Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Pınar Çalım

Batı Ekspres - Edirne'nin Haber Sitesi - Pınar Çalım haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Pınar Çalım haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Bademin sağlık için 5 şaşırtıcı faydası Haber

Bademin sağlık için 5 şaşırtıcı faydası

Diyetisyen Pınar Çalım kuruyemiş olarak tükettiğimiz bademin 5 faydasını www.batiekspres.com okuyucuları için sıraladı. Bademi çiğ bir şekilde kullanmanın vitamin ve mineral kaybını engelleyeceğini belirten Diyetisyen Pınar Çalım; “Badem, sağlık için birçok fayda sağlayan besleyici bir kuruyemiştir. Kalp sağlığında, cilt sağlığına kadar birçok faydası vardır” dedi. İşte bademin 5 faydası: 1. Doymamış yağlar ve antioksidanlar içerir. Bu bileşenler kalp sağlığını destekleyebilir ve kardiyovasküler hastalıkların riskini azaltabilir. 2. E vitamini ve diğer besinler açısından zengindir. Bu besinler beyin fonksiyonlarını destekleyebilir, bilişsel işlevleri artırabilir ve yaşlanma sürecinde beyin sağlığını koruyabilir. 3. Badem, kalsiyum, magnezyum ve fosfor gibi mineraller açısından zengindir. Bu mineraller kemik sağlığını destekleyebilir ve osteoporoz riskini azaltabilir. 4. Badem, E vitamini ve antioksidanlar içerir. Bu bileşenler cilt sağlığını iyileştirebilir, cilt yaşlanmasını geciktirebilir ve ciltteki hasarı azaltabilir. 5. Badem, sağlıklı yağlar ve lif açısından zengindir. Bu özellikler tokluk hissini artırabilir, açlık hissini azaltabilir ve kilo kontrolüne yardımcı olabilir. Çiğ bir şekilde kullanmak vitamin ve mineral kaybını engelleyecektir. O yüzden bademi çiğ bir şekilde kullanabilirsiniz.” ERGİN SÖZER

Bayram sonrası sağlıklı beslenme nasıl olmalı? Haber

Bayram sonrası sağlıklı beslenme nasıl olmalı?

Uzun süre açlık ve hatalı beslenme Ramazan ayı boyunca öğün sayısının azalması ile meydana gelen metabolizma hızının yavaşlaması Ramazan ayı sonrasında öğün sayılarının normale dönmesi özellikle Ramazan Bayramı ve tatilde daha fazla yemek yeme isteği sonucu kilo alımı ve mide sorunları gerçekleşebilmektedir. Diyetisyen Pınar Çalım günde mutlaka 2,5 litre su tüketilmesi gerektiğini vurgulayarak sağlıklı beslenme önerileri ile birlikte örnek bayram sonrası menülerini paylaştı. 30 gün tutulan oruç ile metabolizma hızının yavaşladığı ve su tüketiminin azaldığını vurgulayan Çalım, “Ramazan ayı boyunca yemek düzenimiz ve alışkanlıklarımızda değişiklikler oluştu. 9 günlük bayram tatili ile birlikte değişen bu düzenimiz kurulan sofralar ve yenilen tatlılarla bir daha değişti. Peki şimdi tatil bitti ve normal düzenimize dönme zamanı olduğunu hatırlamalıyız. Özellikle su tüketimimiz çok önemli. Özellikle günde 2,5 litre su tüketmeye özen göstermeliyiz. Bunun yanı sıra 30 dakikalık kısa yürüyüşlerle metabolizmamızı desteklemeliyiz.30 günlük Ramazan Ayı sonrasında bayramda ve tatilde dayanamayıp fazla yemiş olabilirsiniz. Ancak sağlıklı beslenme programı ile hem midemizi rahatlatabiliriz hem de aldığımız kiloları verebiliriz. Gün içerisinde öğünlerimizde porsiyon kontrolü yaparak, bol su tüketerek ve aktivitelerimizi artırarak kilo kontrolü sağlayabiliriz” dedi. Ramazan Bayramı sonrası sağlıklı bir şekilde beslenmek için örnek 3 günlük bir diyet listesi şu şekilde olabilir: 1. Gün: Kahvaltı: Yulaflı, meyveli probiyotikli yoğurt Öğle: Izgara tavuk göğsü veya hindi fileto Mevsim salatası Ara öğün: 1 avuç çiğ badem Akşam: Sebze çorbası, Yoğurt. 2. Gün: Kahvaltı:1 adet haşlanmış yumurta,1 dilim beyaz peynir,1 dilim tam buğday ekmek, Zeytinyağlı bol yeşillik Öğle:1 porsiyon zeytinyağlı semizotu yemeği,4 yemek kaşığı yoğurt Ara öğün:1 su bardağı kefir, 1 taze meyve Akşam: Izgara köfte, Bir dilim tam buğday ekmeği, Yeşillikli salata 3. Gün: Kahvaltı: Granola, yoğurt Ara öğün: Bir avuç kuru kayısı veya incir. Öğle: Izgara somon balığı, Mevsim salatası Ara öğün: kuru kayısı veya kuru incir Akşam: Sebzeli nohut yemeği, Bir dilim tam buğday ekmeği,1 su bardağı ayran Bu örnek diyet listesi, bayram sonrası dengeli ve sağlıklı beslenmeyi teşvik etmek içindir. Doğru porsiyon ve kişi özel beslenme tavsiyeleri için diyetisyeninize başvurmayı unutmayın. HİLAL PEKER

