Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Darbe

Batı Ekspres - Edirne'nin Haber Sitesi - Darbe haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Darbe haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

AK Parti’den Postmodern Darbe açıklaması Haber

AK Parti’den Postmodern Darbe açıklaması

AK Parti İl Başkanlığı tarafından il binasında 81 ilde eş zamanlı yapılan 28 Şubat Postmodern Darbesi hakkında basın açıklaması gerçekleştirdi. Basın açıklamasına AK Parti İl Başkan Yardımcısı İnsan Hakları Birim Başkanı Murat Nalça, AK Parti Edirne İl Kadın Kolları Başkanlığı İnsan Hakları Birim Başkanı Yeşim Erişmiş, AK Parti Edirne İl Gençlik Kolları Başkanlığı İnsan Hakları Birim Başkanı Mustafa Ömer Taşkın ve partililer katıldı. “TARİHE KARA LEKE OLARAK GEÇTİ” Basın açıklamasını okuyan AK Parti İl Başkan Yardımcısı İnsan Hakları Birim Başkanı Murat Nalça, “27 yıl önce silahlı cunta tarafından, sözde irtica tehdidi ile bütün bir ülkeyi çevrelemeye çalışmak, toplumun çeşitli kesimlerini vesayet ideolojisinin elinde rehin tutmak, insanlık onuruna, akıl ve mantık ilkelerine deli gömleği giydirmek üzere gerçekleştirilen 28 Şubat Darbesi insanlık tarihine kara bir leke olarak geçmiştir. Failleri tarafından bin yıl sürecek yaklaşımı ile savunulan bu karanlık girişimin değil bin, on yıl bile sürememiş olması vesayetçilerin hukuksuzluğunun, kirli hesaplarının net bir göstergesidir. İslami kimliğe duydukları derin öfkeyi, sistematik ve kanun dışı vahşi bir militarist dayatma ile dışa vuran darbeciler aldıkları anti-demokratik MGK kararları ile dönemin iktidarına darbe vurmuşlardı. Yaşanan darbe süreci ile birlikte İslami kimliğe sahip olan toplumun büyük bir kesimi türlü yollarla kısıtlandı. Genç kızlar üniversitelere başörtüleri ile giremedi, kılık-kıyafetleri nedeniyle gençler eğitim haklarından mahkûm bırakılarak ikna odaları eliyle inançlarından vazgeçmeye zorlandılar. Katsayı adaletsizliğiyle gençlerin istedikleri okulda eğitim almalarının önü kapatıldı. Kamu görevlileri eşleri başörtülü olduğu için fişlendi. Siyasi görüş ve inancından dolayı insanların; çalışma, eğitim, ibadet, düşünce ve ifade özgürlükleri gibi temel hakları engellendi. Ülkesi için, milleti için çalışan ve üreten sermaye dahi yeşil sermeye adı altında kategorize edildi, ötekileştirildi. 28 Şubat’ta siyasete, demokrasiye ve insan haklarına ‘balans ayarı’ vermeye çalışanlar, Aziz Milletimiz tarafından kısa sürede balans ayarına uğradılar. Türkiye'ye sözde ayar vermeye kalkan, milletimizin elinden geleceğini, haklarını, huzurunu alan karanlık darbe dönemleri, milletimizin 15 Temmuz gecesi verdiği mücadele ile bir daha yaşanmamak üzere tarihe gömüldü Milletimizden aldığımız güç ve tarihin bize yüklediği sorumluluk ile milli iradesini egemen kılma, büyük ve güçlü Türkiye'yi inşa etme mücadele kararlılıkla devam ediyoruz. Cumhuriyetimizin 100'üncü yılında, Türkiye Yüzyılı yolunda daha emin adımı yürüyor, 21 yıldır her şartta ve koşulda darbeler karşısında yanımızda olan milletimize şükranlarımızı sunuyoruz” dedi. MERT ERİŞKİN

