Hava Durumu

#Psikolog

Batı Ekspres - Edirne'nin Haber Sitesi - Psikolog haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Psikolog haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Uzman Psikolog Açıkladı: Mükemmel Olmak Zorunda Mıyız? Haber

Uzman Psikolog Açıkladı: Mükemmel Olmak Zorunda Mıyız?

Edirne’de Uzman Psikolog Utku Tohumcu, sosyal medya kültürü ve akıllı telefonların da etkisiyle özellikle gençler arasında hızla artan mükemmeliyetçilik baskısı konusunda önemli uyarılarda bulundu. Her gün maruz kalınan kusursuz hayat algısının bireylerde yoğun kaygı ve yetersizlik hissi oluşturduğunu belirten Tohumcu, artışın temel nedenlerinden birinin dijital kıyas kültürü olduğunu vurguladı. Son yıllarda yapılan araştırmaların, genç yetişkinlerde mükemmeliyetçilik oranlarının keskin şekilde arttığını gösterdiğini söyleyen Uzman Psikolog Tohumcu, bu baskının kişiyi sürekli tetikte tuttuğunu ve zamanla kaygı bozukluklarına, tükenmişliğe hatta depresyona zemin hazırladığını ifade etti. “MÜKEMMELİYETÇİLİK BUGÜN BİR KİŞİLİK ÖZELLİĞİ DEĞİL, KÜLTÜREL BİR SALGIN” Mükemmeliyetçiliğin kültürel bir salgın haline geldiğini söyleyen Uzman Tohumcu; “Artık ‘elimden gelenin en iyisini yapayım’ değil, ‘diğerlerinden daha iyi olayım’ düşüncesi ön planda. Sosyal medya, mükemmel ve kusursuz bir profil sunmayı adeta zorunluluk haline getirdi. Bu baskı kişiyi sürekli tetikte tutuyor ve zamanla kaygı bozukluklarına, tükenmişliğe hatta depresyona zemin hazırlıyor” diye konuştu. “SÜREKLİ EKSİK HİSSETMENİN TEMELİNDE REDDEDİLME KORKUSU VAR” Mükemmeliyetçilik eğiliminin çoğu zaman görünmez bir korkuya dayandığını belirten Tohumcu, şu ifadeleri kullandı; “İnsanlar mükemmel görünmediklerinde yetersiz görüleceklerini, kabul edilmeyeceklerini düşünüyor. Beyin bu durumda sürekli ‘tehdit modu’nda çalışıyor. Yapılan çalışmalar, kronik mükemmeliyetçiliğin depresyon ve anksiyete bozukluklarıyla yüksek oranda ilişkili olduğunu gösteriyor. Hatta mükemmeliyetçi bireylerin yüzde 68’i kendilerini hiçbir zaman yeterli hissetmediğini ifade ediyor.” FİLTRELENMİŞ HAYATLAR, FİLTRELENMİŞ BENLİKLER YARATIYOR Tohumcu, sosyal medyanın büyük bir sahneye dönüştüğünü belirterek, paylaşılan kusursuz görüntülerin çoğu zaman gerçeğin sadece “cilalı” ve “filtreli” kısmı olduğunu söyleyerek; “Sosyal medyada mükemmel beden, iş arama sitelerinde mucize kariyer hikayeleri görüyoruz. Oysa bunlar günlük hayatın sadece vitrini. Biz ise kendimizi başkalarının vitriniyle, kendi hayatımızın ham halini kıyaslıyoruz. Bu durum özellikle gençlerde özsaygı dalgalanmalarına ve kimlik karmaşasına yol açıyor” dedi. “KUSURLU OLMAK, EN İNSANİ TARAFIMIZ” Mükemmel olma çabasının insanı kendinden uzaklaştırdığını vurgulayan Tohumcu, gerçek olmanın ve kusurları kabul etmenin en güçlü psikolojik dayanaklardan biri olduğunu dile getirdi. Tohumcu, “Kusurlarımız zayıflık değil; en insani tarafımız. Kusursuzluk hayranlık uyandırabilir ama doğallık bağ kurar. İnsan ilişkilerinde en güven veren şey mükemmel olmak değil, gerçek olmaktır” diye konuştu. “MÜKEMMEL OLMAK ZORUNDA DEĞİLİZ, GERÇEK OLMAK YETERLİ” Psikolojik iyi oluşun anahtarının, kişinin kendini olduğu haliyle kabul edebilmesinden geçtiğini ifade eden Tohumcu, sözlerini şöyle tamamladı: “Bugün mükemmel görünmek için harcanan çaba, bizi insan yapan kusurlardan uzaklaştırıyor. Aslında cevap çok net: Hayır, mükemmel olmak zorunda değiliz. Gerçek olmak yeterli.” Tohumcu, tüm bunlara rağmen kişinin sürekli mükemmel olmaya zorlanıyormuş gibi hissetmesi, bu durumun günlük hayatında işlev kaybına yol açması ya da sosyal geri çekilme, kontrolsüz harcamalar gibi davranışlara neden olması halinde profesyonel destek alınması gerektiğini de hatırlattı. HİLAL PEKER