Bağışıklık sisteminizi harekete geçiren besinler Haber

Bağışıklık sisteminizi harekete geçiren besinler

Kış aylarında su tüketiminin oldukça önemli olduğuna değinen Diyetisyen Pınar Çalım, “düzenli su tüketimi ile beraber sofralarımızda bulunduracağımız zencefil ve sarımsak, doğal antioksidanlar içerir dolayısıyla bağışıklık sistemini destekleyebilir” dedi. Kış ayının kendini iyice hissettirdiği ve hastalıkların yoğun yaşandığı bu günlerde Diyetisyen Pınar Çalım, bağışıklığımızı güçlü tutmak için su içmenin yanı sıra soframızda bağışıklığımızı destekleyici besinlere düzenli olarak yer açmanın oldukça önemli ve koruyucu etkisi olduğunu belirtti. Diyetisyen Pınar Çalım “Kış aylarında su tüketimi oldukça önemlidir. Ayrıca sofralarımızda yer vereceğimiz zencefil ve sarımsak, doğal antioksidanlar içerir ve bağışıklık sistemini destekleyebilir. Zencefil, anti-enflamatuar özelliklere sahiptir ve soğuk algınlığı gibi enfeksiyonlarla savaşabilir. Zencefil, içerdiği gingerol adlı bileşik sayesinde iltihaplanmayı azaltabilir ve bağışıklık hücrelerinin aktivitesini artırarak virüs ve bakterilere karşı savunma mekanizmasını destekleyebilir. Sarımsak ise antimikrobiyal özelliklere sahiptir, bağışıklık hücrelerinin aktivitesini artırabilir. Sarımsak ise antimikrobiyal özelliklere sahiptir, bağışıklık hücrelerinin aktivitesini artırabilir. Sarımsak ise allicin içerir, bu da antibakteriyel ve antiviral özelliklere sahiptir. Her iki baharat da genel sağlık için faydalı olabilir, ancak aşırı tüketimde yan etkiler olabilir. Zencefilin aşırı kullanımı, mide rahatsızlığı, mide bulantısı veya kan pıhtılaşmasını etkileyebilir. Sarımsak tüketimi ise bazı kişilerde mide problemlerine, alerjik reaksiyonlara veya cilt tahrişine yol açabilir. Ham sarımsak, bazı insanlarda sindirim rahatsızlıklarına neden olabilir. Her iki baharatın da, özellikle ham şekilde aşırı miktarda tüketildiğinde, bazı ilaçlarla etkileşimlere yol açabileceği unutulmamalıdır. Bu nedenle, özellikle kronik bir sağlık sorununuz varsa veya düzenli olarak ilaç kullanıyorsanız, öncelikle bir sağlık uzmanına danışmalısınız. Bunun dışında bağışıklığınız için kış aylarında su tüketiminde önemlidir. Su içmek, genel sağlığınızı destekleyebilir ve bağışıklık sistemini güçlendirebilir. Yeterli su tüketimi, vücuttaki hücrelerin ve organların düzgün çalışmasını sağlar, toksinlerin atılmasına yardımcı olur. Aynı zamanda, vücut sıvı dengesini korumak, bağışıklık hücrelerinin etkinliğini artırabilir. Ancak, suyun tek başına bir bağışıklık güçlendirici olarak düşünülmesi yerine, sağlıklı bir yaşam tarzının bir parçası olarak değerlendirilmelidir. Beslenme, uyku düzeni ve stresten kaçınma gibi faktörlerle birlikte düzenli su tüketimi, genel bağışıklık sağlığını destekleyebilir” dedi. MERT ERİŞKİN