ADD’DEN 12 EYLÜL AÇIKLAMASI Haber

ADD’DEN 12 EYLÜL AÇIKLAMASI

Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) 12 Eylül 1980 askeri darbesini kınayan bir basın açıklaması yayınladı. Dönemin ABD Başkanı Jimmy Carter’a “Bizim çocuklar yaptı” diye duyurulmasına ve bedelini hala ödediğimize vurgu yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi; “43 yıl önce bugün gerçekleştirilen, ülkemizi solsuz ve soluksuz, Laik Cumhuriyetimizi sahipsiz bırakıp Siyasal İslam’ın önünü açan Batı Emperyalizmi güdümlü bu askeri darbe, bedelini Ulusça hâlâ ödediğimiz Cumhuriyet tarihimizin en karanlık, en kanlı, en acılı dönemlerinden biridir. Faşist Cunta yönetiminde 650 bin kişi gözaltına alınmış, 230 bin kişi askeri mahkemelerde yargılanmış, 7 binden fazla idam cezası istenmiştir. Cezaevlerinde 171’i işkencede 300’e yakın insanımızın yaşamını yitirdiği, 48 kişinin idam edildiği bu karanlık dönemde cunta istihbaratının fişlediği bir milyon 683 bin yurttaşımızın yaşamları karartılmıştır. Halkımız ‘Atatürkçülük’ tatlandırıcısı ile yutturulan ‘İslamofaşizm’ zehriyle uyuşturulmuş, laik bilimsel eğitim sisteminin ve toplumcu kamucu sağlık düzeninin de, bölge merkezli mütekabiliyet esaslı onurlu Kemalist dış politika geleneğinin ve devlet yönetim ciddiyetinin de, siyasetin halka hizmet olduğu anlayışının ve Türkiye Cumhuriyeti’nin laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olma niteliğinin de köküne kibrit suyu dökülmüştür. Atatürk Cumhuriyeti boğazlanırken ‘Asmayalım da besleyelim mi?’ sapkınlığı ile yaşı büyütülerek idam edilen 17 yaşındaki Erdal Eren’in katline alkış tutan, Kenan Evren’in önünde iki büklüm yalakalık eden şeriatçı - yobaz siyaset esnafına yol verilmiş, 1982 Anayasasına destek karşılığı olarak da Fetullah Gülen Cemaati başta olmak üzere birçok tarikat ve cemaatin sırtı sıvazlanmış, devlet kadrolarına sızmalarına göz yumulmuştur. Faşizm, faşizmdir. Askeri ya da sivil her türü, kin ve nefret ekip kan ve acı biçerek ulusları felakete, ülkeleri yıkıma sürükleyen emperyalizmin kanlı diktatörlüğüdür. Bu gerçeği hiç aklımızdan çıkarmadan ve Atatürk’ün akıl ve bilim yolundan milim sapmadan Ulusumuzun ‘Tam Bağımsız ve Gerçekten Demokratik Türkiye’ mücadelesinde Atatürkçü Düşünce Derneği olarak en önde yer alma azim ve kararındayız. Çare Yeniden Atatürk Cumhuriyeti’dir.” HABER MERKEZİ

1980 darbesini tanıkları anlattı: EDİRNE’DE NELER YAŞANDI? Haber

1980 darbesini tanıkları anlattı: EDİRNE’DE NELER YAŞANDI?

