Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Tmmob

Batı Ekspres - Edirne'nin Haber Sitesi - Tmmob haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Tmmob haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Aydoğdu; “Meslektaşlarımıza yönelik şiddet son bulmalı” Haber

Aydoğdu; “Meslektaşlarımıza yönelik şiddet son bulmalı”

Türk Mühendis ve Mimarlar Odaları Birliği (TMMOB) İnşaat Mühendisleri Odası Edirne Temsilciliği, şantiyelerdeki denetim görevi yapan mühendislere şiddetin son bulması konusunda basın açıklaması düzenledi. Son dönemde denetim yapan mühendislere yönelik şiddetin ve saldırıların çok arttığı belirtilen açıklamada, şantiyelerde denetim ve yönetim görevini yürüten mühendislerin kamu görevlisi niteliğinde sayılmasının gerekliliği vurgulandı. “ŞİDDET KAMU GÜVENLİĞİ VE SAĞLIĞINI TEHDİT ETMEKTEDİR” İnşaat Mühendisleri Odası Edirne İl Temsilcisi Kadir Aydoğdu, konuyla ilgili açıklamasında; “Deprem gerçeğiyle karşı karşıya bulunan ülkemizde yapı üretimi ve denetimi süreçleri toplumun can ve mal güvenliğini yakından ilgilendiren süreçlerdir. Dolayısıyla meslektaşlarımızın şantiye sahalarında verdiği hizmet de kamusal niteliktedir. Bu yanıyla meslektaşlarımıza yönelik şiddet, kamu güvenliğini ve sağlığını tehdit etmektedir. Şantiyelerde denetim ve yönetim görevini yürüten meslektaşlarımız kamu görevlisi niteliğinde sayılmalı, can güvenliklerinin sağlanması da bizzat kamu gücünün sorumluluğunda olmalıdır. Önemle vurgulamak isteriz ki Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı başta olmak üzere şantiyelerdeki şiddete karşı ilgili kurum ve kuruluşlar gerekli tedbirleri almalı, meslektaşlarımıza yönelik şiddet son bulmalıdır” sözlerine yer verdi. ŞENER ŞENTÜRK

Makine Mühendislerinde seçim heyecanı Haber

Makine Mühendislerinde seçim heyecanı

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Makine Mühendisleri Odası (MMO) Edirne Şubesi’nde dün yapılan 15’inci Olağan Genel Kurul Toplantısı’ndan sonra bugün de seçim heyecanı başladı. Seçim hakkında konuşan mevcut Yönetim Kurulu Sekreteri ve Başkan Adayı Birce Altay, yeni yönetimin geçmiş yönetimin devamı olduğunu, yönetimi genç mühendislerle desteklediklerini söyledi. Altay; “Edirne şube olarak uzun yıllardan sonra ilk kez tek liste ile seçime giriyoruz. Bunu değerlendirecek olursak; zannediyorum eski yönetimin başarısı, istikrarı ve sürekliliği. Şu anda yeni görev alacak yönetim, geçmiş yönetimin devamı ama genç mühendislerle destekleyerek yeni bir yönetim kurulu oluşturduk. Meslek alanımız olarak görev alanımız bütün Trakya. Bölgeye hizmet ediyoruz. 2 il temsilciliğimiz, 4 ilçe temsilciliğimizle Tekirdağ, Kırklareli ve Edirne’yi kapsayan bu bölgedeki sorumluluk alanımızdaki tüm endüstriyel kesime ve halkımıza yönelik birçok hizmet yapıyoruz. Bütün bu hizmetlerde kamu yararını gözeten bir örgütüz ve kamu kurumu niteliğinde bir örgütüz. Bunun yanında meslektaşlarımıza ve mesleğimize olan görevlerimizi eksiksiz yerine getirmek, üye için oda anlayışını egemen kılmak üzere bu yönetimde çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Meslek ve meslektaşlarımıza karşı sorumluklarımızı eksiksiz yerine getirmeye çalışacağız” dedi. İŞTE ALTAY’IN LİSTESİ Başkan Adayı Birce Altay’ın yönetim kurulu adayları şu isimlerden oluşuyor; asıl liste Birce Altay, Sevim Karasalih, Metin Özaydınlık, Emine Pınar Keskin, İsmail Cem Acar, Aslı Cengiz ve İsmail Yıldız. Yedek liste; İlkay Dereli, Ömer Serkan Ocak, Zekeriya Özgülen, Melih Gerey, Çağatay Okar, Candan Toraman, İrem Ersaçmış. Seçim sonuçları saat 17.00’de sandıkların kapatılmasının ardından yapılacak oy sayımı ile açıklanacak. MERT ERİŞKİN