Kalabalık Yalnızlık Toplumsal Tehlike Oluşturuyor Haber

Kalabalık Yalnızlık Toplumsal Tehlike Oluşturuyor

Klinik Psikolog Beril Eser Odabaşı, kalabalık yalnızlığın sadece bireysel bir deneyim değil toplumsal bir sorun olduğuna dikkat çekerek, "Kalabalık yalnızlık, bireylerin sosyal ortamlarda yer almalarına rağmen, duygusal olarak yalnız hissetmeleri durumudur. Yalnızlık hissiyle birlikte kişiler kaygı, stres, mutsuzluk, öfke veya hüzün gibi birçok duyguyu taşıyabilir. Yaşanan bu duygular derinleştikçe, kişiler ailelerinden, arkadaşlarından, işlerinden ve okullarından kopmaya başlarlar. Aslında bu kopma, bir döngü gibi kişiyi gerçek yalnızlığa sürükleyebilir. Depresyon, anksiyete veya sosyal fobi gibi psikolojik rahatsızlıklar, kalabalık yalnızlık hissinin bir sonucu olarak gelişebilir. Sürekli yalnızlık hissi, stres seviyelerini artırabilir ve bireylerin sosyal becerilerini zayıflatabilir, bu da zamanla ruhsal sağlık problemlerine yol açabilir. Bu açıdan bakıldığında durum, yalnızca bireysel bir deneyim değil, toplumsal bir sorundur. Bu hissin artmasında dijitalleşme, sosyal bağların yüzeysel hale gelmesi ve hızlı yaşam temposu gibi faktörler etkili olmuştur. Toplum olarak daha derin bağlar kurmayı, yüz yüze etkileşimleri teşvik etmeyi ve duygusal destek ağları oluşturmayı hedeflemeliyiz. Bu sadece bireysel değil, toplumsal bir iyileşme sürecidir. Bu nedenle somut bir adım atılmadığı takdirde yaşanmaya devam edecektir" dedi. Odabaşı, yüz yüze etkileşimin yerini alan sosyal medya ve dijitalleşmenin duygusal bağların zayıflamasına yol açabildiğini vurgulayarak, "Sosyal medya, bireylerin hayatlarını gösterdiği, ancak gerçek duygusal deneyimlerini paylaşmadığı bir platforma dönüşmüş durumda. Bu durum, bireylerin yalnızlık hissini pekiştirebilir çünkü insanlar sanal dünyada bağlantı kurarken, gerçek duygusal bağlar zayıflar. Bu his, özellikle dijital çağda daha da yaygınlaşmış durumda çünkü insanlar çevrimiçi bağlantılar kuruyor, ancak bu bağlantılar genellikle yüzeysel kalıyor. Dijital etkileşimler genellikle yüzeysel ve zamanla daha da yalnızlaştırıcı olabilir, çünkü bu platformlarda insanın gerçek benliğini ifade etmesi daha zor olur" dedi. Odabaşı, kalabalık yalnızlık hissiyle başa çıkabilmek için şu tavsiyelerde bulundu: "Duygusal Bağ Kurmak: Yalnızlık hissiyle mücadelede, derin ve samimi ilişkiler kurmak kritik. İnsanlar, daha anlamlı sosyal bağlantılar kurarak yalnızlık hissini hafifletebilirler. Sosyal Destek Aramak: Aile üyeleri, arkadaşlar veya profesyonel destek almak, yalnızlık hissini azaltabilir. Buna ek olarak bu zorlu duyguyla nasıl başa çıkabileceğinizi keşfedebilirsiniz. Dijital Detoks: Sürekli dijital dünyada olmak, yalnızlık hissini artırabilir. Bireylerin belirli sürelerle dijital platformlardan uzaklaşmaları faydalı olabilir. Bunun için belli sınırlamalar koymak, bir adım olabilir. Fiziksel Aktivite: Spor yapmak ve yoga gibi etkinlikler hem ruhsal sağlığı iyileştirir hem de yalnızlık hissini hafifletebilir. Sahilde, sokakta veya ormanda yapılan kısa yürüyüşler bile yalnızlık hissinin getirdiği duygulara destek olur. Aynı zamanda sosyalleşme ile kişiler "gerçek" bağlar kurabilir. Topluluk Etkinliklerine Katılmak: Gönüllülük çalışmaları veya sosyal gruplara katılmak, bireylerin toplumsal bağlarını güçlendirebilir".  