Obezite için hazır gıdaya karşı ev yemekleri Haber

Obezite için hazır gıdaya karşı ev yemekleri

Diyetisyen Pınar Çalım, obezitenin önlenmesi ve sağlıklı bir yaşamın sürdürülebilmesi için doğru beslenme programının ve fiziksel aktivitelerin önemli olduğunu vurgulayarak, "Dışardan hazır gıdalar almak yerine evde yemek veya yiyecek hazırlamaya özen gösterilmelidir" dedi. Yüksek yağlı ve yüksek fruktozlu diyetin, obeziteye ve insülin direncine zemin hazırlayabileceğine dikkat çeken Diyetisyen Çalım sözlerine şöyle devam etti: “Obezite, Dünya Sağlık Örgütü tarafından “Sağlığı bozacak ölçüde vücutta anormal veya aşırı yağ birikmesi” olarak tanımlanmaktadır. Fiziksel ve ruhsal sorunlara neden olan obezite iş gücünü azaltması, ülke ekonomisini etkilemesi ve kişiyi toplumdan soyutlaması nedeniyle sosyal bir sorundur. Modern yaşamın getirdiği beslenme alışkanlıklarında yağların ve karbonhidratların fazla miktarda tüketilmeye başlandı ve bireylerin fiziksel aktiviteden uzaklaşmak obezitenin en önemli nedenlerden biridir. Aynı zamanda bozulan beslenme alışkanlıkları beraberinde hazır gıdaların tüketiminin artmasından dolayı da obezite riskini arttırır. Son yıllarda salgın haline gelen obezite ve metabolik bozuklukların temelinde hareket azlığı ve batı tarzı beslenme yer alır. Bu beslenme tarzı yüksek yağlı ve yüksek fruktozlu yiyecekleri içerir. Kalıtım ve çevresel faktörler ile birlikte özellikle beslenmenin önemli bir etken olduğu obezite, çağımızın epidemisi olarak anılmakta ve gelişmiş-gelişmekte olan ülkelerde prevalansı giderek artan önemli sağlık sorunlarından birisidir. Diyet kaynaklı obezitede artışın başında özellikle hazır gıdaların beslenmeye dahil olmasıdır. Yüksek yağlı ve yüksek fruktozlu diyet obeziteye ve insülin direncine zemin hazırlayabilir. Obezitenin salgın haline gelmesinde, hazır gıdalarda yoğun olarak kullanılan yüksek fruktozlu mısır şurubu tüketimindeki artışın da etkisi vardır. Fruktoz, yiyecek ve içecekleri tatlandırmak için kullanılan bir monosakkarittir. Bunun çay şekerine (Sukroz) göre; daha tatlı, daha ucuz olması ve tokluk hissi oluşturmaması gibi avantajlarından dolayı son yıllarda gıdalarda kullanımı giderek artmıştır. Fruktoz, sadece obezitede rol oynayan basit bir enerji kaynağı değil, aynı zamanda fazla enerji alımından bağımsız olarak insulin direnci ve yağ depolanması gibi direkt metabolik etkileri olan bir gıda maddesidir. Ayrıca diyet kaynaklı ve alkole bağlı olmayan karaciğer yağlanması, obezite, kalp-damar hastalıkları ve şeker hastalığı gibi çeşitli metabolik hastalıklara neden olmaktadır. Yüksek fruktozlu mısır şurubu; alkolsüz içecekler, reçeller, konserveler ve hazır gıdalarda kullanılır. Son yıllarda gittikçe tüketimi artan hazır gıdalar sayesinde yüksek yağlı ve fruktozlu diyet alımının arttığı göz önüne alınırsa hazır gıdalar sinsi bir şekilde diyabete zemin hazırlıyor olabilirler. Yani hazır gıda tüketimine sınırlandırma getirilmesi ya da en azından içeriklerinin ticaret değil insan odaklı olarak yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir.” Diyetisyen Çalım ayrıca, obezitenin önlenmesi ve sağlıklı yaşamın sürdürülebilmesi adına evde yemek hazırlamaya özen gösterilmesi ve haftada en az 150 dakika fiziksel aktivite yapılmasının önemine vurgu yaparak, bireyleri bilinçli beslenme ve aktif bir yaşam tarzı benimsemeye davet etti. ERGİN SÖZER