Polat’tan 42 türbinlik RES projesine itiraz Haber

Polat’tan 42 türbinlik RES projesine itiraz

Tekirdağ’ın Çorlu, Marmaraereğlisi, Muratlı, Süleymanpaşa ilçeleri, Muradiye, Yeşilsırt, Kepenekli, Müsellim, Yenice, Maksutlu, Çeşmeli, Karaevli, Husunlu, Köseilyas, Kayı, Kılavuz ve Gündüzlü mahallelerinde Zorlu Elektrik Enerjisi İthalat, İhracat ve Toptan Ticaret A.Ş. tarafından yapılması planlanan Yeniçiftlik Rüzgâr Enerji Santrali için Halkın Katılımı Toplantısı düzenlendi. Köseilyas Mahallesi köy kahvesinde düzenlenen toplantıya Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Tekirdağ İl Koordinasyon Kurulu (İKK) Sekreteri Cemal Polat, Köseilyas Mahallesi Muhtarı Mahir Sadık, vatandaşlar ve şirket yetkilileri katıldı. Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreci başlatılan proje ile ilgili toplantının ardından TMMOB Tekirdağ İKK Sekreteri Cemal Polat, Batı Ekspres’e açıklama yaptı. “BÖLGE ARICILIKTA MUTLAK KORUMA ALTINDADIR” Polat, projenin hazırlanma sürecinde zorunluluk bulunmasına rağmen meteoroloji mühendisi bulunmadığına dikkat çekti. Bölgede arıcılık faaliyetlerinin yoğunluğu nedeniyle yüksek kalitede bal elde edildiğini belirten Polat; “Bölge halkının ekonomik gücünü yükseltmek için arıcılık, ilgili kurumlarca teşvik edilmektedir. Üstelik bölge arıcılıkta mutlak koruma altındadır. Trakya arısı, Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından koruma altına alınmıştır. Proje hazırlamada bir orman mühendisi, bir ziraat mühendisi bulunmamaktadır. Yapılan araştırmalarda RES’lerin yoğunlaştığı bölgelerde bal arısı popülasyonunun önemli kayıplar yaşadığı tespit edilmiştir” ifadelerini kullandı. “GÖÇMEN KUŞLARIN ROTALARI ÜZERİNDE” Projenin Resmi Gazete’de yayımlanan Avrupa’nın yaban hayatı ve yaşama ortamlarını koruma sözleşmelerine de aykırı teşkil ettiğini söyleyen Polat; “Söz konusu alanın göçmen kuşların rotaları üzerinde bulunması nedeniyle en az 1 yıllık izleme yapılmadığı ve göçmen kuşların durumları ile ilgili bilgiler ile proje hazırlamada bir ornitoloğun görüşü bulunmamaktadır” dedi. “ÇİFTÇİYE TAZMİNAT ÖDENMELİDİR” Polat, Trakya ve benzeri bozkır iklimi etkisindeki arazilerde yaz aylarında geceleri çiğ düştüğünü belirterek; “Gün boyunca bu çiğ toprak yüzeyinde nemli hava etkisi yapar. Tarlalarda, bağlarda, bostanlarda ve otlaklardaki bitkiler havadaki bu nemi de alarak fotosentez yapar. Fotosentezde ürettikleri şeker ile solunum yapabilirler. Gelişirler, büyürler ve meyvelerinde şeker, tohumlarında nişasta biriktirirler. Tarım alanları ile otlaklardaki rüzgar fırıldakları toprak yüzeyindeki nemli havayı yukarı çekip toprağın kurumasına ve bitkilerdeki terlemenin artmasına neden olur. Bu da toprak yüzeyindeki nemli havanın yok olmasına, dolayısıyla tarım alanlarında üründe bir miktar kalite kaybına, otlaklardaki otların erken kurumasına sebep olur. Üretilen elektrik enerjisinden sağlanan gelirden çiftçinin ürün kaybı ile hayvanlarını beslemek için vermek zorunda kaldığı ek yem parası tazminatı ödenmelidir” sözlerine yer verdi. “YETERLİ DEĞERLENDİRME YAPILMAMIŞTIR” Projenin uygulama alanının büyük ova koruma alanı içerisinde kalmasının tarımsal bütünlüğü ve verimliliği olumsuz etkilediğini söyleyen Polat; “Özellikle kentsel yerleşim alanları, orman, tarım ve mera alanları, yer altı ve yer üstü su varlıkları maden alanları, depolama alanları, kentsel hizmet alanları, kültürel, tarihi ve doğal çevrenin, toprağın ve suyun kirlenmesine ve bu varlıkların korunmasına ilişkin olarak getirilen düzenlemelerin uygun olup olmadığı, planın vizyonu ve ilkelerinin aynı alanda varlığını sürdüren değerlerle uyumu da gözetilerek planlama ilkeleri bakımından yeterli değerlendirme yapılmamıştır” dedi. “RES’LER ORMAN VE TARIM ALANLARINDA YER ALMAMALI” Polat, meteoroloji mühendisi olmadan hazırlanan ÇED raporunun mevzuata aykırı olduğunu vurgularken; “RES’ler yenilenebilir enerji kaynakları bakımından önemlidir. Ancak RES’lerin orman ve tarım alanlarında yer almaması, yerleşim yerlerine yakın olmaması gerekiyor. Orman alanları, yol yapımı için bozulmakta, tarım alanlarına da tozlaşma sebebiyle olumsuz etkileri var. Yerleşim yerlerine yakın olması nedeniyle gürültü kaynaklı olumsuz etkiler de oluşmaktadır” diye konuştu. Polat, projeye bölge halkının da itiraz ettiğini söyledi. PROJEDE NE VAR? Projenin ÇED başvuru dosyasına göre; proje kapsamında 40 x (6 MWm/ 6 MWe) ve 2 x (5 MWm/ 5 MWe) kapasitelerine sahip toplamda 42 adet türbin ile 250 MWm/250 MWe kurulu gücünde Rüzgâr Enerji Santrali kurulması planlanıyor. Yıllık 1 milyar kWh (1.000 GWh/yıl) elektrik üretilmesi hedeflen projedeki 42 adet türbin, şalt sahası ve depolama alanı, 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı’na göre tarım arazisinde, 1/25.000 Ölçekli Mevcut Arazi Kullanım Haritasına göre ise sulanmayan ekilebilir alanlar, karışık orman, doğal bitki örtüsü ile birlikte bulunan alanlar, meralar, kesikli şehir yapısı vasıflı alanlarda yer alıyor. Tarımsal kalkınma alanları, sulanan, sulanması mümkün ve arazi kullanma kabiliyet sınıfları 1, 2, 3 ve 4 olan alanlar, yağışa bağlı tarımda kullanılan birinci ve ikinci sınıf ile özel mahsul plantasyon alanları içerisinde planlanan projenin önlisans alanının büyük bir kısmının da büyük ova koruma alanı olarak belirlenen Çorlu Ovası, Karaveli Ovası ve Karacakılavuz Ovası sınırları içerisinde kalması dikkat çekti. UĞUR AKAGÜNDÜZ