Türkiye’nin belleğinde ‘En karanlık gün’ olarak yer edinen 12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden 43 yıl geçti. Dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ve Milli Güvenlik Konseyi tarafından gerçekleştirilen darbe sonucu yaklaşık 650 bin kişi gözaltına alındı, 210 bin kişi yargılandı, 10 bin kişiye idam cezası verildi ve 57 kişi idam edildi. Türkiye’de milyonlarca kişinin yaşamını etkileyen darbeyi, Edirne’deki canlı tanıkları anlattı. Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf (TAKSAV) Nevzat Çolak ve Edirne Barosu eski Başkanı Av. Teoman Özdöl, 12 Eylül 1980 günü ve sonrasında yaşadıklarını BATI EKSPRES’e anlattı. “DARBEYİ FABRİKA İŞÇİSİNDEN ÖĞRENDİK” Nevzat Çolak, 12 Eylül günü Ayşekadın semtinde saat 04.00 sıralarında askeri araçları fark ettiğini belirterek; “12 Eylül gecesi sabaha karşı, Ayşekadın’ın Araplar Mahallesi’nde 3-4 arkadaş oturuyoruz. Gece saat 3-4 gibi askeri cemseler gezmeye başladı. Hatta bir tanesi çukura battı, çıkmasına yardım ettik. O sırada sorduk ama görev emri çıktığını ve göreve gittiklerini söylediler. Saat 05.00 gibi fabrika işçileri işe gitmeye başladı. İşe gidip geri dönen bir işçi, ‘Bizi işe yollamadılar, ihtilal olmuş’ dedi. Biz de şaşırdık ama o dönemki dergilerde bir darbe tartışması vardı. Orada bir simit fırını vardı, radyoyu açmasını istedik. Radyoda Hasan Mutlucan çalıyordu. Boşluk ve şaşkınlık içerisindeydik. Evimize gidip kitaplarımızı sakladık ve bekledik” ifadelerini kullandı. “GÖZLERİMİZ BAĞLI SORGUYA ALINIYORDUK” Öğle saatlerinde evine gelen polisler tarafından gözaltına alındığını açıklayan Çolak; “Evden aldıktan sonra Kaleiçi’ndeki Polis Evi’ne götürdüler. Küçük bir odada birçok insanla birlikte bizi saatlerce tuttular. Orada 5-6 saat tutulduktan sonra Karaağaç’taki göçmen misafirhanesi olarak bilinen yere götürüldük. Herkesi kalabalık koğuşlara yerleştirdiler. Ama diğer arkadaşlarımızdan haber alamıyorduk. 5-6 gün sonra sorgular başladı ve sorguya giderken diğer arkadaşlarımızı da görmeye başladık. Gözlerimiz bağlı bir şekilde sorguya alınıyorduk ama fiziksel bir şiddet yoktu. Koğuşlarda farklı siyasal geleneklerden gelen yaklaşık 50 kişi vardı. Çok ilginç ve komik şeyler de oluyordu. Dışarıdan aileler yemek getiriyordu. Komün şekilde büyük bir masa kurmuştuk ve herkes oradan yemeğini yiyordu. Teoman Özdöl, o dönemde askerden yeni gelmiş ve bize spor yaptırıyordu. 30 gün orada kaldıktan sonra bizi bıraktılar” dedi. “ZOR VE BASKI DOLU GÜNLERDİ” Çolak, 30 günlük gözaltı ve sorgu sürecinin ardından dışarıda yaşadıklarını anlatırken; “Ayşekadın’daki İl Halk Kütüphanesi’ne üye olduk. Orada herkes kitap okuyordu. 1-2 günde kitapları okuyup geri götürüyorduk. Parasızlık vardı; zaten yoksul bir ailedeydik. Fakat dışarısı da nefes aldırmaz bir haldeydi. Müthiş bir baskı vardı. Sokağa çıkma yasağı var, evin önünde araba geziyor. Sabah dışarıya çıkıyorsun, polis arkanda arabayla takip ediyor. Çalışmak da mümkün değil. O dönemde boyacının yanına işe girdim. Boyacıya, ‘Bunu çalıştırma’ diye baskı yapmışlar. Zor ve baskı dolu günlerdi” sözlerine yer verdi. “İŞKENCEYE MARUZ KALDIK” Darbenin ardından Türkiye’de örgüt operasyonlarının başladığını belirten Çolak; “Asıl hikâyemiz ondan sonra başladı. Örgüt operasyonları çerçevesinde gözaltılar ve cezaevleri süreci başladı. Operasyonlar başladıktan sonra işkenceye maruz kaldık. Uzun sorgular geçti. İlk operasyonda tam 90 gün Küçükpazar’daki