Selülit sorunu olanlar aman dikkat!Bu besinlerden uzak durun Haber

Selülit sorunu olanlar aman dikkat!Bu besinlerden uzak durun

Estetik açıdan rahatsız edici bir görünüme neden olan selülitin son zamanlarda daha fazla artışa geçtiğini belirten Diyetisyen Pınar Çalım,selülitin oluşumunu azaltabilecek tavsiyelerde bulundu. Selülit özellikle kadınların büyük bir problemi olup, kombine bir tedavi gerektiren dermatojik bir sorundur. Hormonal sebepler, genetik yapı, dolaşım bozuklukları, vücuttaki enfeksiyonlar ve yanlış bir yaşam tarzı selülit oluşumunu tetiklemektedir. Dermataloji tedavisinin yanında beslenme ve egzersiz ile desteklenmesi selülit için başarılı çözümler sağlayacaktır. Yağlı Etler, Kızartmalar Ve Fast Food; Yağlı etler yüksek bir doymuş yağ içeriğine sahiptir. Bu etlerin tüketimi vücutta yağlanmaya sebep olur. Kızartmalar ise trans yağ içeriği yüksektir. Bu da dolaşımda bozukluklara sebebiyet verir. Tereyağ; doymuş yağ içeriği yüksek olan bir hayvansal üründür. Bu yağ tüketiminin kısıtlayarak zeytinyağı, fındık yağı, kanola yağı gibi doymamış yağ içeriği yüksek bitkisel yağları beslenmemize ekleyebiliriz. Şekerli İçecekler; düzenli bir şekilde şekerli içecek tüketimi diyabete ve  kolestrolün yükselmesine sebep olur ve dolaşımı bozar. Hazır Soslar, Kahve Kreması Ve Şurupları, Hamur İşleri; bu besinler hem şeker hem de tuz içerikleri yüksektir. İşleniş Etler; içerisinde bulunan nitratlar damar yapısını bozarak dolaşım sorunlarına sebep olmaktadır.