“Kırmızı etiketli asansörler kullanılmamalı” Haber

“Kırmızı etiketli asansörler kullanılmamalı”

Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği (TMMOB), Makine Mühendisleri Odası Edirne Şube Yönetim Kurulu, “Asansörlerde Güvenlik Ve Periyodik Kontrol” konulu bilgilendirme toplantısı düzenledi. Toplantıda odanın etkinlik alanı ve görevleri hakkında bilgiler veren Oda Başkan Vekili Prof. Dr.  Yılmaz Çan; “Makine Mühendisleri Odası’nın etkinlik alanı Kırklareli, Tekirdağ ve Edirne illeri.  Mevzuatın bize vermiş olduğu birtakım sorumluluklar var. Bunlardan birisi de asansörlerin periyodik kontrolü. Bu Türk Akreditasyon Kurumu tarafından akredite edilmiş A tipi bir muayene kuruluşuyuz. 2012 yılından beri Sanayi Ve Ticaret Bakanlığı’nın getirmiş olduğu bir sorumlulukla yerleşim yerlerinde yük, eşya ve yolcu asansörlerinin periyodik kontrollerini yapmakla yükümlüyüz. Bu görevi bize belediyeler ve il özel idareleri veriyor. Edirne’de asansör kullanan insan sayısı, toplu ulaşımı kullanan insan sayısından daha fazla. Bir şekilde yolculuk yapıyoruz asansörde ve yükseğe çıkıyoruz. Belirli zamanlarda asansörleri kontrol ederek işlevini yerine getirip getirmediğine bakarak hizmete devam edip etmemesine karar veriyoruz” dedi. Sosyal medyada Makina Mühendisleri Odasına yönelik haksız eleştiriler karşısında açıklama gereği oluştuğunu belirten Asansör Kontrol Servisi Sorumlusu Birce Altay, Makina Mühendisleri Odası’nın gerçekleştirdiği teknik hizmetlerin toplumsal yaşamda insan güvenliğini önceleyen en önemli parçası olan asansör kontrol hizmetlerinde TÜRKAK tarafından akredite edilmiş A tipi muayene kuruluş olduğunu belirtti. Altay; “Teknik hizmetlerini bağlı olunan yönetmeliklere göre yılda bir kez eksiksiz yerine getirmekle yükümlüdür. Teknik gereklere, kontrol kriterlerine göre gerçekleştirdiği hizmetlerde ihmal, istismar, haksız yarar gözetme veya ön ayak olma gibi çirkin varsayımlar düşünülemez. Odamız ve şubemiz verdiği hizmetlerde birey ve toplum güvenliğine öncelikle önem vermektedir. Edirne şubemizin etkinlik alanı olan Trakya’da odamızın sözleşmesi olduğu, kontrol yaptığı bölgelerdeki asansörlerde herhangi bir kaza yaşanmamıştır. Son dönemdeki öğrenci yurtlarında meydana gelen asansör kazaları göstermektedir ki; yeni ruhsat almış veya eski ruhsat almış demeden, güncellenen kriterler doğrultusunda Makine Mühendisleri Odası’nın (MMO) kontrol süreçlerini layıkıyla yerine getirmektedir. Yeni asansörlerde kırmızı etiket alacak kadar uygunsuzluk tespit edilmesi MMO’nın dışında olan, sektörün ve bina yapıcılarının neden olduğu bir durumdur. Daha önce yeşil veya mavi etiket almış bir asansör, bakanlık tarafından sürekli geliştirilen yönetmelik değişikliği kapsamında ve bunlara bağlı kontrol kriterlerindeki zincirleme değişimler nedeniyle kırmızıya düşebilmektedir. Ayrıca yıllık kontrollerde arıza, yıpranma ve yorulma sonucu güvenlik tehdidi oluşturan maddelerin olumsuzluğu durumunda etiket kırmızıya düşebilmektedir. Odamızın bakım firmalarının gerçekleştirdiği bakım hizmetlerini kontrol etme yetkisi yoktur. Ancak yükümlülüğümüz gereği yaptığımız yıllık kontrol hizmetinde aynı zamanda bakım firmalarının yaptığı aylık bakımlardaki hizmet kalitesi de ortaya çıkmaktadır. Bakım firmaları ise acil güvenliği tehdit etmeyen, ancak ülke ekonomisinin bozulduğu bu ekonomik koşullarda maliyet ve harcama gerektiren işlemler için periyodik kontrolde ortaya çıksın, biz de ona dayanarak bu tadilatı yapalım yoluna gittiklerinden, görevini gerektiği ve sorumlu olduğu biçimde yapmak zorunda olan Makina Mühendisleri Odası sürekli yöneticilerin hedefi olmaktadır.  Kişi ve kurum çıkarı amaçlı her türlü gerçek dışı eleştiriyi reddediyoruz. Yapıcı ve halkımızın güvenliği, insan can güvenliği ile ilgili her türlü eleştiriye açığız. Eksik ve iyileştirme anlamında neyi tespit eder, ne eleştiri alırsak en kısa sürede gidermek için çalışmalarımızı yaparız. Makina Mühendisleri Odası Edirne Şubesi olarak teknik gerçek ve doğrulara dayanan, mühendislik disiplinin gerektirdiği ilke ve uygulamalardan sapma göstermeden, görev sorumluluk çizgimizde hizmetlerimizi sürdürüyoruz, sürdüreceğiz” dedi. “KIRMIZI ETİKETLERİN EKSİKLERİ İVEDİLİKLE GİDERİLMELİ” Kırmızı etiket verilen asansörlerin eksiklerinin ivedilikle giderilmesi gerektiğini söyleyen MMO Edirne Şube Asansör Teknik Görevlisi Ramadan Korkmaz, “Kaza olmaması için yasalar, yönetmelikler yeterince var ama işletilmesinde eksiklikler olduğu çok açık. Kırmızı etiket, kusurlu, çalıştırılmaması gereken asansör statüsünde. Kırmızı etiketin, kusurları çok ağır, çok elzem bir şekilde ivedilikle giderilmesi gereken kusurlardır. Kırmızı etiket almış asansörün bina yöneticisi, ivedilikle raporu incelemesi, kusurlarını görmesi gerekiyor. Edirne’de tespit edilmiş 3 bin 118 adet asansör var. Bunların 2023 yılında 2 bin 849 adet yıllık periyodik kontrolünü gerçekleştirdik, 165 adet de yeni binaya ilk periyodik kontrol yaptık. Kalan asansörler de kapalı, arızalı, işletilmesi durdurulmuş ya da yetkili bir servis tarafından bakım hizmeti verilmemiş asansörler. Kırmızı etiket almış asansörlerin en fazla 60 gün içerisinde kusurlarının giderilmesi gerekiyor” şeklinde konuştu. “ANLIK ONLİNE BİLDİRİYORUZ” TMMOB’nin Türkiye genelinde denetim yaptığı asansörlerde hiç ölümlü kaza olmadığını söyleyen Şube Yönetim Kurulu Üyesi Metin Özaydınlık, “Biz sadece kırmızı etiketi veriyoruz ama belediye mühürleyebiliyor. Biz anlık online olarak sistemden bildiriyoruz. Sorumluluk belediye ve apartman yöneticisinde. Oraya kırmızı etiket konulduğunda 30 gün içerisinde arızası giderilmediği takdirde kullanımı tehlikelidir diye yazı var. Biz, Makine Mühendisleri Odası olarak bu asansörün insan taşımaya uygun olmadığını kırmızı etiketle bildiriyoruz. Bir asansör kırmızı etiket aldıysa yönetici asansörü kapatması gerekir” ifadelerini kullandı.   ŞENER ŞENTÜRK