askeriyenin içinde alt katta 30-40 kişi kaldık. Duş ve banyo olmadan 90 gün geçirdik. Sonra tutukladılar bizi ve ilk mahkemeye çıkmamız 9-10 ay sürdü. O dönemde lise öğrencisiyim ve kelepçelerle bütünleme sınavlarına gidiyordum. Sonra tahliye oldum ama yine operasyon oldu ve yine içeri girdik. Defalarca gözaltı, baskı ve işkence; yaklaşık 90’lara kadar bu süreç sürdü” dedi. “KAVGAMIZDAN HİÇ VAZGEÇMEDİK” Çolak, baskı, taciz ve işkencelere rağmen fikirlerini savunmaya devam ettiğini belirterek; “Bugün gençlerde gelecek kaygısı var, bizde gelecek de yoktu. Sürekli baskı, taciz gibi şeyler vardı ama mücadeleden hiç kopmadık. 12 Eylül Anayasası Referandumunda oy kullandım ve ‘Hayır’ vereceğimi çok net bir şekilde çevremdekilere söyledim. ‘Hayır’ oyumu da verdim. Bizim için ne yaşadığımızdan çok, sonraki dönemde ne yaptığımız önemlidir. Darbede 17-18 yaşında çocuklar olarak yaptıklarımızdan bir gün bile pişmanlık duymadık. Biz bir mücadele yürütüyorduk, kavgamız vardı ve ondan hiç vazgeçmedik. O yaşımıza rağmen direndik ve hiç teslim olmadık. Yaşamımızda da hiç geri adım atmadık; hep solculuk ve devrimcilik yapmaya devam ettik. Bu süreci anlatmak için bir kitap yazma fikrimiz de var. Sadece bu anlattıklarım değil; daha birçok anımız var” ifadelerine yer verdi. “DAR BİR ODADA 30 KİŞİYDİK” Av. Teoman Özdöl ise 12 Eylül 1980 darbesini sabah saatlerinde evinde öğrendiğini söyleyerek; “12 Eylül sabahı uyandığımda duruşmaya gitmeden önce radyoyu açtım. Radyoda Hasan Mutlucan türküleri çalıyordu. Hemen televizyonu açtık, Kenan Evren konuşuyordu. Kitaplarımı topladım ve öğlene kadar bir kısmını bahçeye açtığım çukura gömdüm. Ondan sonra evden çıktım, ara sokaklardan tanıdığım bir sendika temsilcisinin evine gitmeye karar verdim. Yanımdan beyaz bir araba geçti. Beni görünce geri geldi, polis olduğunu fark ettim ve beni aldı. Kaleiçi’ndeki Polis Evi’ne götürdüler. Dar bir odaya aldılar ama içeride 30 kişiyiz ve nefes alamıyoruz. Daha sonra Emniyet amiri Karaağaç’taki göçmen misafirhanesi olarak bilinen yere götürülmemizi söyledi” dedi. “KOMUTAN KOMÜNÜ DUYUNCA SİNİRLENDİ” Karaağaç’ta birçok tanıdığının gözaltına alındığını fark ettiğini belirten Özdöl; “Karaağaç’ta en büyük zorluk tuvaletti. Tuvalet sırasında bir saat bekliyorduk. Yemek gelmediğini de fark edince üzerimizdeki paralardan imece oluşturduk. Herkese biber, domates, peynir, ekmek almaya başladık. Ertesi gün komutanlardan biri geldi. Ne yediğimizi sordu; biz de ‘Komünden yiyoruz’ dedik. Komutan sinirlendi, ‘Vay komünistler, nasıl yiyorsunuz?’ diye bağırdı. Ben de ortak para topladığımızı, satın aldıklarımızı bölüştüğümüzü söyledim. Ama komutan komünizmi nasıl yok edecek? Hemen yüzbaşıya emir verdi; ‘Bunlara karavana çıksın’ diye. Burada gözlerim bağlı sorgulandım ve 31 gün kaldım. Daha sonra hepimizi yavaş yavaş saldılar” sözlerine yer verdi. “UNUTMUYORUZ” Özdöl, serbest bırakılmalarının ardından daha fazla baskı görmeye başladıklarını söyleyerek; “Bana 1984’te dava açıldı. Buradan 200 kişiye yakın insan topladılar. 9 kişi ceza yedi ama bunların bir kısmını bozdular. Ben de beraat ettim. 2-3 kişi yurt dışına kaçtı. 141-142 maddeleri kalkınca da herkes yurda döndü. Ama 1984 bambaşkaydı. Elektrikli işkenceler vs. bir sürü şey yaşandı. Bunları unutmuyoruz ve bütün mücadelemizin direnci 12 Eylül’dür. Bizi ateşledi ve mücadelemizi sürdürmemize neden oldu. Bununla ilgili kitap hazırlamayı da düşünüyorum” diye konuştu. UĞUR AKAGÜNDÜZ