İŞTE TARHANA’NIN AZ BİLİNEN 4 FAYDASI Haber

İŞTE TARHANA’NIN AZ BİLİNEN 4 FAYDASI

Sonbahar ve kış mevsimlerinde tercih edilen ve halk arasında ‘şifa deposu’ olarak görülen tarhana çorbası, geçmişten günümüze sofralardan eksik olmamaya devam ediyor. Edirne’de Diyetisyen Pınar Çalım, sofralardan eksik olmayan tarhananın en az bilinen 4 faydasını ve tarhana ile ilgili merak edilenleri Batı Ekspres’e anlattı. Tarhana’da A, B, B1, B2, B6, C, D, E, K, N vitaminlerinin yanı sıra kalsiyum, demir, sodyum, potasyum, magnezyum, çinko, bakır, manganez gibi önemli mineraller ve çok sayıda amino asit bulunduğunu belirten Çalım, “Tarhana, Orta Asya’dan göçen Türkler ve Moğollar tarafından Anadolu’ya gelen ve Türk mutfağında önemli bir yeri olan otantik bir lezzetimizdir. Aslında bakıldığında yoğurdun muhafaza şeklidir. Tarhana; buğday unu, yoğurt, biber, tuz, soğan, domates ve aroma verici bitkisel maddelerle yoğrulan, hamurun fermente edildikten sonra kurutulması, öğütülmesi ve elenmesi ile elde edilen bir gıdadır” ifadelerini kullandı. “FARKLI YÖRELERDE FARKLI ÇEŞİTLERİ VAR” Çalım, Türkiye’de farklı yörelerde kullanılan hammadde değişiklikleri ve sunum şekli nedeniyle Tarhanalar arasında farklılıklar bulunduğunu söyleyerek; “Ege, Trakya, Gediz, Sivas, Maraş, Beyşehir, Kastamonu yaş, göce, göçmen, kiren (kızılcık), hamur, et, süt, üzüm Tarhanaları ve top, ak, kıymalı, şalgamlı ve pancarlı Tarhanalar, Türkiye’de farklı tarhana çeşitleridir. Besin değeri bakımından oldukça zengin olan tarhana yüzyıllardır sofralarımızın baş tacı olup, nerede yaşarsak yaşayalım ortak değerlerimizdendir. Toplumun değişen ihtiyaçlarına ve tercihlerine göre farklı şekillerde ve farklı amaçlarda üretimleri, ev ya da işletme şartlarında devam etmektedir” dedi. “PROTEİN KALİTESİ YÜKSEK” Tarhana’nın az bilinen 4 faydasını açıklayan Çalım; “Protein kalitesi yüksektir. Tarhana’nın 2 ana maddesi olan buğday/buğday unu ve yoğurttur. Buğday düşük kalitede protein içeriyor olsa da proteinin yapı taşı olan iki önemli amino asidi içerir. Yoğurtta ise bol miktarda amino asit bulunmaktadır. Bu iki ana maddenin birleşimi ile esansiyel aminoasitler birbirini tamamlayarak yüksek proteinli bir gıda oluşturmaktadır” sözlerine yer verdi. “BAĞIRSAK VE KALP SAĞLIĞI İÇİN YARARLI” Çalım, Tarhana’nın bağırsak ve kalp sağlığı için yararlı olduğunu söyleyerek; “Büyük oranda lif içerir. Kolesterol, yüksek tansiyon, damar hastalıklarının azalmasına da yardımcı olmaktadır. Tarhana ayrıca, laktik asit fermentasyonundan faydalanarak üretilen fermente bir gıdadır. Fermente gıdalar, besleyicilik değeri yüksek, sindirimi rahatlatan, uzun süre bozulmadan tüketilebilen, katma değer açısından da büyük öneme sahip ürünlerdir. Bağırsak florasını düzenler ve sindirimi kolaylaştırır” dedi. “BESİN DEĞERİ YÜKSEK” Tarhana’nın besin değeri yüksek ve bağışıklığı güçlendirici özelliğine dikkat çeken Çalım; “Tarhana’da A, B, B1, B2, B6, C, D, E, K, N vitaminleri haricinde, kalsiyum, demir, sodyum, potasyum, magnezyum, çinko, bakır, manganez gibi önemli mineraller ve çok sayıda amino asit bulunduğu tespit edilmiştir. Bebeklerin kemik gelişimi ve immün sistemin kuvvetlenmesi açısından da önemli bir çorba çeşididir” ifadelerine yer verdi. “RAHATLIKLA TÜKETEBİLİRLER” Laktoz intoleransı olan kişilerin de Tarhana’yı rahatlıkla tüketebileceğini belirten Çalım; “Tarhana’nın başka bir faydası, fermantasyon sürecinde meydana gelen laktozun, laktik asitler tarafından parçalanması ile laktoz intöleransı olan kişilerin bu çorbayı rahatlıkla tüketebilmesidir” diye konuştu. ERGİN SÖZER