İşlevsiz İlişki Tavsiyelerine Dikkat! Haber

İşlevsiz İlişki Tavsiyelerine Dikkat!

Uzm. Psikolog M. Utku Tohumcu, son dönemlerde ilişkiler üzerine verilen işlevsiz tavsiyeler ve bunların doğruları hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Tohumcu, sağlıklı bir ilişkinin temel taşlarından birinin kişinin kendi duygularını ve ihtiyaçlarını tanıyabilmesi olduğunu vurguladı. Tohumcu, sosyal medyada ve popüler kültürde sıkça karşılaşılan yanlış yönlendirmelerin, ilişkilerde problemlere yol açabileceğini ve bu nedenle uzman görüşlerinin dikkate alınması gerektiğini ifade etti. Sağlıklı bir ilişkinin, açık iletişim üzerine kurulması gerektiğini hatırlatan Tohumcu, bireylerin ilişkilerinde profesyonel destek almaktan çekinmemeleri gerektiğini söyledi. İlişkilerle ilgili verilen bazı işlevsiz tavsiyeler ve doğrular hakkında örneklendirmeler yapan Tohumcu, bunlar dışında verilebilecek olan tüm diğer ‘Direkt’ tavsiyelerin kişiyi olmadığı biri haline dönüştürmeye çalışmaktan öteye geçemediğini ve bir süre sonra da kişiye zarar verir hale gelebileceğini ifade etti. “KİŞİ ÜZÜLDÜĞÜNDE KARŞI TARAFA İFADE EDEBİLMELİ” Kişinin üzüldüğünde sağlıklı bir iletişim kurarak karşı tarafa hayal kırıklığını ifade etmesi gerektiğini söyleyen Tohumcu; “Kişi üzüldüğünde yaşadığı hayal kırıklığını sağlıklı bir şekilde karşı tarafa ifade edebilmeli ve öfkesini kontrol altında tutup bir süre sağlıklı ve güvenli bir mesafeye çekilmelidir. Ancak bazı durumlarda kişiler bunu başaramayabilir. Üzüldüğünde bunu ifade edemeyebilir, bunun tam tersi çabucak affedebilir ya da yaşadığı hayal kırıklığını çok şiddetli bir şekilde karşı tarafa aktarabilir. Böyle senaryolarda ise ilişkideki ‘’Girdi – Çıktı’’ dengesinin bozulması kaçınılmaz olur. İşte ilişkilerin sağlıklı bir şekilde yürüyebilmesi için bunların kontrol edilebilmesi doğru olandır. Bunun dışında verilebilecek olan tüm diğer ‘’Direkt’’ tavsiyeler kişiyi olmadığı biri haline dönüştürmeye çalışmaktan öteye geçemez ve bir süre sonra da işe yaramaz hatta kişiye zarar verir hale gelebilir” dedi. “KAÇAN KOVALANIR MANTIĞI İŞLEVSİZ OLAN BİR YÖNTEMDİR” Tohumcu, ‘Kaçan kovalanır’ mantığının en işlevsiz ilişki yöntemlerinden biri olduğunu belirterek; “Kaçan kovalanır yöntemi çoğu zaman ilişkilerde ilgi almanın bir yolu olarak tavsiye edilse de sağlıklı ilişkiler için son derece işlevsiz olan bir yöntemdir. Sağlıklı süren bir ilişkide bunu yaptığınız taktide çok büyük ihtimalle partneriniz tarafından tutarsız olarak algılanır ve onun kafasının karışmasına neden olursunuz. Ayrıca ilişki için uzun vadede ciddi zarar riski barındırır. Oysa ki ilgiyi alabilmenin daha sağlıklı ve işlevsel yöntemleri de var... Yani ‘’arama, o seni arasın’’ tarzı bir yaklaşımı benimsemek aslında sanıldığı kadar iyi değil” diye konuştu. “AKIL OKUMAK KARŞINIZDAKİNİN DÜŞÜNCELERİNİ DEĞİL, KENDİ BAKIŞ AÇINIZI YANSITIR” Akıl Okumak stilinin de sağlıksız ilişki tavsiyelerinden biri olduğuna değinen Tohumcu; “Şimdi kesin böyle düşünüyor, söyle yapacak ya da aslında bunu demek istedi’ düşünce stilini ‘’akıl okumak’’ olarak nitelendirebiliriz. Oysa ki bunu yaptığınızda çoğu zaman karşınızdakinin düşüncelerini değil, olaya ilişkin kendi bakış açınızı yansıtırsınız. O yüzden akıl okumak yerine partnerinize düşüncelerini ve duygularını her zaman sormalısınız. İlişkiyi şeffaf ve anlaşılır kılabilmek sağlıklı bir ilişkilerin en önemli yönlerinden biridir” dedi. “SENİ ÜZDÜĞÜNDE ONU GÖRMEZDEN GEL DÜŞÜNCESİ İLİŞKİYE ZARAR VERİR” Tohumcu, ‘Seni üzdüğünde onu görmezden gel’ düşüncesinin uzun vadede ilişkiye zarar veren konulardan biri olduğunu söyleyerek; “‘Seni üzdüğünde onu görmezden gel’ mantığı partnerinizle aranızın açılmasının önüne geçecektir belki evet ancak bu da yine hem kişinin kendisine hem de orta ve uzun vadede ilişkiye zarar veren konulardan biridir, çünkü partneriniz sizin neye ne kadar kırıldığınızdan haberdar olamaz. Sümen altı ettiğiniz ve görmezden geldiğiniz her problem, daha büyük bir problem olarak karşınıza çıkma potansiyeli barındır” diye konuştu. “VAZGEÇİLMEZ OLDUĞUNA İNANMAK TEMEL PROBLEM” ’Ben merkezcilik’ stilinin ilişkilerin temel sorunlarından biri haline geldiğini belirten Tohumcu; “Vazgeçilmez olduğuna inanmak, zamane ilişkilerinin bir diğer temel problemlerinden. Çağımızın cilalayıp parlatılan kavramlarından ‘ben merkezcilik’ yani, ‘ben en değerliyim, ben tek ve biriciğim.’ Aslında bu doğru ve olması gereken bir şey. Her kişi kendisi için tek ve biricik olmalı ve sağlıklı sınırlar içerisinde kendisini sevebilmeli ve değer verebilmelidir. Ancak ilişki dinamikleri bu şekilde işlemez. Yazının başında da belirttiğim gibi ilişkiler ‘Girdi – Çıktı’ dengesi üzerine kurulur. Alma verme dengenin bozulduğu her ilişki er ya da geç çatırdamaya başlar ve en nihayetinde kırılır” ifadelerini kullandı. HİLAL PEKER

