ağırel katıldı. Etkinliğin katılan ikili, 100’üncü yılında cumhuriyetimizin demokrasi karnesi konulu söyleşi gerçekleştirdiler. Edirne Belediyesi Atatürk Kültür Merkezi ve Belediye Konservatuvarı salonunda düzenlenen söyleşiye, Edirneliler yoğun ilgi gösterdi. Salonu dolduran Edirneliler, Soykan ve Ağırel’in konuşmalarını sık sık alkışlayarak desteklediler. “BEN EDİRNELİYİM” Soykan, söyleşi öncesi Kırklareli doğumlu olsa da çocukluğunu Edirne’de geçirdiğini belirterek; “Şükrüpaşa İlkokulu ve Atatürk Ortaokulu’nda okudum. Daha sonra da Edirne Lisesi’nden mezun oldum. Üniversiteye gidene kadar hep Edirne’deydim. O nedenle aslında ben Edirneliyim. Sizlerle bir arada olmak çok güzel. Kentimin aydınlık insanlarını çok seviyorum” ifadelerini kullandı. Soykan, açılış konuşmasının ardından sözü Ağırel’e verdi. THE ECONOMİST’İN DEMOKRASİ RAPORUNA DİKKAT ÇEKTİ Ağırel, konuşmasında ‘The Economist’ dergisinin tüm dünyada ülkelerdeki demokrasileri inceleyerek bir lig oluşturduğunu söyleyerek; “Bu ligi oluştururken de araştırmış olduklarını 5 ana başlıkta inceledi. 196 dünya ülkesini inceledi ve bunları kategorilere böldü. 5 temel kategorinin içerisinde dünyanın en gelişmiş demokrasisine sahip ülkesi Norveç çıktı ve puanlaması 9,81 olarak açıklandı. Dünyanın demokrasi olarak en geri ülkesi de Afganistan çıktı. Bugünün anlam ve önemine dair en kapsamlı raporlardan birisi bu rapordur” dedi. “DEMOKRASİYİ 5 KATEGORİDE DEĞERLENDİRDİLER” Raporda demokrasinin 5’e bölündüğünü vurgulayan Ağırel; “Birincisi tam demokrasi, ikincisi kusurlu demokrasi, üçüncüsü hibrit rejim, dördüncüsü otoriter rejim ve diktatörlük. Bunları konu başlıklarında derliyor. Puan verirken de seçim süreci ve çoğulculuk, sivil özgürlükler, devlet fonksiyonları, politik katılım ve politik kültüre bakıyor” sözlerine yer verdi. “TÜRKİYE HİBRİT REJİM KATEGORİSİNDE YER ALDI” Ağırel, Türkiye’nin raporda hibrit rejim kategorisinde yer aldığını açıklarken; “Bizim demokrasimiz, 196 ülke içerisinde 126’ncı sırada yer alan ülke. 24 ülkenin bulunduğu tam demokrasi kategorisinde Norveç, Yeni Zelanda, İzlanda, İsveç, Finlandiya, Danimarka gibi ülkeler var. 48 tane ülkenin bulunduğu kusurlu demokrasiler kategorisinde Çekya, Yunanistan, Estonya, Portekiz, İsrail, ABD gibi ülkeler var. Bizim de olduğumuz 36 ülkenin bulunduğu hibrit rejim kategorisinde ise bizi temsil eden ve diğer dünya ülkelerinin bakış açısını belirten aslında bulunduğumuz ligdeki ülkelerin isimleri çok önemli. Bangladeş, Papua Yeni Gine, Peru, Malavi, Zambia, Senegal,  Madagaskar ve sonra biz geliyoruz. Bizden sonra da zaten Afganistan vs. var. Otoriter rejimler ve diktatörlüklerde de Angola, Kuveyt, Nijer, Lübnan, Togo gibi ülkeler var. Ülkemizde demokrasi sadece sistemin içinde var olan bir isim. Özellikle son 20 yılda demokrasinin unsurlarını yitirdik” dedi. “100 YILLIK ÖZET İLERİCİLERLE GERİCİLERİN