FORMA GİRMEK İSTEYENLERE SONBAHAR’A ÖZEL ÖNERİLER Haber

FORMA GİRMEK İSTEYENLERE SONBAHAR’A ÖZEL ÖNERİLER

Mevsim geçişlerinde özellikle kış aylarında, kapalı mekânlarda daha fazla zaman geçirme eğiliminde olunan, soğuk hava ve tatlı isteği gibi faktörlerle beslenme alışkanlıklarında değişiklikler meydana gelebiliyor. Kilo almış olmaktan yakınanlar için diyete başlamanın tam zamanı. Ancak, unutulmamalıdır ki herkesin vücut yapısı, sağlık durumu ve yaşam tarzı farklıdır. İnternetten veya çevreden duyulanlarla değil; bireysel ihtiyaçlara uygun bir diyet programı belirlemek önemlidir. Şok diyetlerin bilinçsizce uygulandığında çok ciddi sağlık sorunlarına yol açabildiğini vurgulayan Beslenme ve Diyet Uzmanı Kıymet Pınar Çalım; “Üstelik sağlıksız ve düzensiz yapılan bu tarz diyetlerle verilen kiloların korunması mümkün değildir ayrıca kısa sürede tekrar kilo alınması da kaçınılmaz bir gerçektir” dedi. Sağlıklı, düzenli ve kalıcı bir kilo kaybı için doğru ve düzenli beslenmenin püf noktalarını anlatan Çalım, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.   “KARARLI OLUN VE İLERLEMEYİ ADIM ADIM SAĞLAYIN” Kilo vermeye karar verenlere seslenen Çalım; “Kilo verme hedefinize karar verdiyseniz, ani kararlar almak yerine planlı ve sürdürülebilir adımlarla başlamak önemlidir. Hedeflerinizi belirleyip mevcut durumunuzu değerlendikten sonra, sağlıklı ve dengeli bir şekilde kilo vermeye odaklanın. Hemen radikal değişikliklere gitmek yerine, küçük ama etkili adımlarla başlayın. Mesela, beslenme alışkanlıklarınızda iyileştirme yapmak istiyorsanız, öncelikle sağlıklı yiyecekleri tercih edin ve öğün aralıklarınızı düzenleyin. Eğer hareketsiz bir yaşam tarzınız varsa, spor salonlarına koşmak yerine günlük aktivitenizi artırmak adına basit yürüyüşlerle başlayın. Unutmayın, küçük değişiklikler zamanla büyük sonuçlara yol açabilir” ifadelerini kullandı.    “KARBONHİDRAT ALIMINIZI KONTROL ALTINDA TUTUN”  Çalım, karbonhidrat içeren yiyeceklere karşı uyarlarda bulunarak; “Kan şekerini aniden yükselip sonra hızla düşürebilen yüksek karbonhidrat içeren yiyeceklere özellikle dikkat edin. Bu durum, daha fazla aç hissetmenize neden olabilir ve sonucunda aşırı yeme eğilimine yol açabilir. Sağlıklı kilo kaybı hedeflerinize ulaşmak için uzman bir rehberlikle kişiselleştirilmiş ve dengeli bir beslenme planı oluşturarak porsiyon kontrolünü sağlamak önemlidir” dedi. “KAHVALTILARINIZA PROTEİN EKLEYİN VE BESLENME PLANINIZI DÜZENLEYİN” Proteinin sindirimi daha uzun süren bir besin grubu olduğunu, açlık hormonlarını kontrol altında tutarak tok hissetmenize yardımcı olduğunu belirten Çalım; "Aynı zamanda, yüksek proteinli bir kahvaltı, ilerleyen saatlerde daha az acıkmamıza ve açlık hissimizi daha uzun süre bastırmamıza katkı sağlar. Tipik bir kahvaltıda protein içeren gıdalara odaklanmalısınız. Örneğin, yumurta alerjiniz yoksa veya kalp-damar sağlığınız uygunsa, her gün haşlanmış bir yumurta, beyaz peynir ile birlikte tercih edebilirsiniz. Bu protein ihtiyacını tam buğday ekmeği, avokado, zeytin/ceviz veya posalı sebzeler gibi sağlıklı lif kaynakları ve yağlarla destekleyebilirsiniz. Bitkisel ürünler içeren bir kahvaltı için olarak bitkisel süt