Edirne’deki psikologlar sorunlarına çözüm arıyor Haber

Edirne’deki psikologlar sorunlarına çözüm arıyor

Türk Psikologlar Derneği Edirne İl Temsilcisi Mehmet Utku Tohumcu, yardımcıları Ezgi Yürük ve Serenay Börektar ile birlikte Edirne ilinde faaliyet gösteren özel danışmanlık merkezlerinde çalışan psikologlarla bir araya gelerek, alandaki sorunları, talepleri ve önerileri değerlendirmek amacıyla bir toplantı düzenledi. Toplantıda, Türk Psikologlar Derneği'nin psikolog meslek yasası ve ruh sağlığı yasası gibi konulardaki çalışmalarını paylaşan Mehmet Utku Tohumcu, meslektaşlarına dernek faaliyetlerine aktif olarak katılmaları çağrısında bulunarak, desteklerini talep etti. Ayrıca, toplantıda alan dışı kişiler tarafından verilen yetkisiz ruh sağlığı hizmetleri gibi sektörel sorunlar ve çözüm önerileri de ele alındı. Toplantıda psikolog meslek yasası ve ruh sağlığı yasası çalışmalarının yanı sıra alanda yetkisiz hizmetlerin önlenmesi, danışmanlık hizmetlerinde taban ücret belirlenmesi gibi konulara da değindiklerini belirten Tohumcu; “Toplantıda, meslektaşlarımızın dile getirdiği sorunlar, talepler ve öneriler ışığında önemli bir karşılıklı diyalog gerçekleştirdik. Bu etkileşimli platform, psikologlar arasındaki iletişimi güçlendirmenin yanı sıra, alandaki gelişmeleri değerlendirme ve mesleki dayanışma anlayışını pekiştirme adına önemli bir adım oldu. Meslektaşlarımızın karşılaştığı zorlukları anlamak ve çözüm önerileri geliştirmek, Türk Psikologlar Derneği olarak önceliklerimiz arasında yer alıyor. Mesleğimizin geleceği ve toplumun ruh sağlığı için yoğun bir çaba sarf ederek, sunduğumuz hizmetlerin kalitesini artırmaya devam edeceğiz. Bu çerçevede, alandaki sorunların çözümüne odaklanarak meslektaşlarımızın mesleki gelişimine katkıda bulunmayı sürdüreceğiz” diye konuştu. Tohumcu meslektaşlarının toplantıya gösterdiği ilgi ve katılımından dolayı memnuniyetini dile getirerek, kendilerine teşekkür etti. Uzman Psikolog Tohumcu, meslektaşları arasındaki dayanışmanın önemini belirtti. Tohumcu birlikte hareket ederek alandaki gelişmeleri desteklemenin ve sorunlara çözüm bulmanın önemli olduğunu söyledi. MERT ERİŞKİN

TOHUMCU: TEMEL PROBLEM ALAN İHLALİ Haber

TOHUMCU: TEMEL PROBLEM ALAN İHLALİ

Edirne’de Türk Psikologlar Derneği (TPD) yeni bir yapılanma modeline geçerek il bazında temsilcilikler kurulmasına izin verildi. TPD Edirne İl Temsilciliği görevine ise Mehmet Utku Tohumcu getirildi. Basınla bir araya gelerek psikologların sorunlarını dile getiren Tohumcu “TPD Edirne İl Temsilciği olarak bizim öncelikle birtakım hedeflerimiz var. Bunların en başında hem kamuda hem de özel sektörde çalışan hatta çalışmayan meslektaşlarımızın tamamına ulaşmak ve bunların arasındaki koordinasyonu ve dayanışmayı sağlamak geliyor” ifadelerine yer verdi “YENİ BİR YAPILANMA MODELİNE GİDİLMEYE KARAR VERİLDİ” Yeni bir yapılanma kararı alındığına değinen Tohumcu “TPD 1976 yılında kurulmuş olan bir meslek örgütü. O