Doğa ve Kültür (DOKU) Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Göksal Çidem, Rüzgâr Enerjisi Santralleri (RES), yerleri ve sorunları konusunda sunum yaptı.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne (TMMOB) bağlı Makina Mühendisleri Odası (MMO) Edirne Şubesi’nin Cumhuriyetin 100’üncü yılı kapsamında düzenlediği Trakya’da Sanayileşme ve Çevre Sempozyumu’nda sunum yapan Çidem, özellikle Istrancalar’da planlanan projelere dikkat çekti.
“ARTIK ERGENE DİYE BİR NEHİR YOK”
Trakya bölgesinin, Türkiye topraklarının sadece yüzde 3’ü olduğunu belirten Çidem; “Ama şu anda ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 20’si bu topraklar üzerinde yaşıyor ve yapılan planlarla bu sayı daha da artacak. Sanayi, göçler geliyor. Trakya denince akla 3 il, 3 dağ, 3 orman ve 3 üniversite geliyor. Ama nehir 1 taneydi. Artık Ergene diye bir nehir yok. Dünyadaki bütün nehirlerden su akar ama bizim Ergene’den ne yazık ki sıvı akıyor” ifadelerini kullandı.
“ORMAN VE SU VARLIKLARIMIZ TEHDİT ALTINDA”
Çidem, Trakya bölgesini çevreleyen 3 adet denizin bulunduğuna dikkat çekerek; “Karadeniz nükleer tehdidinde, Marmara müsilajla, Saros Körfezi de FSRU ile tehdit altındalar. Dağlar zaten artık delik deşik durumda. Geçmişten bugüne Trakya’daki sektörel dağılıma baktığımızda; maden, kimya, deri, tekstil sanayii burada. Hepsi su kaynaklarının üzerinde, ormanların içinde. Orman ve su varlıklarımız çok büyük bir tehdit altında” dedi.
“BİR TARAFI BİYOSFER REZERV ALANI, BİR TARAFI MADENCİLİK ALANI”
Ergene’nin yok eden çalışmaların, Ergene’yi besleyen kaynakları da yok etme planı olduğunu belirten Çidem; “Ergene’yi yok eden zihniyet, Ergene’yi besleyen kaynaklara geldi. Ergene’nin su besleme alanı Istrancalar’dır. Ne yazık ki artık Istrancalar da çok büyük bir tehdit altında. Istrancalar’ın 3’te 2’si bizde, 3’te 1’i Bulgaristan tarafındadır. Bir tarafı Biyosfer Rezerv alanı, bir tarafı madencilik alanı. Bulgaristan burasını 28 yıldır koruma altında tutuyor. Karşı tarafta Istrancalar’da hiç Rüzgar Enerji Santrali (RES) yok. Ama bizde şu anda sadece Ekim ve Kasım ayında gelen RES sayısı, mevcutların dışında yaklaşık 500 tane. Bu sayı git gide artacak olduğu zaman sanıyorum burada 2 bin 500’e yakın pervane dikilecek” sözlerine yer verdi.
“BİR TARAFTAN HAYVAN, DİĞER TARAFTAN KAMYON ÇIKIYOR”
Çidem, Istrancalar’ın Bulgaristan tarafındaki doğal hayata dikkat çekerek; “Bulgarlar, ‘Yaşaması ve yaşatılması gereken bir hazine’ diyor. Karşı tarafta geyik sürüsü, karacalar görüldüğüne dair uyarılar yapılıyor. Karşıya geçtiğinizde, ‘Dikkat hayvan çıkar’ diyor, bizim tarafa geçiyorsunuz, ‘Dikkat kamyon çıkar’ diyor. Aynı dağın bir tarafında hayvan, bir tarafında kamyon çıkıyor. Avrupa’da yerleşik tarımın başladığı noktadaki topraklar üzerine kömürlü termik santral, RES ve mera üzerinde büyütülmek istenen bir sanayi var. O kadar çok hoyratça kullandık ki artık Trakya’da obruklar oluşmaya başladı. Bunlardan birisi Malkara’da, diğeri Çorlu’dadır” dedi.
“YAKLAŞIK 50 MİLYON İNSAN TEHDİT ALTINDADIR”
Kırklareli’nin Demirköy ilçesine bağlı İğneada beldesine yeniden nükleer santral projesinin gündeme getirildiğini söyleyen Çidem; “Şimdi yine İğneada’da nükleer santral konusu var. Çevre Mühendisleri Odası Genel Merkezi ile bir çalışma yürüttük. Yaklaşık 50 milyon insan tehdit altındadır. Soğutma suyunu denizden alacaklar ama oralarda deniz çayırları var. Şu anda Rusya-Ukrayna savaşından dolayı denizde birçok mayın dolaşıyor. Daha önce Bulgaristan’da bir nükleer santral gündeme gelmişti. Belene’ye planlanan nükleer santrali, Ekim ayı içerisinde kabul etmediler. Bulgaristan, nükleer santrali iptal etme kararı aldı” ifadelerine yer verdi.