“Hukuka aykırı şekilde gelişmektedir” Haber

“Hukuka aykırı şekilde gelişmektedir”

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Tekirdağ İl Koordinasyon Kurulu (İKK) Sekreteri Dr. Cemal Polat, Tekirdağ’ın Süleymanpaşa ilçesinde Ceyport Tekirdağ Uluslararası Liman İşletmeciliği A.Ş. tarafından yapılması planlanan liman kapasite artışı projesi ile ilgili açıklama yaptı. TMMOB Tekirdağ’ın, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği tarafından projeye verilen ÇED olumlu kararına, Tekirdağ İdare Mahkemesi’nde açtığı ‘ÇED olumlu kararının iptali ve yürütmenin durdurulması’ talepli davada ‘Yürütmenin durdurulması’ kararının verildiğine dikkat çeken Polat, projeye 15 Kasım 2023 tarihli duyuru ile yeniden ÇED olumlu kararı verilmesine tepki gösterdi. “HUKUKA AYKIRI BİR ŞEKİLDE GELİŞMEKTEDİR” Tekirdağ Adalet Sarayı önünde konuyla ilgili basın açıklama yapan Polat, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na seslenerek; “Yürütmenin durdurulması kararı olmasına rağmen Bakanlığınızca nasıl değerlendirilmeye alındığını anlamakta zorluk çekiyoruz. Söz konusu durum, hukuka aykırı bir şekilde gelişmektedir” ifadelerini kullandı. “KİRLİLİK YÜKÜ YÜKSEK VE DEĞİŞKEN” Projenin incelendiğinde ekolojik tahribat ile ilgili yaklaşımların görüldüğünü belirten Polat; “Tesisin yapım aşamasında ve işletme aşamasında ekolojik etkilerin olacağı anlaşılmaktadır. 71 bin 200 metrekarelik dolgu alanı, yapım aşamasında bölgeden temini düşünülen dolgu malzemesi temini ile dolgu alanı dışında da olumsuz etkilerin olacağı görülmektedir. Kent yerleşim alanlarının yakınında planlanan bu proje aynı zamanda kimyasal depolama amaçlı olması nedeni ile canlı yaşamını etkileyeceği kabul edilmelidir. İşletme aşamasında kimyasal madde tanklarının temizliği işlemlerinden kaynaklanacak atık suların, Kimyasal Arıtma Sistemi’nde arıtılacağı ÇED raporunda belirtilmektedir. Kirlilik yükü değişken ve yüksek olan bu tesis, atık suların arıtımı yüksek teknoloji gerektirirken; raporda bu konuda yeterli açıklama yapılmamış olup çözüm/çözümsüzlük işletmeye alma aşamasında belirleneceği anlaşılmaktadır” dedi. “DENİZ CANLILARI YOK OLACAKTIR” Polat, projenin gerçekleşmesi ile proje alanı ve çevresindeki deniz ekosisteminin etkileneceğine dikkat çekerek; “Deniz canlıları yok olacaktır. Projenin inşaat aşamasında ve sonrasında alet ve ekipmanların oluşturduğu gürültü kirliği insan sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olacaktır. Kimyasal maddelerin koku etkisi yakın bölgede insan yaşamını olumsuz etkileyecek, kimyasal madde gazlarının hava ile taşınması ile kent sağlığı her zaman tehdit altında olacaktır” sözlerine yer verdi. “BÖLGE İÇİN BÜYÜK RİSK OLUŞTURMAKTADIR” Proje ile denizde yapılacak dolgunun sonuçlarını açıklayan Polat; “Denizde yapılacak dolgu ile Süleymanpaşa sahil alanı tamamen kapanacağından kentin silüeti ve panoramasının olumsuz etkilenmesine, 1/100.000 ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergen Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planına ve 1/25.000 ‘lik Tekirdağ Çevre Düzen Planına aykırılık oluşturması, 3194 Sayılı İmar yasasına aykırılık göstermektedir. Trakya, jeolojik olarak birinci derece Deprem Risk Alanı içinde olması nedeni ile söz konusu proje, bölge için büyük risk oluşturmaktadır. Yaratacağı olumsuzluklar ile bölge ve deniz büyük bir felaketle karşı karşıya kalacağı muhtemeldir. Herhangi bir teknik arıza ya da sabotaj durumunda patlamasıyla bir atom bombasının yaratacağı tehlike ve olumsuzluklar oluşturacağı bu yıl Beyrut Limanı’nda likit depolama tanklarının patlamasıyla oluşan durum gayet açık bir şekilde tehlikeyi gözler önüne sermektedir” dedi. “SAĞLIKLI YAŞAM ALANINA DÖNÜŞTÜRÜLMELİDİR” Polat, projenin ÇED Raporu’nda da planlama ile ilgili çok sayıda aykırılıkların söz konusu olduğunu belirterek; “Kent yaşam alanı içinde bulunan bu projenin iptal edilerek, kent halkının kullanabileceği sağlıklı yaşam alanına dönüştürülmelidir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda 56’ncı maddenin yanı sıra başka maddeler de çevrenin korunmasına yönelik hükümlere yer verilmiştir. Ormanların korunması işletilmesi, geliştirilmesi, doğal zenginliklerin devletin hüküm ve tasarrufu altında olması, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının korunması ve bu amaca yönelik faaliyetlerin teşvik edilmesi, toprağın korunması, kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altında olması, ülke kaynaklarının verimli şekilde kullanılması, çevre hakkı kapsamında değerlendirilebilecek hükümlerdir” ifadelerine yer verdi. “YEREL YÖNETİMLER GÖREVLERİNİ YERİNE GETİRMİYORLAR” Projenin, kentin temel sorunu olduğunu vurgulayan Polat; “Özellikle buradaki yerel yönetimlerin sorunudur. Buradaki yerel yönetimler, Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi ve Süleymanpaşa Belediyesi’dir. Fakat bunlar görevlerini yerine getirmiyorlar ve hiçbir şekilde taraf olmuyorlar. Biz bu konudan da şikâyetçiyiz. Bunlar hakkında da suç duyurusunda bulunduk. Ama hiçbir cevap gelmedi” diye konuştu. UĞUR AKAGÜNDÜZ