günden bugüne kamu yararına meslektaşlarımız için çalışıyor. Yakın tarihlerden örnek verecek olursak biz maden faciasında vardık, tren yolu kazasında vardık, en son yaşanan Maraş Depremi’nde vardık ve hala varız, gönüllerimiz orada. Psikososyal destek sağlamak için hazır bulunuyorlar ve çalışıyorlar. Biliyorsunuz ki Çanakkale’de bir yangın var, üzücü bir haber aldık oradan. Oradaki vatandaşlarımız içinde ihtiyaç duyulması halinde TPD orada hazır bulunuyor olacak. TPD’nin önceki örgütlenme modeli şube bazında ilerleyen bir örgütlenme modeliydi. Sadece büyük şehirlerde faaliyet gösteriyordu. Diğer şehirlerde yaşayan vatandaşlar ve meslektaşlarımızın derneğe ulaşma noktasında birtakım aksaklıklar yaşamasına sebep oluyordu. Prof. Dr. Cem Şafak Çukur önderliğinde yeni bir yapılanma modeline gidilmeye karar verildi ve il bazında temsilcilikler kurulması kararlaştırıldı. Edirne için il temsilciliği görevi de bana teklif edildi. Ben de bu görevi memnuniyetle kabul edeceğimi genel merkezimize ilettim” dedi. “KOORDİNASYONU VE DAYANIŞMAYI SAĞLAMAK GEREKİYOR” Koordinasyon ve dayanışmanın sağlanması gerektiğine değinen Tohumcu “TPD Edirne İl Temsilciği olarak bizim öncelikle birtakım hedeflerimiz var. Bunların en başında hem kamuda hem de özel sektörde çalışan hatta çalışmayan meslektaşlarımızın tamamına ulaşmak ve bunların arasındaki koordinasyonu ve dayanışmayı sağlamak geliyor. Bir diğer amacımız şehrimizde yaşayan psikolog arkadaşlarımız arsında iş arayışı olanlar varsa bunlarla ilgili gerekli çalışmaları ve yönlendirmeleri yapmak, bunun haricinde mobbing ya da düşük ücret gibi birtakım problemler yaşayan meslektaşlarımıza destek olmak, gerektiğinde hukuki destek sağlamak” ifadelerine yer verdi. “PSİKOLOGLARIN MESLEK YASASI YOK” Psikologların meslek yasası olmadığını vurgulayan Tohumcu şöyle konuştu: “Biz psikologların bir meslek yasası yok ve bununla ilgili derneğimiz bir takım çalışmalar yapıyor. TPD Edirne İl Temsilciliği olarak biz de il bazında bir takım resmi görüşmeler yapıp, bu yaşamış olduğumuz problemler ile ilgili resmi mercilere görüşmek niyetindeyiz. Bu yeni oluşumun Edirne’mize ve meslektaşlarımıza uğurlar getirmesini diliyorum.” “ÇALIŞMALARIN YAPILMASI GEREKİYOR” En temel problemin alan ihlalleri olduğuna değinen Mehmet Utku Tohumcu “En temel problem alan ihlalleri. Bizim bir meslek yasamız yok ve bu yüzden de farklı branşlardan, farklı lisans guruplarından kişiler bir takım sertifika ve belgelerle bizim mesleğimizi yapmaya çalışıyorlar. Öncelikli hedefimiz bunların önüne geçmek. Bizim yaşadığımız en büyük problem alan ihlalleri. Bunun haricinde psikoloji bölümünde bir baraj olmadığı için kontenjanlar ile ilgili birtakım sıkıntılar olduğu için şu anda çok fazla mezun vermeye başladık. İhtiyacın üzerinde mezunumuz var ve bunun kalitesi denetlenemiyor. Bu ve bunun benzerinde konularla ilgili önlemler alınması ve birtakım çalışmalar yapılması gerekiyor” diye konuştu. MERT ERİŞKİN