ile yulaf ve ceviz, badem gibi yağlı tohumları kahvaltınızda kullanabilirsiniz” sözlerine yer verdi. “DÜZENİSİZ ÖĞÜN SAATLERİ KİLO ALIMINA NEDEN OLABİLİR” Düzenli öğün saatlerinin sağlıklı beslenmenin temel kurallarından biri olduğunu vurgulayan Çalım; "Saatlerin düzensiz olması, geç saatlerde yemek tüketilmesi metabolizmanın yavaşlamasına ve kilo alımının artmasına neden olabilir. Evden çalışıyor olsak bile öğün aralıklarını belirlemek ve sağlıklı ev yapımı yemekleri tercih etmek önemlidir" ifadelerine yer verdi. “UYKUNUZA ÖZEN GÖSTERİN” Uykusuzluğun etkilerine dikkat çeken Çalım; “Yeterli uyku, hormonlarımızın denge içinde çalışmasını sağlayarak vücudumuzun yenilenmesine ve enerji seviyelerinin düzenlenmesine yardımcı olur. Uykusuzluk durumunda, açlık hormonu olan ghrelin artarken, kilo kontrolünü sağlayan leptin hormonu azalır. Bu da vücudun aşırı açlık hissetmesine ve yüksek kalorili gıdalara yönelmesine neden olabilir. Ayrıca, uykusuzluk duygu durumunu olumsuz etkileyerek, duygusal tatmin için karbonhidratlı ve kalorili gıdalara yönelme eğilimini artırabilir. Bu nedenlerle, yeterli uyku almak, özellikle gece geç saatlere kadar uyanık kalmamak, kilo verme sürecinizde kritik bir öneme sahiptir” dedi.  “YEMEKLERİNİZİ PLANLAYIN VE SU TÜKETİMİNE ÖNEM VERİN” Çalım, sağlıklı kilo vermede suyun önemine dikkat çekerek; "Sağlıklı kilo kaybı ve devamında sağlıklı beslenme alışkanlıkları edinme sürecinde, yediğiniz gıdaların ne zaman ve ne kadar olduğu oldukça kritiktir. Sağlıklı kilo verme hedeflerinize ulaşmak için belirlenen beslenme öğün düzeninin yanı sıra, yemek planını önceden yapmak ve alışverişleri buna göre organize etmek önemlidir. Su tüketimi de sağlıklı kilo verme sürecinde vazgeçilmez bir faktördür. Günlük su ihtiyacınızı kilonuza göre 20-30 ml hesaplayarak belirleyebilirsiniz. Su içmek, mide doygunluğunu artırarak yüksek kalorili gıda tüketimini azaltabilir, bu da kilo verme sürecinizi destekleyebilir" diyor. Bu nedenle, gün içinde yeterli su içmeye özen göstermek, sağlıklı kilo verme hedefinizi destekleyebilir” sözlerine yer verdi. “DÜZENLİ EGZERSİZ YAPMAYI ALIŞKANLIK HALİNE GETİRİN”  Düzenli egzersizin kilo verme sürecinde kritik bir rol oynadığını belirten Çalım; “Sağlıklı bir diyetle birleştiğinde, düzenli egzersiz sadece kalori kısıtlamasına bağlı kalmadan kilo verme sürecinin etkinliğini artırmakla kalmaz, aynı zamanda genel sağlığı iyileştirir” dedi. Çalım, haftada 150 dakika orta düzeyde fiziksel aktivite veya 75 dakika yoğun aktivite yapmanın, sağlıklı bir beslenme ile birleştiğinde kilo verme ve ideal kiloyu koruma konusunda önemli bir rol oynadığını vurguluyor. “EGZERSİZİ YAŞAM TARZINIZA DÂHİL EDİN” Düzenli egzersizin, metabolizmayı hızlandırarak günlük yağ yakımını artırdığını ve yağsız vücut kütlesini korumaya yardımcı olduğunu belirten Çalım "Günlük aktiviteler, ev işleri veya alışveriş gibi günlük rutinler kilo kaybı için yeterli egzersiz yerine geçmez. Kilo verme amacıyla düzenli ve tekrarlayan fiziksel aktiviteleri benimsemek önemlidir. Egzersizi bir zorunluluk olarak değil, keyif aldığınız ve size uygun olan aktiviteleri seçerek yaşam tarzınıza dâhil edin" diye konuştu.  ERGİN SÖZER