Atmaca TMMOB’yi ziyaret etti Haber

Atmaca TMMOB’yi ziyaret etti

İl Koordinatörü Yılmaz Eren ve oda temsilcileri ile bir araya gelen Milletvekili Mehmet Atmaca ziyarette depremle ilgili açıklamalarda bulundu. Atmaca; “2012 yılında bir yasa çalışması gündeme geldi ve biz bunu ilk duyduğumuzda sevindik, yasanın adı çok güzeldi. ‘Riskli yapıların ve riskli alanların dönüştürülmesi kanunu.’ Buna gerçekten bu ülkenin ihtiyacı var ve propagandaları yapılırken yapılan en büyük reklam işte ‘Biz depremlerde enkaz altında benzer manzaraları görmek istemiyoruz, bunu engellemek amaçlı işte bu kanunu düzenliyoruz.’ denmiş idi. Ancak uygulamalarında gördük ki veya kanunun metni incelendiğinde görüldü ki yapıldığı tarihte bile aslında riskli yapıların dönüştürülmesi gibi bir amacı yoktu. Bu tamamen ülkemizde mevcut kanun ve yönetmelikler gereği rant değeri aşırı büyüyen ama bu yönetmelikler gereği bir türlü çözümü yapılamayan ve ranta dönüştürülemeyen değerlerin ranta dönüştürülmesi için çıkarılmış bir kanundu. Bunun en büyük ispatlarından biri plan yapma yetkisinin Bakanlığa verilmiş olması ve yine aynı kanunda bir arsada plan yapılırken emsalin 1’den 15’e kadar çıkarılabilme yetkisinin Bakanlığa verilmiş olmasıdır. Tabii, uygulama başladı, 2012 yılından bugüne on bir sene geçti ve yapılan bir sürü uygulama var ama maalesef, bu uygulamalarda bu iddialarımız hep haklı çıkmış oldu. Riskli yapılar yerine rantı yüksek yapılar dönüştürüldü. Kent yapı stokumuzda en çok riskli yapıların bulunduğu bölümler kaçak ve imarsız alanlarda yapılan mühendislik hizmeti almamış kontrolsüz yapılardır ama uygulamada gördük ki kentlerimizin en değerli ve imarlı, hatta ve hatta üzerinde ruhsatlı yapı bulunan yerlerde bu dönüşümler oldu. Tabii burada, birkaç tane sıkıntı var bu kanunda. Bunun birincisi, yapıların riskli olup olmadığının tespiti konusu. Şimdi, belki ‘öngörülemeyen’ diye tarif edilen Kahramanmaraş depreminde de biz gördük ki aslında deprem yapıları çok yıkmıyor. Mevcut yapı stoku içerisinde yıkılan bina sayısı yüzde 10’u geçmiyor. Yani biz aslında riskli yapıların tespitiyle bu yıkılma olasılığı yüksek olan yapıları bulmayı amaçlamalıyız ama bu yapılmıyor, dönüşümü istenen yapıya ‘riskli’ gerekçesi uydurularak bu yasanın vermiş olduğu imkânlardan faydalanma fırsatı oluşturuyoruz. Tabii bir kısım raporlarda ifade edildiği gibi ülkemizde yaklaşık 35 milyon yapı stoku var. Bunun 6 milyonunun riskli olduğu iddia ediliyor. Bu rakam doğru değil. Deprem anında yıkılma olasılığı olan bina sayısı ki biz bunu amaçlıyoruz. Biz deprem anında yıkılacak yapıları öncelikle dönüştürmeliyiz çünkü can kaybının azaltılmasını amaçlamamız gerekiyor. Bu rakam da yüzde 10’ları geçmiyor. Yani ‘tasarım depremi’ diye adlandırdığımız Kahramanmaraş depreminde bile yıkılan yapıların toplam sayısı yüzde 10’u geçmemiştir. O yüzden bu riskli yapıların tespitiyle ilgili mutlak surette bir düzenleme yapılması ve depremde yıkılma olasılığı en yüksek olan yapılardan dönüşüme başlaması şarttır. Yine, ülkemizin ekonomik durumları dikkate alındığında bizim kentlerimizi yeniden yıkıp yapma gücümüz yok, bu bir aldatmacadır, bunun yerine eğer amaç deprem ve can kaybının azaltılması olsaydı dönüşüm yerine güçlendirmeye daha çok önem verilmelidir. Çünkü biz biliyoruz ki birçok yapının küçük müdahalelerle, küçük maliyetlerle göçmesi engellenebilir, bunların hiçbiri maalesef dikkate alınmamış oldu bu kanunda. Yani bu kanunun on bir yıllık uygulamasında biz gördük ki kesinlikle ve kesinlikle depremi dikkate almamış, rantı dikkate almıştır. Yani insanların deprem korkusu istismar edilmiştir. Tabii, kanun değişikliği talep edildi. Maalesef, tamamen yine rant amaçlı bir revizyon bu. Özellikle bu kanunun uygulanışında görülen hiçbir sıkıntı halledilmiş değil. Yine, riskli yapı tespitiyle ilgili hiçbir yeni düzenleme yok. Bu tamamen hukuki, idari ve mali yönlerini düzenleyen bir revizyon. Biz arzu ederdik ki -az evvel ifade ettiğim gibi- depremde çökme ihtimalî yüksek olan yapıları önceleyen bir yaklaşımla bu dönüşüm devam etsin” dedi. HABER MERKEZİ