MÜCADELESİDİR” Soykan ise cumhuriyetin birçok kazanımı olduğuna dikkat çekerken; “Ama maalesef cumhuriyetimizin 100’üncü yılına bunlarla girmiyoruz. Çünkü bu 100 yıl boyunca, anti-emperyalist mücadele gibi bir savaş vardı. Bir yanda aydınlanmacı fikirler vardı, diğer tarafta ona karşı olanlar vardı. Bu işin içerisinde işgalcilerle işbirliği yapanların torunları vardı. Toprak reformu dendiğinde onlar, ‘Toprak reformu yapılamaz’ diye yerlerinden zıplarlardı. Ağaların sistemini korumaktan bahsedenler vardı. 100 yıl boyunca aydınlıkçı fikirlerin karşısında gerici fikirler var oldu. Aslında Türkiye’nin 100 yıllık tarihinin özeti de ilericiler ile gericilerin mücadelesidir. Onlar saltanatı, hilafeti geri isterler. Onlar ülkenin bütün kaynaklarını satarlar. Onlar kadın-erkek eşitliğine, kadına düşmandır. Bunun için cumhuriyet ile hesaplaşmak isterler. Onlar bağımsızlığa karşıdır. Onlar, 6’ncı filonun önünde secde edenlerdir” ifadelerine yer verdi. “MEMLEKETE KÜSEMEYİZ” 14 ve 28 Mayıs seçimlerinin kritik bir eşik olduğunu söyleyen Soykan; “Ülkenin ilerici fikirlerinin karşısında duran gericilere karşı bu ülkenin sandıktan bir kurtuluş olarak çıkmasını, cumhuriyeti daha ileriye taşıyabileceğimiz bir fırsattı ve başaramadık. Ama bitmedi. Mücadele basit bir şey değildir. Cumhuriyetin kurulduğu dönemlerdeki koşulların zorluğunu hepimiz biliyoruz. Şimdi cumhuriyetimizin 2’nci yüzyılına geldiğimizde çok ciddi bir demokrasi sorunu yaşıyoruz. Devlet de, ülke de çürüdü. Bu ülkenin demokrasisine verdikleri ağır hasar, beklenen sonucu doğurdu. Herkese küsebiliriz, memlekete küsemeyiz. Bu memleket bizim. Gerekirse derneklerde, sokak sokak örgütleneceğiz, her gün 1 kişiyi ikna edeceğiz ama teslim olmayacağız. Cumhuriyetimizin 2’nci yüzyılında bu cumhuriyeti daha demokratik, daha özgür, daha eşitlikçi, daha laik harika bir konuma getireceğiz. Bu ülkenin, bu potansiyeli var. Bu cumhuriyetin temellerinde bu var” diye konuştu. Soykan ve Ağırel, konuşmalarının ardından Kırmızı Kedi Yayınevi’nin standında kitaplarını okurları için imzaladı. UĞUR AKAGÜNDÜZ

AYSEVER’DEN REKTÖR TABAKOĞLU’NA ÇAĞRI Haber

AYSEVER’DEN REKTÖR TABAKOĞLU’NA ÇAĞRI

Trakya Üniversitesi Balkan Araştırma Enstitüsü Dr. Öğr. Üyesi Bekir Yüksel Hoş, sosyal medya platformu X’teki paylaşımı nedeniyle tepki görmeye devam ediyor. Gazeteci, Yazar ve Program Sunucusu Enver Aysever, sosyal medya platformu ‘Youtube’ üzerinden düzenlediği ‘Radikal Tahammülsüz’ programında Dr. Öğr. Üyesi Hoş’un, Hamas’ın esir aldığını iddia ettiği İsrailli kadınlarla ilgili paylaşımına tepki gösterdi. Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugaylarının, 7 Ekim sabahı İsrail’e ‘Aksa Tufanı’ adıyla kapsamlı saldırı başlatmasının ardından Hoş, sosyal medya uygulaması X’ten paylaşım yaptı. Hoş, Hamas’ın esir aldığını iddia ettiği bazı kadınların bulunduğu fotoğrafları paylaşırken; “Adam sanki elite model look seçmeleri yapar gibi seçip seçip esir almış. İsrail’in en taş hatunlarını esir almak nedir be kardeşim? İsrailli gençler n’apsın şimdi? Taş mı yesin?” ifadelerini kullandı. Aysever, Hoş’un X’teki paylaşımlarında sokak hayvanlarının yanı sıra kadınları da hedef gösterdiğini söylerken; Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu’na seslendi. “İNSANLIK SUÇLARI İŞLEDİĞİNİ TESPİT ETTİK” Aysever, Hoş’un paylaşımlarında sapkın cümleler kullandığını ve hakaret ettiğini söyleyerek; “Türkiye Cumhuriyeti’nde doktor unvanıyla Trakya Üniversitesi’nde görev yapan bir adam. Adamı takip etmediğim için bilmiyordum. Bu adam, insanlara, kadınlara, öğrencilere vs. hakaret ediyor. Bu adamın kendi sayfalarında, Facebook’ta, Instagram’da, X’te büyük insanlık suçları işlediğini tespit ettik. Dün bana birçok bilgi geldi, hepsi de açık kaynak bilgisi ve bu adamın özellikle hayvanseverleri tehdit ettiği söyleniyor. Dr. Yüksel Hoş’a buradan sesleniyorum; kadınları, çocukları, hayvanları rahat bırak” ifadelerine yer verdi. REKTÖR TABAKOĞLU’NA SESLENDİ Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu’na da seslenen Aysever; “Trakya Üniversitesi Rektörü’ne sesleniyorum; böylesine bir resmen insanlık suçu işleyen bir adamı hâlâ görevde tutuyor musunuz? Tutacak mısınız? Hayvanlardan, kadınlardan, insanlardan elini çek Yüksel Efendi. Sen utan, ar et biraz. Sen, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir üniversitesinde hocasın. Ar et, kendine gel. Burada, kadınların fotoğrafları üzerinden, ‘Sanki elite model look seçmeleri yapar gibi seçip seçip esir almış’ deyip tacizi, tecavüzü meşrulaştırmaya çalışan, normalmiş gibi gösteren bir utanmazsın. Utan, ar et, ayıptır. Hayvanlardan çek elini. O hayvanların her biri de senden bir milyon kat daha değerlidir” dedi. “TENEKELERİN DERS VERDİĞİ BİR MEMLEKET” Aysever, kendisine Hoş ile ilgili gelen bilgileri de açıklayacağını söyleyerek; “Gelenleri de sonra yayınlayacağım, hepsi açık. Demediği laf kalmamış kadınlara, hayvanlara; zehir servisleri falan var. ‘Türkiye’de bundan çok var’ diyeceksiniz. Evet, bunlar çoğunluk oldu. Daha doğrusu çoğunluk değil de görünür oldu. Bu adamın akademisyen olduğu bir memlekette zaten çocuğunuzu gönderseniz ne olur, göndermeseniz ne olur? Üniversitelerin içi boş. Bunun gibi tenekelerin ders verdiği bir memleket. Bu, teneke bile değil. Teneke, hiç değilse içine bir şey koyuyorsun” sözlerine yer verdi. “NEFRET SÖYLEMİNDE BULUNUYOR” Konuşmasının sonunda Hoş’a bir kez daha seslenen Aysever; “Yüksel Hoş; hayvanları, kadınları, çocukları rahat bırak. Nefret dilini bırak. Sus, edebinle otur. Trakya Üniversitesi Rektörü, Türkiye’nin savcıları; adam resmen nefret söyleminde bulunuyor, insanlık suçu işliyor. Bu kadar olmaz” diye konuştu. UĞUR AKAGÜNDÜZ

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.