HAYATIMIZIN KONTROLÜ NE KADAR ELİMİZDE? Haber

HAYATIMIZIN KONTROLÜ NE KADAR ELİMİZDE?

Yaşadığımız bazı durumların kendi kontrolümüzde bazılarının ise kontrolümüz dışında olduğu belirten Sevinç www.batiekspres.com haber sitesine yaptığı açıklamada şunları söyledi: Hayatımız boyunca sayısız olay yaşıyor, pek çok durumun içinde buluyoruz kendimizi. Bu olay ve durumların bazıları bizim kontrolümüzde iken bazıları da bizim kontrolümüzün tamamen dışında yaşanıyor. Stephan Covey’in 90/10 kuralına göre yaşamımızın yüzde 10’u kontrolümüzde olmayan olay ve durumlardan; yüzde 90’ı ise kontrolümüzde olmayan bu olay ve durumlara verdiğimiz tepkilerden oluşuyor. Yani bu yüzde 90’lık kısım bizim tepkilerimizden oluştuğuna göre bizim kontrolümüzde olan kısım burası. Peki nedir bizim kontrolümüzde olan ve olmayan olay ve durumlar? Çevresel koşullar (trafik, doğal afetler, hava durumu, covid vb.), hastalıklar, geçmiş ve gelecek, diğer insanların düşünceleri, inançları, duyguları, davranışları, dünya gündemi, geçen zaman bizim kontrolümüzde değildir. Fakat önceliklerimiz, alışkanlıklarımız, sorumluluklarımız, yaşam tarzımız, alacağımız kararlar, sınırlarımız, bakış açımız, arkadaş seçimlerimiz, sosyal medyayı kullanma sıklığımız, seçtiğimiz kelimeler, verdiğimiz tepkiler, çabalarımız, hatalarımızdan ders çıkarmak bizim kontrolümüzdedir. Kontrol edemediklerimizle sürekli meşgul olmak, kontrol etmeye çalışmak kaygı düzeyimizi arttırır, öfke duygusunu daha yoğun hissederiz, hayatımızdaki dengeyi bozar. Dolayısıyla hayatımızda olumsuzluklarla, belirsizliklerle her zaman karşılaşabileceğimizi unutmadan kontrol edebildiklerimizin farkında olmalı ve kontrolümüzde olanlara odaklanmalıyız. ERGİN SÖZER

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.