SEMPOZYUMUN İLK AYAĞI KIRKLARELİ’DEN BAŞLADI Haber

SEMPOZYUMUN İLK AYAĞI KIRKLARELİ’DEN BAŞLADI

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Makina Mühendisleri Odası Edirne Şubesi, Cumhuriyetin 100’üncü yılı kapsamında düzenlediği Trakya’da Sanayişleşme ve Çevre Sempozyumu’nun ilk ayağını Kırklareli’de gerçekleştirdi. Trakya’da Sanayileşme ve Çevre Sempozyumu’na Doğru Kırklareli başlığıyla düzenlenen etkinliğe; Kırklareli Vali Yardımcısı Mahmuthan Arslan, TMMOB Makina Mühendisleri Odası Edirne Şube Başkanı Mehmet Ruhan Timur ve yönetim kurulu üyeleri, Kaynarca Belediye Başkanı Serdar Türker, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Doğan Kantarcı, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Kırklareli Merkez İlçe Başkanı Cevahir Cem Yarım ve yönetim kurulu üyeleri, CHP Kırklareli İl Genel Meclisi Üyesi Aptullah Mutluer, Kırklareli Barosu Kent ve Çevre Komisyonu Başkanı Av. Dilara Gürel, Trakya Kalkınma Ajansı (TRAKYAKA) Planlama, Programlama ve Koordinasyon Birimi Başkanı Dr. Ertuğ Güney, TMMOB Edirne İl Koordinasyon Kurulu (İKK) Sekreteri Yılmaz Eren, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Kırklareli İl Temsilcisi Dr. Erol Özkan, Kırklareli Kent Konseyi Başkanı Yasemin Açık Ertaş, Doğa ve Kültür Derneği (DOKU) Başkanı Göksal Çidem, Edirne Çevre Gönüllüleri Derneği Başkanı Ayten Eren ve vatandaşlar katıldı. “18 YIL SONRA YENİDEN DÜZENLİYORUZ” Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve tüm şehitler anısına bir dakikalık saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başlayan etkinliğin açılış konuşmasını TMMOB Makina Mühendisleri Odası Edirne Şube Başkanı Mehmet Ruhan Timur yaptı. Timur, konuşmasında oda olarak 2005 yılında düzenledikleri sempozyumun üzerinden 18 yıl geçtiğini belirterek; “18 yıl sonra tekrar bu sempozyumu yapmaya çalışıyoruz. Hepinize katıldığınız için teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı. “TÜRKİYE’NİN ÖNEMLİ BÖLGELERİNDEN BİRİ” Timur’un konuşmasının ardından etkinlikle bir konuşma da Kırklareli Vali Yardımcısı Mahmuthan Arslan yaptı. Arslan, konuşmasında Trakya bölgesinin tarımsal üretim ve sanayileşme anlamında Türkiye’nin önemli bölgelerinden biri olduğunu söyleyerek; “Bu programda arkadaşlarımızın yapacağı konuşmaları merakla bekliyorum. Hepinizi sevgi, saygı ve muhabbetle selamlıyorum” dedi. İLK OTURUM 2 SUNUMLA BAŞLADI Açılış konuşmalarının ardından etkinlik sunumlarla devam etti. Etkinliğin ilk oturumunda Makina Mühendisleri Edirne Şubesi adına makina mühendisi Dinçer Mete, ‘Çerçeve sunuş yakın geçmişi sempozyumlar ve planlar üzerinden anımsamak ve sempozyum neden şimdi?’ ve TRAKYAKA Planlama, Programlama ve Koordinasyon Birimi Başkanı Dr. Ertuğ Güney, ‘2024-2028 TR21 Trakya (Kırklareli) Taslak Bölge Planı’ konularında sunum yaptı. İKİNCİ OTURUMLA DEVAM ETTİ Etkinliğin ikinci oturumunda ise İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Doğan Kantarcı, ‘İklim değişikliği sürecinde Kırklareli ve çevresinde orman ve su kaynakları’ ve TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Kırklareli İl Temsilcisi Dr. Erol Özkan, ‘Kırklareli’nde tarım ve tarımsal alanların tahribi’ konularında sunum yaptı. SORU VE CEVAPLARLA SONA ERDİ Etkinliğin son oturumunda da Kırklareli Kent Konseyi Başkanı Yasemin Açık Ertaş, ‘Kentleşme eğilimleri, sorunları ve çözüm önerileri’, Kırklareli Barosu Kent ve Çevre Komisyonu Başkanı Av. Dilara Gürel, ‘Kırklareli ve çevre davaları’ ve DOKU Derneği Başkanı Göksal Çidem, ‘Çevre sorunları, mücadele deneyimleri ve çözüm önerileri’ konularında sunum yaptı. Etkinlik, soru ve cevaplar bölümü ile katılımcıların konuşmalarının ardından sona erdi. UĞUR AKAGÜNDÜZ