“85 DAVAYI KAZANDIK, 54 PROJE DE İPTAL EDİLDİ”
Çidem, Kırklareli’nde açıklanan projelere karşı açtıkları yaklaşık 85 davanın olumlu sonuçlandığını belirterek; “Biz bunları günlük olarak takip ediyor, yasal süreleri içinde itirazımızı yapıyoruz. Şu anda devam eden 8 tane davamız var. 54 tane de proje de mevzuattan iade iptal edildi. 2020 yılında 65 bin tane ‘ÇED gerekli değildir’ kararı verilirken; 2 yılda 73 bine çıkmış. O kadar saçma ÇED dosyaları geliyor ki Vize’nin Evrencik köyüne ‘Balıkçılık yapılıyor’ dediler. Köy denizden çok uzakta ve kayık bile yok. Hatta bir fotoğraf paylaştılar ve Ege denizinin kıyısındaki köyü gösterdiler. Bir tanesinde de Manisa Tarım İl Müdürlüğü’nden onay alınacağı yazılmış. Koordinatlara baktığımızda Bulgaristan’ın Sozopol kenti çıktı” dedi.
“BİZDE DE KORUMA ALTINA ALINACAKTI”
Türkiye’de 2008-2010 yıllarında Istrancalar için UNESCO’ya sunulmak üzere Biyosfer Rezerv Alan Projesi’nin yürütüldüğünü hatırlatan Çidem; “Sınırımızın diğer tarafındaki Istrancaların hepsi koruma alanı. Bizde de koruma altına alınacaktı. 2008-2010 yıllarında UNESCO’ya sunulmak üzere Biyosfer Rezerv Alan Projesi yürütüldü. 2011’de durumunu sormaya başladık. 2017’ye kadar sorduk. 2017’de DKMP Genel Müdürü bize, ‘Bizim yönetim ve etkinlik yönünden yönetmeliklerimiz, kanunlarımız yeterlidir. Ayrıca Biyosfer Rezerv olarak verilmesine gerek yoktur’ diye cevap verdi. Ama biz hâlâ sormaya devam ettik” sözlerine yer verdi.
“ORMAN ALANLARINI KESEREK İLERLİYOR”
Çidem, RES’lerin yapıldığı alanlara verdiği zararları da açıklarken; “RES’lerin sadece bulundukları alan yok. Bunların bir taban alanı, süpürme alanı ve iletim hatlarının olduğu alan var. Kanatların türbine ulaştırılması için yapılan yollar var. Bu yolları en az 10 metre yapıyorlar. İletim hatları için yollar var. Asıl büyük tehlike de buradadır. Yaklaşık 50-60 kilometre boyunca 40-50 metre genişliğindeki bütün orman alanlarını keserek gidiyorlar. Bir başka tehlike de RES’lere kış aylarında yaklaşılmaması, buz fırlattıklarına dair kendileri uyarı yapıyorlar. Soğuk havalarda RES’ler buz fırlatıyor. Yolun, mahallenin dibinde var ve bunlar buz fırlatıyorlar. Ayrıca RES’lerden yangın çıkıyor. Avrupa bunlardan vazgeçmeye başladı. Orman içindeki RES’leri kaldırıyorlar. Yaban hayatını olumsuz etkiliyor” dedi.
“AMAÇLARI KÖYLERİ BOŞALTMAK”
Kırklareli’ndeki orman köylerinde ortaya çıkan nüfus azalmasına da dikkat çeken Çidem; “Kırklareli’nde orman köylerimiz, 2021 yılında 42 bin kişiyken; 2022 yılı sonunda 38 bin kişiye düştü. Artık köyler boşalıyor. Amaç da köyleri boşaltmak. Köyler boşalınca RES’ciler de, madenciler de hepsi buraları alacak. En son Şükrüpaşa köyündeydik. Köyde 62 kişi kalmış. En genci 55 yaşındaydı. Bu durum da bunların işine geliyor. Aslında orman köylüsü Anayasa’da koruma altında ve imtiyazlara sahip. Ama ne yazık ki kimse korumuyor” diye konuştu.
UĞUR AKAGÜNDÜZ