KOMŞUDA ORTALIK KARIŞTI! RUSYA’DA DARBE GİRİŞİMİ Haber

KOMŞUDA ORTALIK KARIŞTI! RUSYA’DA DARBE GİRİŞİMİ

Prigojin, Rusya Savunma Bakanlığının Wagner'i kandırarak ortadan kaldırmak istediğini ileri sürdü ve "Rusya Savunma Bakanlığına taviz vermeye, silahlarımızı teslim etmeye ve ileride ülkemizin nasıl korunacağına dair bir çözüm bulmaya hazırdık." dedi. Prigojin, iddialarına devam ederek, "Bugün kamplarımıza füzelerle saldırı düzenlediler. Birçok askerimiz hayatını kaybetti." şeklinde konuştu. Wagner'in buna karşılık vereceğini vurgulayan Prigojin, "Wagner Konseyi karar aldı. Ülkemizin askeri yönetimi tarafından yapılan kötülüğe son verilmesi gerekiyor. Bugün adamlarımızı öldüren ve on binlerce Rus askerinin ölümüne neden olanlar cezalandırılacak. Herkesi bu duruma karşı çıkmamaya çağırıyorum. Karşımıza çıkanı tehdit olarak kabul edeceğiz ve derhal etkisiz hale getireceğiz. Bizi durdurmaya çalışmayın. Görevimizi tamamladıktan sonra tekrar cepheye döneceğiz ve ülkemizi korumaya devam edeceğiz. Askerlerimizi öldürenleri ortadan kaldıracağız ve adaleti sağlayacağız. 25 bin kişilik taktik ve stratejik gücümüz hazır bekliyor. Herkesi aramıza katılmaya davet ediyorum. Bu bir askeri darbe değil, adalet harekatıdır. Eylemlerimiz orduyu hedef almamaktadır. Birçok Rus askeri bizi desteklemektedir. Bize destek mesajları göndermektedir." şeklinde konuştu. Prigojin, Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu'nun Wagner'i yok etmek amacıyla Rostov bölgesine operasyon düzenlediğini ve bu amaçla topçu birlikleri ve hava kuvvetlerini kullandığını iddia etti. Ayrıca bölgede savaşta hayatını kaybeden 2 binden fazla Rus askerinin cesetlerinin bulunduğunu ve kayıpların gizlendiğini öne sürdü. FSB ARAYA GİRDİ Rusya Ulusal Terörle Mücadele Komitesi, Yevgeniy Prigojin'in açıklamalarının doğru olmadığını belirterek, "FSB, silahlı isyan çağrısına karşı ceza davası açtı. Gayrimeşru eylemlere derhal son verilmesini talep ediyoruz." şeklinde bir açıklama yaptı. UKRAYNA SESSİZLİĞİNİ BOZDU Ukrayna Savunma Bakanlığı, Rusya'daki darbe iddialarına ilişkin resmi sosyal medya hesabından "İzliyoruz" şeklinde bir paylaşım yaptı. VLADİMİR ALEKSEYEV 'DEN AÇIKLAMA Rusya Genelkurmay Başkanlığı’nın Askeri İstihbarat Direktör Birinci Başkan Yardımcısı Korgeneral Vladimir Alekseyev de Wagner savaşçılarına şu çağrıyı yaptı: “Niyetiniz her ne olursa olsun yaptığınız şey ülkenizi ve Devlet Başkanı’nızı sırtından bıçaklamaktır. Böyle bir provokasyonu ancak düşmanlar gerçekleştirebilir. Sizlere kendinize gelmeniz için çağrı yapıyorum ve emirlerin sadece Başkomutan (Devlet Başkanı Vladimir Putin) tarafından verilebileceğini hatırlatmak istiyorum.” Haber MERKEZİ

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.