EREN; “SORUMLULAR HAKKINDA GEREĞİ YAPILSIN” Haber

EREN; “SORUMLULAR HAKKINDA GEREĞİ YAPILSIN”

TMMOB Edirne İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Yılmaz Eren, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Edirne Valiliği Çevre Koruma Vakfı işbirliğinde Meriç Nehir yatağında planlanan 3 Nehir 1 Şehir Projesi ile ilgili açıklama yaptı. Eren, 3 Nehir 1 Şehir Projesi’nin Meriç nehrinin sularına gömülmekte olan bir proje olduğunu söyleyerek, projedeki hidroelektrik santralinde elektrik üretimi beklenirken, şişme savak ayaklarının çökmesi sonucu üretimin başlamadan bittiğini belirtti. UZMANLARIN AÇIKLAMALARINI HATIRLATTI Projenin yenilenebilir enerji, rekreasyon ve kent estetiği olmak üzere 3 ana başlıktan oluştuğuna dikkat çeken Eren; “Bu projenin en iddialı hedefi ‘Dünyanın en büyük Arşimet elektrik burgu tesisi yapılarak, şişme savak ile su kabartılıp nehirden yıllık 14,3 milyon kWh saat üretim yapılacaktır” şeklinde açıklanmıştı. Yenilenebilir ve yeşil enerji olarak nitelendirilen, Mikro HES denilen bu tip hdro elektrik santraller, son yıllarda özellikle Karadeniz bölgesinde, düşük debili akarsu ve derelerde çevrenin enerji ihtiyacı için kullanılmaya başlanmış ve hızla yaygınlaşmıştır. Üretici firmalara göre bu sistem, suyu yatağından ayırmaz, suyun oksijen miktarını artırır, balıklara zarar vermez ve sıfır karbon salımı yapmaktadır. Bazı uzmanlar ise Arşimet burgusu türbinin ancak düşük debi ve düşü olan sularda verimli çalıştığını, yüksek debi ve düşü olan sularda kullanılamayacağını, suyun akış hızını ve yönünü değiştirebileceğini, ayrıca suyun erozyon, tortu taşıma ve taşkın potansiyelini etkileyebileceğini belirtmektedir” ifadelerini kullandı. “DSİ 11. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ DIŞLANMIŞTIR” Eren, mikro düzeyde enerji üreten santrallerin en büyüğünün Meriç nehri üzerinde düşünülerek 2021 yılında temelinin atıldığını söylerken; “Dünyanın En Büyük Arşimet Elektrik Burgu Tesisi gibi iddialı sözlerle pazarlanan bu projenin, 2022 yılında bitirilmesi ve Enerji üretimine başlaması öngörülmüştü. Bu proje, uygulamaya geçmeden önce ilgili kamu kuruluşlarının, Üniversitenin, TMMOB gibi meslek odalarının bilgisi ve görüşüne sunulmamış, ‘biz yaparız’ mantığı ile inşaatına başlanmıştır. Yasa gereği akarsular üzerindeki her çeşit tesisin mutlaka DSİ tarafından incelenmesi ve projelendirilmesi gerekirken, Edirne DSİ 11.Bölge Müdürlüğü nedense dışlanmıştır. ‘ÇED gerekli değildir’ kararı alınarak başlayan çalışmalara, kamuoyunda yükselen itirazları dikkate almak zorunda kalan zamanın vakıf müdürü, Edirne TMMOB birimlerine, Edirne Kent Konseyi ve sivil toplum kuruluş temsilcilerine bir brifing vererek projeyi tanıtmak zorunda kalmıştı. Teknik eleman olmayan emekli bir askerin bu büyük projenin başına getirilmesi, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu’nun olmaması, etüt, fizibilite raporlarının, mimari, hidrostatik ve mekanik projelerinin kamuoyundan saklanması, projenin uygulanabilirliği hakkında tereddütler oluşturmuştu” dedi. “HANGİ YÖNTEMLE KİME İHALE EDİLDİ?” Projenin teknik ve idari şartnamelerinin bilinmediğine dikkat çeken Eren; “Hangi ihale yöntemi ile kime ihale edildiği, ihale bedeli vb. hususlar nedense kamuoyuna yansıtılmamış, şeffaf bir süreç izlenmemiştir. Tek bildiğimiz analiz hesaplarında proje maliyetinin 7,5 Milyon Euro olacağı ve 1 yıl içinde tamamlanacağı idi. Projenin yürütücüsü olan Edirne Valiliği Çevre Koruma Vakfı’nı da mercek altına almak gerekiyor. WEB sayfası bile olmayan, vakfın amaçlarını, yaptıkları hizmetleri, harcamaları ve tüzel kişiliğini kamuoyuna duyurmayan, idarecilerin liyakat sahibi olmadığı bilinen kısacası