SONBAHARDA BAĞIŞIKLIĞA TAKVİYE 7 BESİN Haber

SONBAHARDA BAĞIŞIKLIĞA TAKVİYE 7 BESİN

Havaların soğumaya başlaması ile birlikte grip ve üst solunum yolu hastalıklarının görülme oranında artışların olduğu sonbahar ve kış aylarında güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olmamız çok daha fazla önem kazanıyor. Doğru beslenmenin, sadece kilo kontrolünü değil, vücudun bağışıklık kontrolünü de sağladığını belirten Beslenme ve Diyet Uzmanı Kıymet Pınar Çalım, sonbahar ve kış aylarında sofralarımızda bulundurmanız gereken 7 besini okuyucularımız için anlatarak önerilerde bulundu!   Balık Omega-3 yağ asitleri kalp ve damar hastalıkları dışında bağışıklık sistemini güçlendirdiğini ve inflamatuar süreçleri azalttığını göstermiştir. Hücre zarının yapı taşı olarak kullanılan yağ asitleridir ve çeşitli hormonların üretimi için de gereklidir. Vücut, Omega-3 yağ asitlerini kendi üretemez bu nedenle besinler yoluyla alınması gerekmektedir. Bunun en iyi kaynaklarından biri de deniz ürünleri olan balıktır. Omega-3 yağ asiti açısından zengin olan hamsi, lüfer, somon, ton balığı, mezgit gibi balıklardır. Haftada 2 kez toplamda 300 gram olarak önerilmektedir. Balıkları yağ oranları fazla olduğu için ızgara, buharda ya da fırında pişirmeyi tercih etmeliyiz. Yağda pişirilen balıkların içeriğinde bulunan faydalı yağ asitleri en aza inmektedir.  Nar Antioksidan içeriği en yüksek meyve olan nar yüksek C vitaminine sahiptir. Tek bir nar günlük C vitamini gereksiniminin %40'ından fazlasını karşılayabilecek düzeyde vitamin içeriğine sahiptir. Antioksidan özelliğe sahip olan C vitamini, vücutta her türlü enfeksiyona karşı savaşırken hücrelerde oksidatif hasarların oluşumunu engelleyerek tüm kanser türlerine karşı koruma sağlar. C vitamini, oldukça hassas bir vitamin olup pişirme, pastörize etme ve metalle temas gibi durumlarda tamamen yok olabilir. Bu nedenle narın metal bıçak, blender gibi aletlerle temas ettirilmeden taze olarak tüketilmesinde fayda vardır. Ayva Kış aylarında yüksek bir C vitamine sahip bir meyve de ayvadır. Ayva, hücreleri serbest radikal hasarına karşı korur ve iltihabı azaltabilecek zengin bir antioksidan kaynağıdır. Bazı araştırmalar, quercetin ve kaempferol gibi flavonoller de dahil olmak üzere ayvalardaki bazı antioksidanların iltihabı azalttığını öne sürmektedir. Kuşburnu Kuşburnu; bağışıklık sisteminin güçlü tutulmasında kilit rol oynayan C vitamininin en yüksek oranda yer aldığı besinlerden bir tanesidir. Aynı zamanda A ve E vitaminleri ile polifenoller açısından da oldukça zengin olan kuşburnu, vücudu enfeksiyonlardan koruyan lenfositlerin üretimini destekler. Enfeksiyöz ajanlara karşı bağışıklık yanıtını güçlendirir. Bu nedenle enfeksiyon hastalıklarına karşı önemli bir koruyucudur. Kuşburnun kış aylarında marmelat veya çayı sıklıkla tercih edilmektedir. Fakat C vitamini içeriği yüksek olan kuşburnu; ısıl işlem, metalle temas gibi durumlarda önemli ölçüde C vitamini kaybına uğraması sebebiyle taze olarak tüketilmesi daha faydalıdır. Kefir Sindirim sistemimizdeki yararlı bakterilere probiyotik adı verilir. Probiyotikler zararlı bakterilerin sayısını azaltmak, bağışıklık sistemimizi güçlendirmek, bağırsak fonksiyonlarını güçlendirmek gibi çok önemli görevlere sahiptir. Tüketilen besinlerden direkt olarak etkilenen bağırsak florasının desteklenmesi sağlığımız için ciddi önem taşır. Kefir tüketmek, bağırsak florasındaki yararlı bakterilere destek olur ve bağışıklık sistemini güçlendirmenin yanında birçok farklı fayda sağlar. Havuç  Antikanserojen özelliği bulunan fitokimyasal içeren havuç, bağışıklığı güçlendirerek kanserin yayılmasını önlemektedir.  Kivi Antioksidan kaynağı bir besin olarak kivi, vücudun bağışıklık yanıtını uyaran yüksek bir C vitamini oranına sahiptir. Ayrıca antioksidan özelliğiyle serbest radikalleri etkisiz hale getirerek vücudu oksidatif strese karşı korur. ERGİN SÖZER

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.