şeffaf olmayan ancak ticari faaliyet gösteren bir vakıf olduğu görülmektedir. Bu vakıf, Keşan ve Enez sahillerindeki binlerce dönümlük kıyı şeridini 3 yıl süreyle özel işletmelere ihale edip, halkın serbestçe denize girebildiği sahillerin, Akdeniz’deki gibi ücretli plajlara dönüşmesinin yolunu açmıştır. Ayrıca Meriç Nehri’nde, kıyı ve taşkın yasalarına aykırı kum ocağı işleterek beton santrali kuran, prefabrik yapı elemanları üreten ve doğayı tahrip eden şirketlerle ticari ortaklık yürütmektedir. Çevre Koruma Vakfı şeffaf olmayan yönetim biçimiyle, halkın çıkarlarına ters düşen uygulamaları ile dikkat çekmektedir” sözlerine yer verdi. “KÜÇÜK BİR BARAJIN BİLE 2-5 YIL HAZIRLIK SÜRESİ VAR” Eren, Meriç Nehri’nin çok büyük bir havzaya sahip olduğunu belirterek; “Uluslararası sınırları aşan, debisi çok sık değişen ve feyezanda dizginlenmesi çok zor olan bir akarsudur. Yapılacak proje için çok uzun süreli bir etüt ve fizibilite çalışması gerekir. Etüt raporları, yerin jeolojik, hidrolojik, jeoteknik ve sismik özelliklerini inceleyen raporlardır. Fizibilite raporları ise tesisin maliyeti, geliri, geri dönüş süresi, riskleri ve etkileri gibi konuları analiz eden raporlardır. Örneğin; küçük bir baraj için 2-5 yıl gibi bir hazırlık süresi vardır. Konunun uzmanları, Meriç Nehri gibi büyük bir akarsu üzerine kurulacak tesislerin, yıllar sürecek kapsamlı bir etüt ve planlama aşamasından geçmesi, özellikle zeminin çok iyi incelenmesi gerektiğini; aksi halde üzerine yapı yapılmasının sakıncalı olacağını söylemektedir. Bu süreçler yaşanmadan inşaata başlanmış, öngöremedikleri (!) nedenlerle 1 yıl daha uzamış, test üretimine geçilirken savak ayaklarında çökme meydana gelmiştir. Onlarca kamyon ile günlerce malzeme taşınarak yeniden batardo inşa edilip, yeni bir masraf kapısı açılmıştır. Şimdi bilirkişilerce betonarme savak ayakların neden çöktüğü araştırılıyor” dedi. “PROJEYE KUŞKU İLE BAKILMASI KAÇINILMAZDIR” Kamuoyuna projenin son durumu ile ilgili açıklama yapılmadığını söyleyen Eren; “Proje mi hatalı?  Projenin uygulaması mı hatalı? Kamuoyuna resmi açıklama yapılmadığı için çökme nedeni tam bilinmiyor.  Görüştüğümüz uzmanlar zeminin iyi etüt edilmediği, jet ground denilen beton kazık yöntemi ile zemin güçlendirmesinin iyi yapılmadığı, yapılan enjeksiyonların yetersiz ve kısa gelmesi sonucu alttan su kaçması gibi durumlarda çökmelerin yaşanabileceğini iddia etmektedir. İçeriği kamuoyundan saklanan bu projeye kuşku ile bakılması, art niyet aranması kaçınılmazdır. Daha önce bu kadar büyüğü yapılmayan, getirisi bilinmeyen tesisin ala acele yapılması, DSİ gibi kurumların göz ardı edilmesi, bazı çıkar çevreleri için yapıldığı iddiasını oluşmaktadır. Gerek yerel basında, gerek sosyal medyada çıkan haberlerin yalanlanmaması ortada büyük bir kusur veya suçun olduğunu göstermektedir” sözlerine yer verdi. “PROJENİN TAKİPÇİSİYİZ” Eren, Edirne Valiliği Çevre Koruma Vakfı’nın projeyi zamanında ve hedeflenen bütçede bitiremeyeceği açıkça belli olduğunu söyleyerek; “İşin tamamlanmaması nedeniyle artan maliyetlerin bedeli Edirne halkının cebinden çıkmaktadır. Projenin, DSİ 11. Bölge Müdürlüğü’ne devredilerek akım-gözlem verilerinin tekrar gözden geçirilmesi, nehir hidroliği ve zemin etüt incelemelerinin titizlikle yapılması, model çalışması yapılarak rantabilitesi ve uygulanabilirliğinin araştırılması gerektiğini öneriyoruz. Ayrıca iddia edilen suçlamaların yanıtlanmasını, bilirkişi raporlarının açıklanmasını, sorumlular hakkında gereğinin yapılmasını, oluşan zararın sorumlulardan tahsil edilmesini talep ediyoruz. Bu projenin takipçisiyiz” diye konuştu. HABER MERKEZİ

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.